14| grey

16.3K 2K 1.8K
                                    

Selam canlarım! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim!

Aklınızdaki soruları cevaplandırdım. Geriye ufak ufak kaosların arasında taekook'un ilişkisine odaklanmak ve finale kadar beklemek kaldı.

Final hakkında çok fazla endişelerim var, finalin sizi tatmin etmeyeceğini düşünüyorum çünkü teori üreten okurlarım o kadar güzel teoriler üretmiş ki kendimden utandım niye bu kadar saçma bir final oluşturdum diye. Umarım beklentilerinizi karşılar korkmuyor değilim :(

Bu arada, bu bölüm şu ana kadarki en spoiler barındıran bölüm. Bölümün neredeyse tamamında spoiler var ve hepsi de hikayenin kilit noktaları. Bu spoilerları çözerseniz hikayenin finalini az çok bulursunuz o derece. Burayı iyi okumanız gerek.

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar!💕💘
__

''Bana bakmayı keser misin?!'' kaşlarımı çatıp sahte bir sinirle karşımda pür dikkat beni izleyen Jungkook'a bakış atmıştım fakat içten içe mosmor gözlerinin odağı olmak hoşuma gitmişti.

''Asla.'' diye fısıldayıp havada duruyorken yanağını avcuna yasladığında utanıp gülümsemiştim. ''Çok dik bakıyorsun ama.'' demiştim. Ardından saçımın yüzüme gelen kısmını kafamı sallayarak arkaya atmıştım. ''Hem sen niye o kadar dikkatli bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var yoksa?''

O ise gülümseyip ''Yüzün çok güzel.'' demişti. Gözlerimi büyütüp ''Gerçekten mi? Vay canına.'' diye mırıldanmıştım kafamı eğerken. Ardından Jungkook ''Esiyor, üşümüş olmalısın. Camları kapatıp geliyorum.'' demişti hızlı hızlı. Ardından mutfaktan hızla çıkmıştı.

İltifatlarına hala alışamamıştım. Jungkook'un yanında olmak anlamlandıramadığım bir şekilde beni rahatlatmıştı. Onunla tam olarak karşılaştığımız ilk andan itibaren sürekli gülmeye başlamıştım. Gerçi çoğunlukla korkmuştum fakat içimden Jungkook'un şaklabanlıklarına gülmeyi de ihmal etmemiştim.

Eve geldiğimden beri beni Jungkook'a çeken bir şeyler vardı sanki.

Garipti. Oldukça garipti fakat Jungkook'a, ondan bir daha kaçmayacağıma dair bir sürü söz vermiştim ve bir daha ağladığında ortaya çıkan o garip dumanları görmek istemiyordum.

O dumanlar ve içerisindeki gri parıltılar beni korkutuyordu.

Uzun bir süre gelmeyen Jungkooku beklerken mısır gevreğimi bitirmiş olduğumu fark etmiş ve bu kadar süredir niye gelmediği hakkında düşünmeye başlamıştım. Ardından merakına yenik düşmüş ve ayağa kalkıp mutfaktan çıkmıştım. Salona vardığımda dikkatimi şeyler kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.

Salondaki tüm camlar sonuna kadar açıktı ve içerisi buz gibiydi..

Bana yine yalan söylemiş olmasına bu sefer fazla takılmadım. Benim iyiliğim için söylemiyor olduğunu bildiğimden ona güveniyordum. Yine de meraklıydım. Ne için yalan söylediğini merak etmiştim. Bu sefer ona kızmayacaktım. Çünkü artık birbirimize alışmamız gerektiğini biliyordum.

Garip bir şekilde, evden gitmek istemiyordum. Bir şey beni burada bağlı tutuyor gibiydi. Şimdiye kadar çoktan gitmiş olabilirdi fakat gitmek istemiyordum. Bir şekilde, her şeyden korkan ben, hayaletli olduğunu bildiğim bu evden gitmek istemiyordum.

Bu gerçekten garipti işte.

Salonu incelerken arkamdaki odadan Jungkook'un sesi gelmişti. Kendi kendine bir şeyler diyordu. Hızlı hızlı konuşuyordu ve bu beni endişelendirmişti. Hızla arkamı dönmüş ve kapısı şansıma yarım açık kalmış olan kapıya doğru ilerlemiştim. Kapı aralık kaldığı için oldukça şanslıydım.

CURSED HOUSE | tkDove le storie prendono vita. Scoprilo ora