12. Bölüm

824 91 20
                                    

Bir önceki bölüm içime sinmediği için yeni bölümü hemen yazdım 😄 keyifli okumalar 😙😙😙

Eve geldiğimde Jongin'nin benden erkenci olduğunu fark ettim. Aksi takdirde mutfaktan gelen harika kokuların başka açıklaması olamazdı. Kollarımı göğsüme çaprazlayıp mutfak kapısının pervazına yaslandım ve bir süre Jongin'i izledim. Onu seyrettiğimi fark eden Jongin gülümseyerek bana döndü.

"Demek geldin"
"Hıhı"
"Ben de yemek yapıyorum"
"Görüyorum. Umarım yine tavuklu ramen yemiyoruzdur" Jongin kaşlarını çattığında gülümsememi engelleyemedim.
"Ben sen miyim?" Hafif sitemkâr çıkan sesiyle sertçe biberleri doğramaya başladı.

Bir akşam eve büyük umutlarla geldiğimde Jongin bize tavuklu ramen yapmıştı. O günden beri dalga geçiyorum ve o da buna oldukça kızıyor. Kızdığı zaman çattığı kaşlarıyla oldukça etkileyici görünüyor. Kendimi kralın huzurunda saygısızlık yapmış bir asker gibi hissediyorum her seferinde. Çünkü standart bir Kim Jongin oyuncak ayı kadar sevimliyken sinirli bir Kim Jongin Hitler oluyordu. Yine de onu kızdırmak hoşuma gidiyor işte.

Yüzümdeki gülümsemeyi hiç bozmadan hızla yanına ulaşıp kollarımı beline sardım. "Herkes senin gibi dokunduğu her işte harikalar yaratmıyor kralım?"
"Hala dalga geçiyorsun."
"Geçmiyorum" omzuna bir öpücük bıraktım. "Kral hazretlerinin emrine amadeyim."
Kai dirseğini sertçe karnıma saplarken "Boş konuşma ve git sofrayı kur Sehun." demeyi de unutmadı.

Karnımda hissettiğim acıyla bir iki adım gerilerken arkamdaki ada tezgaha tutundum. Tam karın boşluğuma denk getirmişti vicdansız.
"Sehun bir tane de oraya darbe istemiyorsan balkona kurar mısın sofrayı?" derken elindeki tahta kaşıkla penisimi işaret etti. Öyle tatlı dilli konuştuğuna bakmayın. Kelimeleri zehir gibiydi.
"Hemen gidiyorum" kafamı hızla sallayarak ufaklığı korumak için Jongin'e en uzak dolaba gidip sofrayı hazırlamaya başladım.

Yarım saat sonra batmak üzere olan güneşe karşı balkonda oturmuş yemeğimizi yiyorduk.
"Sehunnie?"
"Bir sorun mu var Jongin?"
"Bilmiyorum..."
"Beni korkutuyorsun hayatım" elimdeki çubukları bırakıp Jongin'e odaklandım. Bir şey olmuş olma ihtimali iştahımı kaçırmıştı.

"Rusya da bir defile var." Jongin'e söylemem gereken yalan aklıma gelince Rusya kelimesi tüylerimi diken diken etmişti. "Ve editörün programı çok dolu olduğu için benim gitmemi istiyor derginin CEO'su. Bir hafta burada olmayacağım."
"Taemin de seninle geliyor mu?" Pekala bir hafta oldukça uzun bir süreydi ve onsuzluk için mızmızlanan tarafım kıskanç ben tarafından susturuluyordu şuan.
"Hayır. Sadece Baekhyun ve derginin moda tasarımcılarından biri. Bir kadın"
"Baekhyun mu?"
"Fotoğraflar için dergiyle anlaşmış. Bizim kameramanımız olacak"
"Baekhyun'nun magazin haberi peşinde koşan bir muhabir olarak düşünmemiştim."
"Değildir zaten. Gelmesi için ben rica ettim."

Kıskançlık damarlarıma tekrar pompalanırken az önce elime aldığım çubukları tekrar masaya bıraktım.
"Neden Baekhyun? Dergide fotoğrafçı mı yok."
"Var ama hepsi çekimlerle meşguldü. Zaten yeni birisini kiralayacaklardı. En azından tanıdık biri olursa gözün arkada kalmaz diye düşünmüştüm." Sesi sonlara doğru kısılmıştı ve Jongin gözlerini tabağına çevirip yemeğiyle oynamaya başladı. Bu haline yumuşamamak elde değildi. Ayrıca böylelikle yalan söylememe de gerek kalmamıştı. Jongin'nin peşinden evden ayrılırsam koskoca Rusya da karşılaşmazdık herhalde.

#Jongin

~3 gün sonra-Rusya~

"Baek tam olarak-" saatime bakarak kaç olduğunu kontrol ettim. "36 dk 20 saniyedir Chanyeol u bekliyoruz. 25,26,27-"
"Birazdan burda olur" diyerek saniyeleri saymamı durdurmuştu Baekhyun.

Klişe // SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin