9| eclipse

18.5K 2.3K 1.5K
                                    

Selam canlarım! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim ^•^

Eee, casper çakması jk ve yari süpersonik çığlıklı taeyi özleyen var mııı??

Bu bölüm size aşırı büyük spoilerlar verdim. Öyle böyle değil, umarım bir şeyler anlarsınız bu spoilerlardan sonra ;)

Bu arada aranızda bilenler vardır belki. Liseye geçtim ve biliyorsunuz ki lise ortaokul gibi değil ve sıkı çalışmam gerekiyor. O yüzden yaz tatiline kadar kitaplara bölümler gelemeyecek gibi duruyor. Ama boş zamanlarımda elimden geldiğince çok bölüm yazmaya çalışacağım. Umarım beklerken çürümezsiniz :(

Daha fazla uzatmadan bölüme geçelim.

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar💕
__

''Peşimden gelmeyi keser misin lütfen? Bu çok sinir bozucu.'' çakma Casper'la olan ilk tanışmamızdan sonra mutfağa geri dönmek için merdivenleri iniyordum ve o da arkamdan geliyordu. Hem de uçarak.

Uçarak.

''Neden ama? Bana alışabilmen için sürekli gözünün önünde olmalıyım böylece gözün alışır ve beni her gördüğünde ruh görmüş gibi olmazsın.'' diye açıklama yapmıştı. Merdivenin son basamağını da inerken ''Birincisi, teknik olarak sen bir ruhsun ve seni her gördüğümde vermem gereken tepki tam olarak bu.''  demiş ve istifimi bozmadan yürümeye devam etmiştim.

Mutfağın kapısını açarken ''Ve ikincisi, sana alışabilmem için kuyruğum olmana gerek yok.'' demiş ve o içeri giremeden konuşmamın etkili olması için kapıyı suratına çarpmıştım. Kafasını kapının içerisinden sokmuş ve bana bakmıştı. Elini de kapıdan geçirip işaret parmağını havaya kaldırmıştı. ''Ah, havanı bozmak istemem ama kapıyı suratıma kapatman işe yaram-'' elimi susması için kaldırmış ve ''Çeneni kapa ve koca kafanı kapıdan çıkar.'' demiştim. Kafasını çıkarmak yerine tüm bedenini içeri soktuğunda ayağımı yere vurup ''Yah! Ben senden kaçamıyorum ama! Rahat bıraksana beni!'' diye mızmızlanmıştım.

''Üzgünüm ama elimde değil, yanında durasım geliyor sürekli.'' gözlerimi devirip tezgahın üzerinde duran soğumuş ekmeği yemeye başlamıştım. Portakal suyundan bir yudum aldığım sırada ortamın sessizliğini fark etmiş ve kafamı yana çevirmiştim. Jungkook havada bağdaş kurmuş, baldırlarının üstüne dirseklerini yaslayıp yüzünü avuçları içerisine almış bir şekilde beni izliyordu.

Derin bir nefes alıp ''Umarım özel hayata saygı hakkında bir şeyler biliyorsundur, şu an beni rahatsız ediyorsun.'' dediğimde dudaklarını büzüp ''Mmm, biliyor musun? Bu umrumda değil. Sanırım seni izlemeye devam edeceğim.''  demişti omuz silkerek.

Ardından gözlerini büyütüp kurduğu bağdaşı bozmuş ve ellerini önünde sallayarak ''Ah sakın beni takma ve yemeğine bak. Söz veriyorum hiç rahatsız olmayacaksın.'' demişti. Ardından yüz üstü durmuş ve avuç içlerine yüzünü yaslayarak ''Ben yokmuşum gibi davran bebeğim.'' demişti sırıtırken.

Gözlerimi devirmiş ve elimdeki ekmeği tabağa bırakırken ''İştahımı kaçırdın Casper.'' diye mırıldanmıştım. O ise ''Sana kaç kere daha söyleyeceğim. Benim adım Jungkook!'' diye bağırmıştı. Elimi havada sallayıp mutfaktan çıkarken ''Neyse ne, Jung şey.'' diye ağzımda gevelemiştim. Fakat tam o sırada, aniden mutfakta bir rüzgar esti ve birkaç değişik ses duydum. Gözlerim korkuyla büyürken arkamı döndüm. Jungkook kapkara gözleriyle doğrudan bana bakıyordu ve mutfakta ne varsa bir anda havaya kalkmıştı. Yavaştan ayaklarım yerden kesildiğinde korkuyla çığlık attım ve tam o sırada Jungkook'un gözleri açık maviye döndü ve havada olan her şey yere düştü.

Tabii, ben de dahil olmak üzere.

