0.3

1.1K 91 20
                                    

Öldüğünü nasıl anlar bir insan Manolya? Ölümü hisseder mi her bir zerresinde?

Öyle hissedecekse ben öldüm Manolya. Onun ölüm haberini duyduğum anda öldüm. Acısını bütün hücrelerim hissetti, ama aklıma ne geldi biliyor musun? Sen. Senin nasıl hissettiğin. Sen haberi ne zaman ve nasıl aldın?

Ben okulda aldım. Fizik dersine gireceğim sırada bir öğretmenin koşmasını gördüm önce. Normalde ciddi ve asla hızlı yürümekten öteye geçmeyen biriydi. Merak ettim, meraklı olduğumu bilirsin sen. Peşinden gittim, müdürün odasına girdi. Gizliden gizliye dinledim onları.

Evin yandığını söylüyordu. Kalbimin sesi duyuluyordu kulaklarımda Manolya, sadece onun sesi vardı. Nefes almaya çalıştım, derin bir nefes. Ciğerlerime çekmek istedim, onun çekemediği nefesi. Hissetmek istedim havadaki ölüm kokusunu. Olmadı Manolya, nefes alamadım. Görüşüm bulanıklaştı birden bire. Tutunmak istedim bir yere fakat bir bağırış ile irkildim.

''Sen ne yapıyorsun burada! ''

Gözlerim öğretmeni buldu. Bahane bulamadım, sustum. Nasıl olduğunu soramadım, ölüp ölmediğini bile. Dilim o kelimeleri nasıl bir araya getirip soracaktı Manolya? Bu yük çok ağır gelirdi, vücuduma.

Önümde durdu öğretmen. Ne yapacağımı bilemedim, ne diyeceğimi de.

''Senim dersin yok mu ? '' diye sorduğunda kafamı salladım. Ellerimi saçlarıma götürüp yüzümü sakladım, sınıfa doğru adımlarımı atarken. Öğretmen içeriye girdiğinde çıkışa çevirdim ayaklarımı. Onun nasıl olduğunu öğrenmem lazımdı.

O yüzden evlerine gittim Manolya. Siyah dumanla boyanmış, alevlerle boğuşan o eve gittim. İtfaiye hala çalışmalarını sürdürüyordu, polis ve ambulans da vardı. Onun annesi dışarıdaydı ve bağırarak ağlıyordu. O çığlıklar hala kulağımda Manolya. Geçmiyor, silinmiyor ve her gün yeniden bağırıyor.

Oğlum dediğinde anladım, onun içeride olduğunu. Görevliler içeriye girmeye çalışıyorlardı fakat yangın girişte çok fazlaydı. Evlerine hiç girmedim ama, birkaç kere onu görmek için gelmiştim. Eve asla girmedim elbette, onun bundan haberi bile yok ama birkaç saat kaldırımda oturup izlemiştim evlerini. Tabi, pencereden görmüştüm birkaç kez.

Bildiğim kadarıyla eve iki giriş vardı. Biri ön giriş, diğeri arka balkondan. Evleri müstakil olduğu için bahçeye kolay çıkış oluyordu. Bunu sen biliyorsundur tabi, yedi kez onlarda kaldın. Nereden bildiğimi sorma bana. Bana söylemedin fakat ben biliyorum Manolya, onu görmek için gittiğim gün birlikte gördüm sizi. Yüzlerinizde samimi gülüşler vardı, oldukça yakındınız. Merak etme, sapıklık yapıp sizi izlemedim. Seni gördüğüm an, oradan ayrıldım. Ve bir daha da onu izlemeye gelmedim.

İtfaiye personelinden birine yaklaşıp arkada bir kapı olduğunu söyledim. Kim olduğumu sorduğunda ona hızlı olması gerektiğini söyledim. Arkadaşlarıyla birlikte arka kapıya yöneldiler. Ve Manolya, ben çıkmalarını beklerken sen aklıma gelmedin. Senin nerede olduğun, aklıma gelmedi.

Yarım saat sonra cesedi çıktı o evden Manolya. Siyahlara boyanmış yüzüyle, yanan vücudu serildi gözler önüne. Battaniye ile sarmışlardı onu fakat saçlarının yandığını görmüştüm. Hiç dokunmadığım o saçları yakmıştı, sevgilisine hazırladığı sürpriz.

Annesi bayıldı görünce. Vücudu taşıyamadı oğlunun ölüşünü. Vedasız gidişini.

Ben mi? Ben mi ne yaptım? Ben kaçtım. Koştum, koştum, koştum... Ayaklarım beni nereye götürdüyse oraya gittim. Yolda aklıma neler geldi biliyor musun? İntihar etmek istedim. Bunu ilk defa birine anlatıyorum Manolya, kimseye söyleme lütfen. Denedim. İntiharı denedim. Kaçarken geçtiğim yolda, bir arabanın hızla geldiğini gördüm. Beynimdeki şimşekleri sana izah edemem Manolya fakat atladım o arabanın önüne. Her şey bir anda gelişti ve bitti.

Vücudum yere hızla atıldığında mutluydum. Yüzümde bir tebessüm olduğunu hatırlıyorum. Yerde yatarken birkaç insan başıma toplandı. Kafamın uyuştuğunu hissediyordum. '' Sonunda '' dedim içimden, '' Sonunda kavuşacağım sevdiğime. ''

Olmadı Manolya. Ölemedim. Ölmeyi bile beceremedim.

Hastaneye kaldırılmışım. Annem başucumda ağlıyordu. İntihar olduğunu söylemedim. Arabanın birden çıktığını ve görmediğimi anlattım. İnandı mı bilmiyorum, umrumda değildi.

Gece rüyalarıma giriyor Manolya. Toprağına Manolya dikmemi istiyor benden, beyaz olanından. Çok garip değil mi Manolya? Sanki o hala yaşıyor gibi geliyor, evine gitsem onu görecek gibiyim. Okula gitsem onunla yine çarpışacak gibi hissediyorum. Gidemiyorum oraya. Gidersem öldüğünü anlarım Manolya, buna hazır değilim.

Gözlerimi kapattığımda yüzü silikleşiyor Manolya. Sende de oluyor mu bu? Fakat rüyalarımda yüzünün en ince ayrıntısını bile görebiliyorum. Onu görmek için uyuyorum geceleri Manolya, yüzünü biraz daha görebilmek için.

Dün bana sarıldı. Kolları bana temas etti Manolya, ısıttı beni vücuduyla. İnsan rüyanın gerçek olması için Allah'a yalvarır mı Manolya? Ben yalvardım. '' Lütfen Allah'ım, gerçek olsun bu. Bir kere sarılsa yeter. Neden gerçek değil? Ne yaptım ben Allah'ım? Neden acı çekiyorum? ''

Ben iyi biri değilim Manolya. Allah bana yaptıklarımın cezasını bu şekilde ödetiyor. Cehennemde yanmadan önce acı çekmemi istiyor. Kabul ediyorum hepsini. Hak ettim ben bunları. Ben kötü biriyim Manolya ve bunu şimdi anlıyorum.

Sen nasıl öğrendin onun ölümünü? Sana sürpriz hazırlıyorsa, senin de orada olman gerekmiyor muydu? Lütfen buna cevap ver Manolya.

Ölüyü seviyoruz ikimizde Manolya. Ölü olana aşığız. Hangimiz daha çok seviyor? Aşkımı itiraf edip onunla mutlu olan mı, dostu için aşkını kalbine gömen mi? Sen benim en yakın arkadaşımsın Manolya. Ama kusura bakma. Benim sevgim ile seninkisi kıyas bile edilemez.

🌺🌺🌺

-Bölüm sonu! Öncelikle bunu söylemekte kararsızım ama yine de yazmak istedim. Bu mektupları yazan kızın yaşadığı çoğu olayı ben yaşadım. Ama benimkisi en yakın arkadaş ile birini sevmek değildi, daha farklıydı.

~Sizce hangisi daha çok seviyor?

Yorumlarınızı bekliyorum! 🌺

Manolya / Tamamlandı Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