11| hero

16.8K 2.3K 1.2K
                                    

Selam canlarım! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim.

Bu bölümde çok korkunç olaylar olacak bilginize umarım korkmazsınız, ki zaten korkacağınızı da sanmıyorum ama neyse sifksştmsğgmseş

Umarım yorumlarınızı eksik etmezsiniz. Gerçekten yorumlarınız beni mutlu ediyor bu yüzden ne kadar çok satır arası yorum görürsem o kadar mutlu olurum. Bunu sizden istemek ne kadar haddime bilmiyorum ama umarım bu ufak isteğimi es geçmez ve narin parmak uçlarınızı birkaç yorum için klavye üzerinde gezdirirsiniz. Şimdiden satır arası yorumlarınız için size teşekkür ediyorum canlarım💘💕

Fazla uzatmadan bölüme geçiyorum

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar!
__

Gördüklerimin şokuyla hızla merdivenlerden inmiş ve odaya girmiştim. Jungkook hala bıraktığım gibi uyuyordu. Onu dürtmek istediğim sırada elim vücudunun içinden geçmişti. Aklıma ona dokunamayacağım geldiğinde onu uyandırmak için bağırdım. ''Jungkook! Jungkook uyan!'' işe yaramamıştı. Transa girmiş gibi uyuyordu. Ellerimi saçlarımın içinden geçirdim ve birkaç kez daha ona bağırmayı denedim. Hiçbir şekilde uyanma belirtisi göstermemişti ve bu beni deli ediyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığı sırada, yaşadıklarımın ağırlığı yüzünden yere çöktüm ve dizlerimi kendime çektim. Yüzümü dizlerim gömüp kollarımla etrafımı sardım.

Yaşadıklarıma inanamıyordum. Gerçekten inanamıyordum. Bunca zamandır monoton ve sade bir hayat sürüyorken, birden bu monotonluğun arasına manyak bir hayalet dalmıştı. Hayalet, söylemesi ne kadar da saçma. Fakat, gerçekti işte. Filmlerde görüp dalga geçtiğim ve her zaman yalan olduğuna inandığım hayaletler gerçekti. Bir tanesi de tam olarak yaşadığım evdeydi.

Hala aklımı kaçırmamış olmam büyük bir mucizeydi. Nasıl oldu da bu koca eski evde bir hayaletle yaşama düşüncesini benimseyebildim anlayamadım bile.

Hoseok, o kimdi? Daha doğrusu o neydi? Ağzında bir şeyler geveleyerek aynanın içinden geçmişti. Başından beri evde Jungkook'un olduğundan haberi vardı. Evden kurtulmak istiyordu. Evi satıp kurtulmuştu işte. Neden gecenin bir vakti eve geri gelmişti? Neden o aynadan geçip gitmişti? En önemlisi, o aynadan nasıl geçip gitti?

Zaten en başından beri hata bende değil miydi ki? Jimin ve Yoongi Hyung'la yaşamayı kabul etseydim şu anda tüm bu garip şeylere maruz kalmamış olurdum. Eğer o gereksiz gururuma ve her şeyi yapabileceğime dair olan inancına güvenmeseydim tüm bunlar başıma gelmezdi.

Belki de, aşırı egomdan dolayı ceza niteliğindeydi tüm bunlar. Başımda beni evden göndermeyen bir hayalet vardı. Bana zarar vermeyeceğini iddia ediyordu fakat bu hiç inandırıcı bir şey değildi. İnanmam için sebep yoktu. Tam olarak iki kez sinirden kendini kaybetmişti. Bir dahaki sefere bana zarar vermeyeceğini nereden bilebilirdim ki? Evden kaçmaya çalışsam bile bana izin vermiyordu. Aslında şu anda kaçığ gidebilirdim. Tam şu an, o uyuyorken tüm bu kabusları geride bırakıp Jiminle beraber yaşayabilirdim. Kurtulabilirdim. Neden gitmiyordum ki? Neden gidemiyordum?

Neden bir şekilde, gitmek istemiyordum?

Bu aptal sorular bir türlü cevabını bulamadığım şeylerdi işte. Her şey çok saçma ilerliyordu. Ne olduğunu anlayamadan hayatım birbirine girmişti. Bunu engelleyememiştim. Hayatımın boka dönmesini elimde patlamış mısırlarla izlemiştim.

Birkaç dakika boyunca oturup düşünmüştüm. Ardından, aniden yukarıdan bir ses gelmişti. Kafamı kaldırıp sesleri dinlemeye çalıştım fakat çok garip sesler geliyordu. Kaşlarımı çattım ve ayağa kalktım hala kıpırdamadan uyuyan Jungkook'a son bir bakış atıp odadan çıktım ve korkak adımlarımı merdivenlere yönelttim. Merdivenlerin önüne geldiğim anda fark ettiğim şey, Hoseok aynadan geçip giderken ortaya çıkan o parlak ışıklar odanın içerisindeydi. Kaşlarımı çatıp merdivenlerden yavaşça çıktım ve kafamı korkarak da olsa çatı katına çıkardım ve korkunç görüntülerle karşılaştım.

Hoseok'ın gözleri tamamen bembeyaz olmuştu ve hafiften ışık saçıyordu ayrıca dilini bilmediğim bir şeyler mırıldanıyordu. Ayna ise gözlerinin aksine ışığı saçıyor gibiydi. Her taraf bembeyaz olmuştu.

O anki korkuyla ufak bir korku nidası ağzımdan kaçıvermişti. Tam o anda Hoseok'ın kafası ani bir hareketle bana dönmüştü. Gözleri az önceki beyazlığını yitirmiş ve aynadan çıkan ışıklar sönmüştü. Her taraf karanlığa bulandığı anda Hoseok'ın kafasını yana eğdiğini ve bana sırıtarak baktığını fark etmiş ve gözlerimi büyütmüştüm. O sırada bedeni hızla bana dönmüş ve yürümeye başlamıştı. Korkuyla çığlık atmış ve merdivenlerden can havliyle atlamıştım. Koridorun sonundaki merdivenlere koşup arkamı döndüğümde ise Hoseok'ın arkamdan geldiğini ve aynı korkunç yüz ifadesiyle bana baktığını görmüştüm.

''Tanrım!'' merdivenlerden atlayarak inmiş ve hızla salona doğru koşmuştum. Masanın üzerinden anahtarı alacağım sırada Hoseok ''Kaçma, Taehyung.'' diyerek üzerine gelmeye başlamıştı. Korkup masanın diğer tarafına geçtiğim sırada Hoseok aramızdaki masayı devirmiş ve korkunç bir şekilde sırıtan suratıyla bana gelmeye devam etmişti. Ellerini uzatıp beni yakalayacağı sırada ''Uzak dur benden!'' diye bağırmış ve karnına tekme atmıştım. Onu sırt üstü yere düşürdüğüm sırada yerden anahtarı almış ve ilerleyecektim ki beni ayak bileğimden tutmuş ve yere düşürmüştü. Dirseklerim üzerinde kalkıp ayağımı kurtarmaya çalıştığımda bacağıma saha çok asılmış ve bana doğru emeklemişti. Yüz üstü dönüp yerde emekleyerek bana doğru gelen bedeni görmüş ve boştaki ayağımla yüzüne tekme atmıştım. Başı yana düştüğünde ayağımı çekmeye çalıştım fakat çatık kaşlarıyla bana bakmıştı. ''Seni küçük–'' diye mırılseslerii sırada bir kez daha tekme atmış ve onu yan tarafıma atmıştım. Elimden bırakmadığım anahtarla birlikte yalpalayarak ayağa kalkmış ve kapıya doğru ilerlemeye çalışmıştım.

Kapının önüne geldiğim sırada yan tarafımdan hızla gelen adım sesleri duymuştum. Kafamı sola çevirdiğim anda Hoseok üzerime atlamış ve beni yere düşürmüştü. Boğazımı kavrayıp sıkmaya başlamasıyla nefesim kesilmiş ve birkaç kez ağzımı aralayıp kapamıştım. Dişlerini sıkıp ''Seni öldürdüğüm anda işler benim için daha da kolaylaşacak küçük şey.'' demiş ve yüzümü yüzüne yakınlaştırmıştı. Gözlerimin içine bakarken ''Şimdiye kadar planım yolunda gidiyordu. Ama sen o ufak burnunu planımın içine soktun ve her şeyi berbat ettin,

Zaten her şeyi batırmıştım ve sen, ikinci şansımı, hatalarımı düzeltme fırsatımı, kaybettiklerimi kazanmamı ve eskisi gibi olma imkanımı yok ettin. Hepsi senin yüzünden oldu. Hepsi senin suçun.'' dedi ve boğazıma tırnaklarını acımasızca geçirirken ''Ve şimdi tüm bunların bedelini ödeyeceksin ölümlü.'' diye fısıldamıştı.

Sol elim can havliyle yüzüne gitmiş ve ittirmeye çalışmıştım. Sağ elim ise sol bileğine sarılmış ve elini boğazımdan uzaklaştırmaya çalışmıştım. Suratım büyük ihtimal kıpkırmızı olmuştu. Gözlerim kaymaya başlamıştı. Bileklerimdeki güç zayıflamıştı ve bileklerini yavaştan bırakmaya başlamıştım.

İşte tam o sırada Hoseok'ın bedeni havaya kalkmıştı. Boğazımı serbest bıraktığı anda derin nefesler almış ve nefeslerimin arasında öksürerek kendime gelmeye çalışmıştım.

Kaşlarını çatıp ne olduğunu anlamaya çalıştığı sırada aniden vücudu duvara doğru uçmuş ve duvara sertçe çarpmıştı. Hoseok'ın gözleri ani darbeyle kaydı ve bayıldı. Ardından baygın beden yere düştü.

Kocaman açtığım gözlerimle boğazımı tutmuş ve derin nefesler alarak ona bakmaya başlamıştım. Hareket etmiyordu. Nefes alıyor muydu ondan bile emin değildim.

Nefes nefese kalmış bir şekilde başımı karşıya çevirdiğimde kapkara gözleriyle Hoseok'a bakan Jungkook'u görmüştüm. Yutkunup ''Jungkook.'' diye fısıldadığım sırada bakışları bana dönmüş ve gözleri mosmor olmuştu. ''Taehyung.'' diye mırıldanmış ve bana doğru süzülmüştü. Kaymaya başlayan gözlerimle ''J-jungkook.'' diye fısıldamış ve silik bir gülümseme sunmuştum ona. Ardından gözleri kırmızıya dönüp korkuyla ''Taehyung?'' diye bana doğru uçtuğu sırada gözlerim tamamen arkaya doğru kaymış ve bedenim gücünü yitirerek arkaya düşmüştü.

Bayılmadan önce tek hatırladığım Jungkook'un evi inletecek kadar yüksek çıkan sesiyle adımı bağırmasıydı.

—pio

CURSED HOUSE | tkWhere stories live. Discover now