Saçlarım yüzümde dağılırken o etrafa bakmış ve gözleri korkuyla büyürken bana yaklaşmıştı. ''T-Taehyung ben-'' elleriyle bedenimi geriye doğru çekerken kapıya yaslanmıştım. Bedeni yavaşça bana yaklaşmış ve ''B-ben özür di-dilerim gerçekten bilerek o-'' elimi kaldırmış ve yaşadıklarımın bana verdiği duygu patlaması yüzünden gözlerim dolarken ''Sus tamam mı? Artık ne yaparsan yap sana güvenmem imkansız.'' diye mırıldanmıştım. Açık mavi gözleri yavaşça koyu maviye dönerken buğulu elini bana uzatmıştı ''Taehyung gerçekten özü-'' hızla ayağa kalkmış ve kapıyı açıp dışarı çıkarken ''Sadece, bir süre yalnız kalıp tüm bu olanları sindirmeye ihtiyacım var. Umarım uzun bir süre beni rahatsız etmezsin.'' demiştim.

''Ama Taehyung seni yalnız bı-'' elimi susması için kaldırmıştım. ''Bu sefer çok ciddiyim. Beni uzun bir süre rahatsız etme. Hatta, mümkünse bundan sonra benden uzak dur,'' mavi gözleriyle bana bakarken ''Jungkook.'' demiş ve o ilk kez adını kullanmış olmam nedeniyle afallarken fırsat yakalamış ve hızla odama çıkmıştım. Kapıyı arkamdan kapatıp kapının dibine çökerken tüm bu yaşadıklarımı anlamlandırmaya çalışıyordum.

Tüm olanlar yüzünden oldukça yıpranmıştım ve bir anda alışmaya çalışmak zaten yeterince saçma bir davranıştı. Ne bekliyordum ki? Eve hapsedilmiş bir ruhun bana iyi davranacağını falan mı? Bu başlı başına bir hataydı.

Ayrıca, hala Hoseok'a ulaşamamıştım. O kesinlikle bir işler karıştırıyordu. Bunu ilk tanıştığımız andan itibaren biliyordum zaten, fakat bir ihtimal iyi birisidir diyerek ona güvenmeyi seçmiştim. Bu da yaptığım ikinci saçma hataydı.

Şimdi hatalarımın cezalarını çekiyordum işte. Saçma sapan şeyler yapmış ve sonucuna katlanmaya mecbur kalmıştım. O gün kesinlikle Jimin'i dinlemem gerekirdi.

Ama bir karar vermiştim zaten. Hoseok'a en kısa zamanda ulaşacak ve bana verdiği anahtarları gerisin geri ona iade edecektim. Hatta bana yaşattığı tüm bu korkunç şeylerden sonra bu anahtarları onun münasip bir yerlerine sokmayı düşünüyordum artık.
__

''Eee, ne zaman eve gideceksin?'' Yugyeom karşısında oturan Hoseok'a konuştuğunda Hoseok omuz silkmişti. ''Bilmiyorum, ciddiyim bilmiyorum. Oraya gitmek istemiyorum. Taehyung kesinlikle beni öldürür.'' Yugyeom ise tek kaşı kalkarken ''Ne yani, dövüş yeteneklerin de mi yok artık?'' demişti şaşkınlıkla. Hoseok ise ''Hem öyle hem değil. Biraz da paslandım.'' demişti.

Yugyeom çenesini kaşırken ''Yani, bu demek oluyor ki gitmeyeceksin?'' diye sormuştu. Hoseok ise ellerine bakarken ''Gitmek istemiyorum ama gitmek zorundayım. Yarın tutulma olacak. Tek şansım bu belki de. O eve ne yapıp edip girmeliyim.'' demişti. Yugyeom ise sinirle saçlarını karıştırırken ''Sen benimle dalga mı geçiyorsun?! Yine mi aynı şeyleri yaşayacağız?!'' diye bağırmıştı. Hoseok ise ona bakıp ''Hayır hayır hayır. Bu sefer sen gelmiyorsun. Ben tek gidiyorum.'' demişti. Yugyeom ''Ne, şaka mısın sen? İşin biter. Tek gidemezsin.'' demişti. Hoseok ise parmaklarını kıtlatırken ''Merak etme. Hala eski Hoseok'ım, bana bir bok olmaz. Oraya gireceğim ve çıkacağım. Kimsenin ruhu duymayacak. Özellikle de Jungkookun haberi olmadan gireceğim.'' diye mırıldanmıştı.

Yugyeom gözlerini büyüttü. ''Peki ama, neden?''  diye sordu. Hoseok kaşlarını çattı. ''Bu benim tek şansım Yugyeom ve bu sefer Jungkookun bunu mahvetmesine izin vermeyeceğim. Hem görevi tamamlayacağım, hem de kıçımı kurtaracağım. Anlıyor musun? En sonki tutulmada Jungkook beni engellemişti, salak onu kurtarma çabalarımı es geçti. Ama bu sefer buna izin vermeyeceğim. Planım oldukça net. Bu defa başarısız olmayacağım. Olmamalıyım.'' demişti.

Yugyeom derin bir nefes verdi. ''Yani, kararın net mi? Emin misin?'' diye sormuştu. Hoseok sırıttı ve ''Eminim.'' diye mırıldandı.

—pio

CURSED HOUSE | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin