4.3

5.3K 468 783
                                    

50K okunması için tepkim yorumda ➡️

Önümdeki kahveden küçük bir yudum alırken içten içe oflarcasına derince nefesler alıp veriyordum. Sanki aramızda kötü hiçbir şey olmamış gibi oturuyor ve neşeyle kahvesini içiyordu. Gülümsememek için kendini tuttuğuna yemin bile edebilirdim.

Kahve bardağını aynı anda masaya bıraktığımızda göz göze gelmiştik. Artık bir şey söylemesini istiyordum çünkü hiçbir şey konuşmadan dakikalardır oturuyorduk ve bu yeteri kadar sıkıcı olmaya başlamıştı.

" Neden evine değil de kafeye geldiğimizi sorabilir miyim?"

Kaşlarımı havaya doğru kaldırdım ve kafamı geriye doğru iterek 'ne saçmalıyorsun' tarzı bir bakış attım.

" Hayır soramazsın."

Gözlerimi gözlerinden kaçırdım ve önümdeki kahve bardağını sıkıca tutarak büyükçe bir yudum aldım. Gözlerim dışarıya doğru kaydığında havanın soğukluğunu görmek bile mümkün oluyordu. Çok soğuktu! Tanrım, ne olur ilk kar yağsın!

Ya ilk kar yağdığında yanımda Hoseok olursa? Ah! Tabi ki hayır. Bu tamamen saçmalıktı. Gözlerim istemsizce büyürken aklıma gelen saçma düşünceler gülümsememi sağlıyordu. Ciddi anlamda ben ve Hosoek evlenseydik ne olurdu acaba?

" Görüşmeyeli kilo vermiş gibisin. Ve sanki biraz, kas yapmışsın."

Bakışlarımı camdan çekerek Hoseok'a odakladım ve cevap verdim.

" Haftanın üç günü spor yapıyorum. Bence hak ettim."

Ortamda değişik bir sessizlik olduğunda bu sefer ben konuşmak istemiştim ama tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum. Direk konuya dalma fikri aldım. Gerginlikle yerimde kıpırdandığımda bakışları bana kaymıştı.

" Hoseok, neden geldin? Sana sayısız gelme mesajı atmıştım. Anlamıyorum. Biz arkadaş değiliz ama şu an karşımda kahve içiyorsun."

Kaşlarını çattı ve gözlerini kapatarak sıkıntıyla geri açtı. O da yerinde hafifçe kıpırdandı.

" Bir ay boyunca konuştuk Yoon. Hala arkadaş olmadığımızı mı düşünüyorsun?"

" Evet. Çünkü, seninle bir ay boyunca kendi isteğimle konuşmadım. Yaptıklarını unutmadım biliyorsun değil mi?"

Yutkunma gereği hissederek durdum ve derince bir nefes alıp verdim. Dedikleri, yaptıkları, bakışları.. hepsi birer birer aklıma dolarken kaşlarım yavaşça çatılmaya başlıyordu. Sinirleniyordum. Sadece bu masadan kalkıp gitsem her şey olur ve biterdi.

" Yapmak zorunda olduğum için yaptığımı söylemiştim."

Sinirle derince bir nefes alıp verdim. Karşımdaki adam hala öğretmenim niteliği taşıyordu ve taciz ettiği gerekçesini 'zorunda' olarak değiştiriyordu.

" Kes sesini. Hiçbirini yapmak zorunda değildin. Fazla ileriye gidiyorsun."

Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım. Daha fazla yüzünü görmek istemiyordum. Elimle çantamı kavrayarak hızla ayağa kalktım ve yüzüne baktım. Bakışları hızla beni bulurken yavaşça o da ayağa kalktı.

" Daha fazla sizi dinlemek istemiyorum."

" Yoon.."

Bir hızla arkamı döndüm ve sandalyeyi geriye doğru ittirerek masadan uzaklaşmaya başladım. Kafedeki bütün bakışlar bana dönerken umursamadan kapıya doğru ilerlemeye devam ettim.

Gelmemesi gerektiğini ona en başından söylemiştim! Gereksiz yere başımı ağrıtıyordu. Sadece içimdeki ağlama isteğini arttırıyordu ve bu sinirimi bozuyordu. Yüzünü görmek iğrenç!

MASK | min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin