4| wizard

18.9K 2.4K 2.2K
                                    

Selam canlarım! Burayı çoook özlemişim uzun zamandır yb atamamıştım hiçbir kitabıma. Ama artık buradayım!

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar.
___

Arkamdan derin bir nefes alıp anlayamadığım bir şeyler mırıldanmıştı.

Ama uzakta olduğum için değil, gerçekten ne dediğini anlamamıştım. Başka bir dilde konuşmuştu sanki. Gerçi dil eğitimi almıştım. En azından hangi dilde konuştuğunu anlayabilecek kapasiteye sahiptim fakat, konuştuğu dil daha önce hiç duymadığım bir dildi. Dil olduğundan bile emin değildim.

Belki de büyüdür.

Aptal düşüncelerimi boşverip salona geçtim.

Nasıl bir kafa yaşıyordum ki normal bir insanın filmlerdeki gibi büyü sözcükleri söyleyebileceğini düşünmüştüm ki sanki?

Ah, kesinlikle saçmalıyordum.

''Taehyung! Buraya gelir misin lütfen?'' birkaç patırtı sesinin ardından Jimin'in ince sesiyle mutfaktan bağırmasını duyduğumda, kafamı düşüncelerimi dağıtmak istermişçesine iki yana sallayıp ''geliyorum!'' demiş ve adımlarımı mutfağa yöneltmiştim.

İçeri girdiğimdeyse Jimin'in korkuyla yerdeki çatal ve kaşıkları toplamasını ve Yoongi Hyung'un elindeki tavayla, zaten küçük olan gözlerini daha da kısarak etrafa bakınmasını izlemiştim bir süre.

''Neler oluyor burada?'' diyerek onlara yaklaştığımda Jimin ''şey, ben şu kutudaki çatal bıçakları yerleştiriyordum,'' dedi küçük ve tombul parmaklarıyla yerdeki kutuyu gösterirken. ''Ama sonra, bir anda bir şey koluma çarptı ve elimdekiler yere düştü. Yoongi musluğun önündeydi yani bana o çarpmadı. Ama ortalıkta bana çarpabilecek başka bir insan da yok. Ne olduğunu anlamadım ben.''

Konuşmasını gözlerimi kısarak dinlemiştim. Nasıl oluyordu da Jimin'in koluna görünmeyen bir varlık çarpabiliyordu? Bu imkansız gibi bir şeydi oysa.

''Aman Tanrım.'' Hoseok kapının ardından şok olmuş bir şekilde mırıldandığında meraklı gözlerim onu bulmuştu. Elleri titriyor, sağ gözü seğiriyordu. Bu hali aşırı derecede korkutucu gözüküyordu. ''Uhm, Hoseok iyi misin?'' diye mırıldandığımda seğiren gözü yetmezmişçesine, ağzı kulaklarına varana kadar gülmüş ve ''Ahah, hiçbir sorun yok Taehyung. Nasıl bir sorun olabilir ki?'' demişti, sonlara doğru dişlerinin arasından konuşurken.

Tanrım, Jeff The Killer'a benziyor.

''Ah, siz burada bekleyin. Ben hemen üst kattan bir şeyler alıp geliyorum. Çok sürmez.'' demiş ve yumruklarını sıka sıka merdivenlere yönelmişti.

''Ulu Tanrım, o çok garip.'' Yoongi Hyung arkamda tezgaha yaslanmış bir biçimde mırıldandığında ona dönmüş ve ''unut gitsin. O her zaman öyle. '' demiş ve yerdeki kutularda duran eşyaları yerleştirmeye devam etmiştim.

''O neden bu kadar garip davranıyor?'' Jimin dolapların içini doldururken sormuştu. Omuz silkip ''bilmem. Bu konu hakkında hiç konuşmamıştık. Daha doğrusu,'' sağ dirseğimi tezgaha yaslayıp bedenimi ona çevirirken ''onu utandırmamak için bu konuyu hiç açmadım desem daha doğru olur sanırım.'' diye mırıldanmıştım.

''En doğrusunu yapmışsın o zaman'' dedi Jimin bana gülümserken. O sırada Yoongi Hyung ''o adamı gözüm hiç tutmadı. Ayrıca evde görünmez bir yaratık var ve o bunu duyduğu anda deli gibi davranmaya başladı. Bak Taehyung,'' dedi omuzlarımdan beni çevirirken. ''Bence yol yakınken bu evden vazgeçsen güzel olur. O adam bir büyücü olabilir, baksana şunun tipine! ''Diye bağırmış ve eliyle Hoseok'un az önce çıktığı merdivenleri göstermişti.

Büyük bir kahkaha atmıştım bu söylediğine, benimle dalga mı geçiyordu?

''Hyung, büyücü, hayalet, büyü, görünmez varlıklar.. Üzgünüm ama bu tür şeyler gerçek değil. Hayal aleminde yaşamıyoruz veya bir kitabın baş kahramanları değiliz ki başımıza böyle doğaüstü şeyler gelsin. O yüzden, endişe etme. '' demiş, sanki Hyung benmişim gibi konuşmamı bitirip omzunu sıkmış ve gülümsemiştim.

O ise gözlerini devirip omzundaki elimi ittirerek işine dönmüş ve ''iyi, olur da bir gün bir hayalet tarafından yakalanırsan hiç 'hyung ruhun biri bana pandik attı' diye gelme. Çünkü bu sefer ruh seni siksin diye dua eden tarafta olacağım.'' demişti kabaca.

''Aman Tanrım, biraz diline hakim ol seni kaba göt.'' diye mırıldandığımda o da bir elini kukla oynatırmış gibi hareket ettirmiş ve ''bla bla bla'' diye geçiştirmişti beni.

İşte, Yoongi Hyungla genel olarak diyaloglarımız aynen bu şekilde oluyordu.

Kavga gürültü..

''Evet, ben geldim. Aç olan var mı? Yemek sipariş ettim birazdan gelir çünkü.'' demişti merdivenlerden az öncekine tezat normal bir gülümsemeyle inen Hoseok.

''Ben açım!'' diye el kaldırdığımda Jimin de bana katılmış, Yoongi Hyung ise sadece homurdanmıştı fakat, midesinin sesine dayanamamış ve el kaldırmıştı.

''Güzel! Birkaç daki- Ah geldi bile!'' diyen Hoseok kapıya doğru koşturmuştu.

''Çok garip, sanırım çift kişilikli.'' diye mırıldanmıştı Yoongi Hyung. Ona dönüp ''Hyung, boşver gerçekten. Onun karakteri böyle. Takma boşuna.'' demiştim. O ise ''ah, tamam. Biraz abarttım sanırım. Görmezden gelmeyi deneyeceğim.'' demişti. Gülümsemiş ve omzuna vurmuştum. O da gülümsemiş ve beni kolunun altına alarak saçlarımı karıştırmıştı. Bu, bizim birbirimizden özür dileme şeklimizdi.

''Pizzalar geldi! Gömülün bakalım.'' diyen Hoseok pizzaları ortadaki masaya koymuş ve tekli koltuğa oturmuştu.

Sonrasında ise, biz de koltuklara oturmuş ve pizzaların tadını çıkarmıştık.

—pio

CURSED HOUSE | tkWhere stories live. Discover now