FİNAL | part one

14.8K 1.9K 2K
                                    

Selam canlarım! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben muhteşemim!!!!

Hoşgeldiniz demek istiyorum öncelikle. Bu bölüme gelmek için çok uğraştım ve sonunda buradayım. O kadar mutluyum ki anlatamam.

Bu bölüm her şeyin aslını öğreneceksiniz bu yüzden de çok heyecanlıyım yerinde duramıyorum!

Neyse neyse, lütfen lütfen lütfen yorum yapın lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin💝

Hepinizi çok seviyorum, iyi okumalar💕💘
___

Hızlı adımlarla gecenin karanlığında yürüyordum. Gittiğim yer Yugyeom'un eviydi. Artık her şeyi öğrenmenin zamanı gelmişti. Sabrım kalmamıştı. Jungkook gitmişti. Kaybedecek bir şeyim yoktu.

Yugyeom'un evine vardığımda hızlı soluklarım arasında kapıyı yumruklamaya başladım. Bir yandan da avazım çıktığı kadar bağırıyordum. ''Yugyeom! Aç kapıyı!'' birkaç dakikanın ardından kapı hızla açılmıştı. ''Neler o-'' sözünü onu göğsünden ittirerek kesmiştim. Kapıyı arkamdan kapatıp üstündeki anahtarla kilitlerken ''Ne yapıyorsun sen? Kimsin?'' demişti.

Güldüm.

Yavaş bir şekilde arkamı döndüm. ''Beni tanımıyorsun öyle mi?'' gözlerini kaçırdı ve başını olumsuz anlamda salladı. Tekrar güldüm. Bu defa yakalarından kavradım ve kendime çektim onu. Elleri hızla yakalarındaki ellerime giderken tükürürcesine fısıldadım. ''Ben, senin sevgilinin hayatını mahvettiği o çocuğum. Hayaletli bir evi kakaladığı ve tam her şeye alışmışken ve mutlu olmuşken onu her şeyden kopardığı çocuğum. Şimdi hatırladın mı beni?''

Hızla kafasını sağa sola salladığında gülmüştüm, yine. ''Belki bu hatırlamana yardımcı olur.'' deyip yüzüne yumruğumu geçirdiğimde yere düşmüştü. Hızla ona yaklaşıp karnına bir tekme attığımda inledi. ''Şimdi, bana bildiğin her şeyi anlatacaksın. Jungkook'u kurtarmama yardım edeceksin. Anlıyor musun beni?'' dediğimde öksürmüştü. Sinirim artarken bir tekme daha atmıştım karnına. İki büklüm olup öksürüklere boğulduğunda eğildim ve saçlarının kökünden tutup havaya kaldırdım kafasını. Acıyla inleyip elini arkaya götürdüğünde daha çok sıktım. ''Şimdi hatırladın mı beni?'' dediğinde kafasını salladı hızlıca. ''Peki, her şeyi anlatacak mısın?'' dediğimde sessiz kaldı. Kaşlarım çatılırken yumruğumu havaya kaldırdım. Anında ellerini siper ederken ''Tamam! Tamam anlatacağım! Dur lütfen!'' diye bağırmıştı. Sırıtırken elimi indirmiş ve saçlarını bırakmıştım.

Bu çok kolay olmuştu.

Salonun koltuklarından birine oturmuştum hızla. Sonra ona bakmıştım. ''Karşıma geç, hemen.'' yalpalayarak kalkıp karşımdaki tekli koltuğa oturduğunda ''Anlat.'' demiştim.

Derin bir nefes almış ve kanayan dudağını silmişti. ''Nereden başlamalıyım?'' dediğinde ''Hoseok'ın nasıl adi bir yaratık olduğunu anlat.'' diye karşılık vermiştim.

''Seni uyarmalıyım. Şimdiden sonra söyleyeceklerim çok karışık şeyler. İyi dinlemek gerek çünkü tekrar anlatmayacağım.'' demişti kaşlarını çatıp. Gözlerimi devirdim. ''Başla hadi.''

Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

''İnsanlığın başından beri, dünyanın kopyasını oluşturan bir boyut varmış. İlk insanlar bunun farkında değilmiş, bir kopyaları olduğundan. Kopya boyut, aynanın keşfinden sonra ortaya çıkmış. Aynanın keşfinden sonra boyuttaki her şey canlanmış ve dünyada var olan her şeyi taklit etmeye başlamış. Tek bir fark varmış. Kopya boyut, gerçek dünyanın tam tersini canlandırıyormuş. Mesela, gerçek dünyada bulunan karamsar ve kötü kalpli bir insan kopya boyutta iyimser ve iyi kalpli birisi oluyormuş. Yani her şeyin tam tersini yansıtıyormuş. Gerçek dünyada hava bulutluysa, orada güneşli oluyormuş.''

CURSED HOUSE | tkWhere stories live. Discover now