1.8

345 53 15
                                    

Vedaları sevmem Manolya, ama en çok sana veda etmek isterdim. Gönlümde yerin kalıcı ama yanımdan ayrılışını görmek isterdim. Acı olacaktı, üzülecektim belki eve döndüğümde ağlayacaktım. Ama seni son kez görmeye değerdi.

Seni en son intihar denememde gördüm Manolya, acaba değişmiş miydin? Bunu bilememek üzüyor  şimdi beni, fakat sen mutlu ol. Gittiğin yerde hep ben yanında olacağım, bedenen değil ruhen. Ne yaparsan yap veya ne yaşarsan yaşa, senin yanındayım. Bunu aklından çıkarma.

Mektubunu okuduğum zaman Yavuz'la buluşmamı istediğin satırda biraz düşündüm. Yeni birine şans vermek kolay değil, özellikle sevdiğini kaybetmiş biri olarak. Tamam, sevgilim değildi ama olsun. İçimde kaybettiğim biri var, bu kolay değil.

Bu mektubu yazdığım gün pazartesi, yani haftasonu geçti bile. Açıkçası gitmek istemiyordum. Hatta buna kesinlikle karşıydım. Parka gittiğim saate bir saat kala mektubunu yeniden okudum. Bilmiyorum, heyecan içimde belirdi. Fakat yersizdi. Ve kendimi birden giyinirken buldum.

Şimdi bunu düşününce saçma geliyor. Heyecanlanmam saçmaydı, sadece bir buluşma olacaktı. Evden çıkmadan önce vazgeçmeyi düşündüm ama hazırlanmıştım ve bu salaklık olurdu. Hem, eğer o gelmezse biraz gezerdim.

Yoldayken sürekli aynı şey geçti kafamdan, gelmeyecek. Neden gelsin ki? Hiçbir sebebi yok. Belki kardeşi için gelirdi, benim için değil. Evet, evet kardeşi için gelirdi.

Parka geldiğimde yürürken aynı zamanda etrafa baktım belli etmeden. Yoktu. Aynı banka oturduğum zaman omuzlarım düştü, umut etmek bile anlamsızdı. Biraz beklemeye karar verdim, hem çocukları izlerdim, fena mı?

Biraz zaman geçti, kaç dakika bilmiyorum. Artık eve geri dönecektim, gelmemişti. Derken arkadan bir el gözlerimin önüne bir çiçek getirdi. Şaşırmıştım.

''Geç kaldığım için özür dilerim. Telafi için... '' deyip yanıma oturduğunda çiçeği elime aldım. Burnuma yaklaştırırken sarı çiçeğe gülümsedim.

''Teşekkür ederim, bu çok güzel. ''

''Altın Kadeh. Adı buymuş. 'Umut' manasına geliyormuş. '' kaşlarım havaya kalkarken ona baktım. Ellerimden alıp saçlarıma koyduğunda parfümü yüzüme çarptı.

''Çok beklettim mi? '' kafamı iki yana salladım.

''Çocukları izledim. '' deyip omuz silktim. Gülümsedi.

''Buralarda bir kafe var, gidelim mi? '' önüne gelen saçları yukarıya gönderdiğinde onu onayladım.

''Kardeşin yok mu? '' ayağa kalktık ve birlikte yürümeye başladık.

''Ah, o gelseydi birlikte vakit geçiremeyiz diyerek getirmedim. '' omuz silktim.

''Bence sakıncası olmazdı. Çok tatlı bir çocuk. '' deyip ona baktım. Yüzünü pek incelememiştim, Ecrin'in de olduğu gibi onun da gamzesi vardı. Fakat Ecrin gibi ili yanağında değildi, bir yanağında oldukça derindi. Kirli sakalı vardı fakat sakal sevmememe rağmen onda hoş durmuştu. Saçları özensizdi biraz, fakat yumuşak duruyorlardı. Bir de galiba en sevdiğim yer bugün daha belirgindi, elmacık kemikleri yani. Güneş ışığı vurunca kesinlikle kemiği ön plana çıkıyordu ve bu muhteşem bir görüntü sunuyordu.

''Bir dahakine getiririm o zaman. '' dediğinde yüzüne çok baktığımı fark ettim. Bakışlarımı başka yöne çevirdiğimde kafeye vardığımızı fark ettim. Kapıyı önden gidip açtı, içeri geçtim.

''Teşekkürler. '' diye mırıldanıp gözüme kestirdiğim bir masaya ilerlemeye başladım. Sandalyemi çekecekti ki onu engelledim.

''Gerek yok, bu tür hareketleri çok sevmiyorum. '' ellerini havaya kaldırıp ben suçlu değilim, hareketi yaptı. Tebessüm ettim. Oturduğumuzda menüyü eline aldı.

''Aç mısın, yoksa bir şey mi içelim? '' biraz açtım ama bunu söylemeye çekinmiştim. Dudağımı farkında olmadan ısırmaya başladım ve menüyü inceledim. Stres anında yaptığım hareketleri biliyorsun. Dudak ısırmak, saçları düzeltmek ve parmak kütletmek.

''Bilmem sen karar ver. '' diyerek ona baktığımda o dudağıma bakıyordu. Derimi yüzdüğümü o an fark ettim. Dudağım yanıyordu. Elim peçeteye gittiğinde o da uzandı. Aynı anda tutmuştuk fakat filmlerde olduğu gibi ağır çekim bakışmalar yaşanmadı. Peçeteyi bıraktı ve ben alıp dudağıma bastırdım. Kesinlikle rezil olmuştum.

''Ben de dudağımı çok yerim. Bazen kanar ve bunu bırakamam. '' deyip gülümsediğinde peçeteyi dudağımdan çektim. Bir iki damla kandı, fazla bir şey değil.

''Kötü olduğunu biliyorum ama vazgeçemiyorum. '' diyerek omuz silktim.

''Ben acıktım biraz, dilersen yemek yiyelim? '' dediğinde sipariş verdik. Sonra ne olduysa konuşmaya başladık ve bir sürü konu hakkında konuştuk. Sıradan şeylerdi aslında, birbirimizi tanımaya yönelikti.

Gün sonu geldiğinde hesabı ödeyip kafeden çıktık.

''Ben eve gideyim. '' dedim ve saçlarımı geriye doğru attırdım.

''Seni bırakayım. '' dediğinde gerek olmadığını söyledim. Ama buna sevinmiştim.

Evin yolunu tutarken ikimizde sessizdik, ama bu rahatsızlık veren bir sessizlik değildi. Sanki yıllardır görüşen iki insanın eve gitmesi gibiydi, rahattım. Evin önünde durduk.

''Görüşürüz o zaman. '' dedim. Dudaklarını yalayıp konuştu.

''Görüşürüz değil mi? Yani bunu tekrarlarız. '' yutkundum. Benimle görüşmeye devam etmek istiyordu.

''Olur tabi. Neden olmasın? '' gülümsedik.

''O zaman haber vermek için numaranı almam lazım. '' diyerek telefonu çıkardı. Numaralarımızı aldığımız zaman birbirimize el salladık ve ben içeri girdim. Ellerim titriyordu, derin nefesler aldım. Beni arkadaş olarak görebilirdi ve benim hemen ona umut bağlamam saçmaydı.

Aklım Altın Kadeh geldi. Umut. Saçlarımın arasından çıkarıp yüzümün hizasına getirdim. Güzel bir çiçekti, çok narindi.

Neler hissedeceğimi bilmiyordum. Hala bilmiyorum. Onunla vakit geçirmek güzeldi, eğlenmiştim. Ama güvenmem gerekiyordu ve bu zaman alacaktı.

Sen neler yaptın? Teyzen ile anlaşıyor musun, yeni arkadaşların var mı? Lütfen en kısa sürede mektubunu bana yolla. Seni merak ediyorum.

Görüşürüz Manolya, umarım umudun hala kalbinde duruyordur. Zira eğer yoksa, ben kalbimden veririm. Seni seviyorum.

***
-Bölüm sonu! Bu bölüm biraz olay ön planda oldu. Zühre'nin mutlu olmasına sevinenler? Ben çok seviniyorum 😂

~Sizce diğer bölüm kimin ağzından olacak?

~Zühre ve Yavuz sevgili olacak mı?

Diğer bölümde görüşmek üzere. Sevgiyle kalın 🌺

Manolya / Tamamlandı Där berättelser lever. Upptäck nu