2.0

316 54 22
                                    

Ölmek istiyorum Manolya. Başaramadım. Yine olmadı, hiçbir şey yapamıyorum. Neden böyle oluyor? Ölüm neden beni istemiyor? Ona layık değil miyim, ona bile?

Bunu sana bir hastane odasında yazıyorum Manolya. Soğuk, beyaz duvarların üzerime geldiği bu odada, beni tek teselli edecek veya bana yanımda olduğunu hissettirecek tek şey bu mektup. Yani sen. Tavandaki florasan ışığı bile aydınlatmıyor artık günümü, ışık tutamıyorum geleceğime. Geleceğim olmayacak ki, ben yine ölümü isteyeceğim. Ve bir gün başarılı olacağım.

Bir hafta geçti Manolya, son mektubu yazalı. Sen bana yazmayalı 10 günü geçiyor. Yazmaman beni üzüyor ama sabırlı olmalıyım, bunu biliyorum. Kötü bir şey olmadığını düşünmek güzel. En azından sen iyi ol.

Bana gelecek olursak... Gelmek istemiyorum aslında, anlatmak istemiyorum olanları ama anlatmazsam bir daha şansım olmayacak. Belki üzgün olduğum için yazarsın bana? Umarm yazarsın.

Bilekliği taktığım gün o kadar güzeldi ki. Hala mutluyum o gün için, salakça hala gerçekmiş gibi hissediyorum. Yatağıma yatana kadar sürekli bilekliğime bakıyordum. Bu çok güzeldi, bu his ve bu birlikteliğe adımlar. Keşke öyle kalsaydı.

Yatmadan önce mesajlaştık biraz. Tatlı mesajlar attı bana ve yatmadan önce,

''Rüyamda yanımda olman dileğiyle yatıyorum, iyi geceler. '' yazdı bana. Ah, bu mesajı şimdi okuyunca bunu nasıl yaptığını düşünüyorum. Ben mi safım yoksa o mu çok iyi oyuncu? Anlamış değilim hala.

Kapattım telefonu ve uyudum Manolya. Yarının bana acı getireceğini bilmeden, o yıkılışı içimde hissedeceğimi sezmeden, sakince uyudum o gün. Bir de mutlu bir şekilde tabi. Saf mutluluğun dört bir yanımı sardığı tek geceydi galiba. Son oldu.

Biraz bileğim ağrıdı yazı yazınca. Ama umrumda değil. Yazmaya devam edeceğim. Çünkü bunu bilmeyi en çok hak eden kişi sensin.

Sabah uyandığımda odama giren ışığa kızmadım, hatta kucakladım onu ve yüzümde kocaman bir gülümsemeyle pencereyi açıp daha çok odamı ele geçirmesine izin verdim. Tebessümlerime engel olamıyordum, annem bile fakr etti bu durumu. Neden olduğunu sordu, anlatmadım bir şey. Daha yeniydi içimdeki mutluluk, kimsenin nazar değdirmesine müsaade edemezdim.

Şimdi yıktılar içimdeki mutluluğu, kumdan kale gibi. Bir dalgaya kurban gitti günümü aydınlatan o ışık, gecemdeki yıldızları bir bir söndürdüler.

Mesaj attım ona. İlk mesajımdı bu, hep o beni çağıracak değildi ya, ben çağırmıştım onu. Kabul etti, üç saat sonra buluşacaktık. Yarım saat sonra bir mesaj geldi.

Bir cümle, bir kelime, bir mesaj hayatı değiştirebiliryormuş bunu öğrendim. Bir fotoğraf da...

Kaydetmediğim bir numaraydı, normalde bakmam öyle mesajlara ama merak ettim. Bir fotoğraf gönderilmişti ve altında yazan yazıya gözlerim kaymıştı. Fotoğraf yüklenirken mesajı okudum.

'' Sevgilin uyuyor evet, bence seni uyutuyor. '' anlam veremedim önce. Sevgilim yoktu, Yavuz'la sevgili değildik ama flört ile sevgili arasıydık.

Fotoğraf yüklendi, üzerine tıklayıp baktım. Yavuz ve bir kız vardı ekranda. Ve Yavuz öpüyordu onu.

Normalde buna takılmazdım. Fotoğraf önceden çekilmiş bir fotoğraf olabilirdi. Eski sevgilisi de kıskançlıktan bana oyun oynuyor olabilirdi. Ama sonra bir şey fark ettim.

Yavuz'un bileğinde dün ona taktığım bileklik vardı. Aynı bileklik benim bileğimdeydi.

Kaşlarımı çattım, belki yanlış görüyordum. Yakınlaştırdım fotoğrafı, belki başka bilekliktir diye. Ama değildi. Fotoğraf dün çekilmişti.

Yatağa oturdum ve derin nefesler aldım biraz. Ne hissetmeliydim ki? Aldatılmış mıydım, ihanet mi etmişti bana? Hata kimdeydi? Ona güvenerek hata yapan bende mi, yoksa beni kandıranda mı?

Biliyordum, her şey hızlıydı. Tanıştıktan bir hafta geçtikten sonra bana hoşlandığını söylemişti. Ama yalan değil diye düşünmüştüm. En azından güvenebileceğim biridir diye düşünmüştüm.

Gülümsedim. Cidden gülümsedim. Hayatın yüzüme gülecek olmasını düşünmem bile saçmaydı. Ben yaptığım hataların bedelini belki de böyle ödeyecektim. Hiç mutlu olmayarak veya saf olarak.

Ağlamak istedim ama yapamadım. Ben gözyaşlarımın hepsini yanan bir bedene sarıp gömmüştüm toprağa. Ona akıtacaktım gözyaşlarımı, onu söndürmek için kullanacaktım. Bir haftalık biri için ağlamak yakışır mıydı gözlerime, bana?

Soluklar boğazımda yarım kaldı. Boğazlarına ip bağlayıp ağzımdan intiharını gerçekleştirdi kelimeler. Ve sevmek, Manolya. Bir daha hiç çıkmamak üzere kalbime sakladı kendini. Dikiş attı oraya, kanattı kalbimi kendisi yara almamak için. Ben de onu sakladım; kimseler görmesin, bilmesin, anlamasın istedim. Acı çektiğimi gözler görüp de şahit olmasın gönül mahkemesinde, onun zaferini kutlamasınlar istedim.

Şimdi yorgun olmasam, sana neden hastanede olduğumu yazardım Manolya. Ama ilaçlar uykumu getiriyor ve artık göz kapaklarım kavuşmak istiyor birbirlerine. Ben kavuşamadım belki, onlar kavuşsun değil mi?

***
-Bölüm sonu! Yazar çıldırdı diye düşünmeyin, harika fikirlerim var 😂

Normalde bölüm atmayacaktım, çünkü sınav haftam başladı ama sizi bekletmek istemedim. Bu bölümde 300'ü geçeceğiz diye düşünüyorum.

~Manolya neden mektup yazmıyor?

~Zühre neden hastanede?

~Yavuz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Diğer bölümde görüşmek üzere Manolyalarım 🌺. Eğer bölüm gelmezse, bilin ki diğer bölüm günü gelir. Çünkü biliyorsunuz ki sınav haftam 😑

Manolya / Tamamlandı Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz