2.4

334 48 7
                                    

Bunu yapmış olduğuma sinirleniyorum ama umrumda değil, birine anlatmalıyım. Açıkçası düşündüm de, belki mektup yazmaya vaktin olmuyordur. Belki de yeni bir hayat kurdun kendine ve beni istemiyorsundur. Belki, belki ve belki... İhtimalleri sayfalarca yazabilirim.

Umrumda değil. Yaşadıklarımı anlatıyorsam sen de okumak zorundasın. Çünkü hala arkadaşımsın, en yakın dostumsun. Beni unutmana izin vermeyeceğim. Anlıyor musun? Bunu yapmana izin vermiyorum Manolya.

Her neyse. Gerekirse ölene kadar yazarım sana. Şimdi gelelim anlatacaklarıma. Merak ediyorsun değil mi?

Liva'yla tanıştığım günden sonra onu hiç düşünmedim. Merak ettiğimi söylemiştim ama açıkçası her mezarlığa gittiğimde geldi aklıma. Düzensiz saatlerde gittiğim için de onu görmemiştim üç gün. Ama içimden bir ses o saatte gitmem gerektiğini söyledi. Onunla tanıştığım saatte.

Sanki daha önceden planlanmış gibi tam o saatte gittim oraya, gözlerim onu aradı ama göremedi. Hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyemem, çünkü o gelmese bile ben buraya gelmeye devam edecektim. Aşina olduğum arnavut kaldırımlı yolu geçtim ve onun yanına oturdum. Konuşmaya başlayacaktım ki onu gördüm. Kumral saçlarını bu kez tepeden bir at kuyruğu yapmış, gözlükleri olması gerektiği yerde değildi. Attığı her adımda kalbim atışlarını arttırdı. Neden heyecanlandığımı bilmiyorum, belki de günler sonra konuşacak birini bulduğum içindir.

''Selam. '' dedi ve yanımda durdu.

''Merhaba. '' dedim. Sesime şaşırdım. Sevecen değildi belki ama üzgün çıkmamıştı. Bu da bir ilerleme değil mi?

''İleride banklar var. Orada oturalım mı? '' diye sorduğunda ayağa kalktım. Yan yana yürümeye başladık. Sesimiz çıkmıyordu, mezar taşlarına baktım.

Çoğu insan korkardı mezarlıklardan. Geceleri ölülerin ruhu gezindiği rivayet edilirdi. Oysa biz, mezarlıkta buluşuyorduk. Çünkü biliyorduk ki, sevdiklerimiz toprağın altında olunca burası korkutucu değil, hüznün yeri oluyordu.

Banka oturduğunda yanına iliştim. İlk önce konuşmak istesem de ne diyeceğime karar verememiştim. O başladı.

''Tanışalım mı? '' gülümsedim. O direk karşıya bakıyordu. Manzaramız beyaz taşlardı, üzerinde isim ve tarihten ibaret bir metre topraktı.

''Olur. '' dedim ve konuşmasını bekledim. Bakışlarımı onun yaptığı gibi karşıya diktim.

''Adımı biliyorsun zaten. Bu sene üniversiteye başlayacaktım ama başlamaya hiç niyetim yok. '' deyip güldü. Ben de güldüm.

''Yaşıtız o zaman. '' dediğimde şaşırdı.

''Daha küçük gösteriyorsun. '' omuz silktim.

''Sana neden intihara giriştiğimi anlatacağımı söyledim ama hikayeye en başından başlamam gerek. '' kafamı salladım.

''Söz. Sen bitirmeden bir şey demeyeceğim. '' dedim. Rahatladı.

''Biz dört kişilik bir aileyiz, yani öyleydik. Kardeşimle büyüdüm resmen. Benden küçüktü, on yaşındaydı ölmeden önce. '' Biraz durdu. Ona zaman verdim. Anlatmak kolay değildir Manolya. Birden dökülmez her şey o dudaklardan.

''Annem gündelik temizliğe giderdi. Onun kadar çalışan ve çocuklarına düşkün birini tanımadım hayatım boyunca. Geceleri bazen ağrıdan uyuyamazdı ama yine de ses etmezdi. Tek isteği bizim iyi bir yere gelmemizdi. Ne yazık ki bu hiç gerçekleşmeyecek Zühre. Onu hayal kırıklığına uğratacağım, muhtemelen uğrattım bile üniversiteye gitmeyerek. '' elimi omzuna koydum.

Manolya / Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin