8| casper

18.4K 2.5K 2.5K
                                    

Selam canlarım, nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim!

Dayanamadım ve size bir bölüm daha fırlatmak istedim. İyi etmiş miyim?

Neyse fazla uzatmadan bölüme geçelim.  Umarım beğenirsiniz.

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar!
__

''Taehyung! Çığlık atmayı kes!'' karşımdaki yaratık(?) bulanık gözüken ellerini bana doğru uzattığında çığlığım daha da artmış ve yerde bulduğum kutuyu ona doğru fırlatmıştım. O ise bedeninin içinden geçen kutuya aldırmadan elimi tutmaya çalıştığında geriye çekilip ''Uzak dur benden şeytan!'' diye bağırmış yanından geçip kapanmış olan ahşap kapıya ulaşmış ve hızla açmıştım. O bana doğru havada süzülürken merdivenin yere düşmüş olduğunu görmüş ve vakit kaybetmeden aşağı atlamıştım. Hızla merdivenlerden aşağı inerken telefonunu bıraktığım yeri hatırlamaya çalışıyordum.

Mutfak!

Arkamdan adımı bağıran hayalete(?) aldırmadan mutfağa girmiş ve tezhagın üzerinden telefonumu almıştım. Titreyen ellerimle rehberi açıp Hoseok'ın numarasını ararken o bir anda duvarın içinden geçip mutfağa girmiş ve maviye dönen gözleriyle ''Benden kaçmana gerek yok Taehyung.'' diye mırıldanmıştı bana yaklaşırken. Anında geri adımlamış ve ''Sakın yaklaşma! Git geri!'' diye bağırmıştım fakat o bana yaklaşmaya devam ediyordu. Tekrar bir çığlık atıp mutfaktan ışık hızında kaçarken ''Bırak peşimi! İblis!'' diye çığırmış ve dış kapıya yönelmiştim fakat tam o sırada arkamdan gelen hayalet(?) bunu fark etmiş ve benden önce önüme geçip kapıyı kapatmış ve üstündeki anahtarla kilitlemişti. ''Ah hayır, kesinlikle gitmeme izin veremem. '' diye mırıldandığında ''Benden ne istiyorsun?! Tanrım, bu bir şaka falan mı?!'' diye bağırıp merdivenlere yönelmiş ve ikişer ikişer çıkarken arkamdan ''Ah, yine mi?'' diye mırıdandığını duymuştum. Hızla odama girip kapıyı kapatmış ve yatağın köşesine çökmüştüm. Telefonumdan Hoseok'ın numarasını bulup üstüne tıkladım ve kulağıma götürdüm.

O şerefsizin kesinlikle bana bir hesap vermesi gerekiyordu.

Ardından evin anahtarlarını geri alacaktı.

Telefonu yüzüme kapattığında ''Bu ne böyle?!'' diye bağırıp tekrar aramıştım fakat yine yüzüme kapamıştı.

En sonunda parmaklarım mesaj bölümüne bastı ve tonlarca mesaj yazmama sebep oldu.
__

''Ah, sonunda fark etti. Hiç fark etmeyecek sanmıştım.'' Hoseok sırıtıp karşısında oturan Yugyeom'a baktığında Yugyeom ''Ya evden taşınırsa?'' diye sorduğunda Hoseok kaşlarını çattı. ''Öyle bir şey olmayacak. Daha önce kimse evi almak istemedi ve büyük ihtimal Taehyung ilk ve son avımız. Onu bırakamayız. Eğer bırakırsak,'' masada Yugyeom'a yaklaşıp ''işimiz biter.'' diye fısıldamıştı. Yugyeom yutkunup ''O zaman artık her şey bitti gibi ha?'' demişti. Hoseok ise geriye yaslanıp başını olumsuz anlamda sallamış ve ürkütücü sesiyle mırıldandı.

''Görev daha tamamlanmadı,

Her şey yeni başlıyor..''
__

''Taehyung. Yakında evde eşya kalmayacak, anlamıyor musun attığın eşyalar bana zarar vermiyor. Lütfen artık sakin olur musun?'' Hayalet(?) bıkkınca mırıldanıp mavi gözleri ve asık suratıyla bana bakıyordu ve bu tuhaftı. Ama artık durmam gerekiyordu çünkü ne kadar korkutucu olsa da o haklıydı. Attığım şeyler içinden geçip gidiyordu. Bu çabamın boşa çıkması demek oluyordu.

Derin bir nefes alıp yatağa oturmuş ve ''Nesin sen?'' demiştim soluklanırken. Havadaki bedeni bana doğru süzülmeye başladığında yere düşmüş olan yastığı alıp ona doğrultmuş ve ''Sakın bana yaklaşmak gibi bir hatada bulunma Casper çakması yaratık!'' diye bağırmış ve onu açıkça tehdit etmiştim. Derin bir nefes almış ve olduğu yerde kalmıştı. ''Benim adım Jungkook. Ben bir ruhum ve bu eve hapsedildim. Buradan dışarı ayrılamıyorum. Tamam mı?'' diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda sallamıştım.

''Bak. Bunlar sana garip geliyor olabilir ama alışacaksın merak etme. Yemin ederim sana zarar vermeyeceğim. Bana güven. Filmlerdeki gibi bedenini ele geçirmeye çalışmayacağım. Çünkü bunu yapamam.'' demişti. Sonrasında gözleri maviden mora dönerken bana bakmış ve ''gerçi, yapabilme imkanım olsaydı da yapmazdım.'' diye mırıldanmıştı.

Elimdeki yastığı kucağıma bırakırken ''Sana nasıl güvenebilirim ki? Sen, bir ruhsun?'' diye söylenmiştim. O ise ''Ama önceden insandım. Yani insan davranışlarından anlıyorum. Bana güvenebilirsin yemin ederim sana zarar vermeyeceğim. Çünkü sen,'' demiş, mor gözleri parlayıp koyulaşırken hafifçe bana yaklaşmış ve ''zarar vermeye kıyamayacağım kadar güzelsin.'' diye mırıldanmıştı.

Hafiften yanaklarım kızarırken ''B-bu ne demek oluyor şimdi? Sen benimle dalga mı geçiyorsun?!'' diye bağırmıştım. O ise kıkırdamış ve ''gördün mü? Artık benden korkmuyor gibisin. Zaten korkmamalısın da. Sana asla zarar vermem.'' demişti.

Başımı olumsuz anlamda sallayıp ''Hala senden korkuyorum, şu hayatımda bu zamana kadar her şey monotondu. Biraz heyecan istemiştim ama bahsettiğim heyecan Casper'ın gelişmiş haliyle bir evde tıkılıp kalmak değildi. Hala bu olanlara inanamıyorum.'' dedim. O ise ''Bana Casper demen beni üzüyor.'' kıkırdayıp ''Neden? Ondan ne farkın var ki?'' dedim. O ise ''o hiç yakışıklı değil onun aksine ben çok yakışıklıyım.'' diye homurdanmıştı. Büyük bir kahkaha patlattığımda gözleri ve gülümsemesi büyümüştü. Gözlerinin rengi açık pembeye dönerken ''Gördün mü?! Artık benden korkmuyorsun!'' demiş ve etrafta birkaç tur atmıştı.

Kaşlarımı çatıp merak ettiğim soruyu sordum. ''Neden gözlerin sürekli renk değiştiriyor?'' o ise durup bana bakmış ve ''Onlar benim duygularımı ifade ediyor. O an hissettiklerimi göz renklerimle ifade ediyorum.'' demişti. Gözlerimi büyütüp ''Vay be. Çok ilginç. Peki pembenin anlamı ne, Casper?'' diye sorduğumda gözlerini devirmiş ve ''Birincisi adım Jungkook. İkincisi, pembe sevinç anlamına gelir.'' demişti. ''Peki mavi?'' diye sorduğumda ''Üzüntü'' dedi.

''Mmm, mor?'' diye sorduğumda gözlerini kaçırdı ve ''Ş-şey, bugün bu kadar bilgi yeter. Onu da başka bir gün söylerim.'' diye mırıldandı. Kaşlarımı çatıp ''Hey! Oyunbozanlık yapıyorsun!'' diye bağırdığımda omuz silkmişti.

''Eee, artık benden korkmuyorsun değil mi?'' diye sorup umutla bana baktığında arada kalsam da ''Hayır korkmuyorum. Ama tedbiri elden bırakmamalıyım. Bana çok yaklaşma sana alışana kadar. Tanrım bu çok garip resmen küçükken izlediğim Casper'la şu an muhabbet ediyorum.'' diye yakınmıştım. O ise kaşlarını çatıp ''Benim adım Jungkook!'' diye bağırmıştı gözleri siyaha dönerken. Korkup yatakta geriye doğru kaydığımda gözleri anında açık maviye dönmüş ve bana yaklaşırken ''Özür dilerim çok özür dilerim. Seni korkutm-'' elimi kaldırıp susmasını belirttim. Sessizlik oluştuğunda ''Bunun anlamı neydi?'' diye sordum. Derin bir nefes alıp ''Öfke.'' diye mırıldanmıştı. Yutkundum.

''Bana zarar vermeyeceğine emin misin sen?'' diye sorduğumda ''Gerçekten vermeyeceğim. Yemin ederim. Bu çok kötü bir hataydı bir daha asla tekrarlanmayacak.'' demişti hızlı hızlı.

Derin bir nefes aldım ve ''Pekala. Sana güvenmiyorum ama sana bir şans vereceğim.'' diye mırıldandım. Gözleri hızla pembeye döndüğünde ve suratında kocaman bir gülümseme oluştuğunda hızla işaret parmağımı gözüne sokmak istercesine havaya kaldırdım ve tehdit edercesine bağırdım.

''Ama seni uyarıyorum. Eğer bana zarar vermeye kalkışırsan yemin ediyorum gözünün yaşına bakmam, seni elektrik süpürgesiyle yok ederim anladın mı beni, çakma Casper?!''

—pio

CURSED HOUSE | tkWhere stories live. Discover now