mk #3

2.9K 218 169
                                    

Kitaba pek ilgi gelmedi, açıkçası hevesim kırıldı ama yine de benim için çok önemli aklımdakileri yazmak, o yüzden devam edeceğim. 🖤

***

“Yetmez mi, Ekin?”

Zihnimde dolanan ve beni her seferinde çıkmaz sokağa çıkaran düşüncelerimden ayrılmama Zeliş'in sesi neden olurken yanan gözlerimi sımsıkı kapattım ve derin bir nefes aldım.

“Şimdi değil, Zeliş. Yalnız bırakın beni.”

İnadına, elindeki tepside kokusu odaya yayılan yemeği masaya bıraktı ve dağınık odayı toplamaya başladı. Bu hareketi sinirlenmeme neden olurken ona kızmamak için kendimi sıkıyordum. İyiliğimi düşünürdü hep ama şu an tek ihtiyacımın yalnız kalmak olduğunu bir türlü anlamıyordu.

Belgin yoktu.

Herkesten, her şeyden korumaya çalıştığım kız öldü diyorlardı. Son attığı mesajlardan sonra kalbime sapladığı çivi hâlâ sabit duruyordu. Nefes almamı engelliyordu, canımı acıtıyordu yokluğu. İçimden ne dışarı çıkmak, ne yemek yemek, hatta yaşamak gelmiyordu.

Varlığına alışmıştım ama yokluğuna alışmak istemiyordum. Bu yaşıma kadar belki de bir sürü kızdan hoşlanmıştım ama Belgin'e tutulmuştum ben. Yaralarına ilaç, yalnızlığına ortak olmak istemiştim. Her şeyiyle sevmiştim, benimsemiştim. Korumak istemiştim ama onu da becerememiştim.

Şimdi çıkıp öldü diyorlardı bana.

Öldü.

Her şeyin başladığı o düğün salonu tuvaletinde yanan cesedi bulundu, diyorlardı.

Bunu kabullenmemi nasıl bekliyorlardı peki benden? Onun nadiren gülen, baktığımda beni içine çeken ve uzun soluklu bir yolculuğa çıkaran gözlerine artık bakamayacağımı, yıllardır çektiği acılara, izlere, yaşadıklarına ortak olan ufak vücuduna sarılamayacağımı, beni sevmeye başlamasına izin vermedikleri kalbinin ritmininin yokluğunu kabul etmemi nasıl bekliyorlardı?

“Canın yanıyor, biliyorum ama-...”

“Zeliş çık!” Yerinde titrediğini omzumdan bakarken, gözlerindeki korkuyu da ayaklanıp karşısında durduğumda fark ettim. Bu anlık bir pişmanlık yaratırken ben de, gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ve aniden sömürülen enerjimin bittiğini fark edince, tüy gibi düştüm yatağa.

Kollarım iki yanda sallandığında, gözyaşlarım yanağımda yol çizerek yere damlıyorlardı. Zeliş, yanıma gelip kollarını bana dolarken tek yaptığım kafamı yerden kaldırmadan daha şiddetli ağlamak oldu.

“Sana seni anladığımı söyleyemem. Tarifi yoktur bu acının, eminim. Bizim de canımız çok yandı, böyle bitmesine biz de çok üzüldük ama senin yaptığın bir işkence. Doğru düzgün yemek yemedin aylardır ve bırak dışarı çıkmayı, salona bile inmiyorsun.” Sözleri daha çok ağlamama neden olurken onun da ağladığını, saçıma sızan yaşlardan anlamıştım.

“Yokluğuna birini sığdır demiyorum, kuzum. Ama alışman gerek. Bu yaptığın intihar. Kendine çektirdiğin bu işkencenin sonunda ölüm var. Buna ne ben, ne Belgin izin verirdi. O yüzden yapman gereken şey, ayaklanmak ve onun için yaşamak. Onun yerine yaşamak.”

“Zeliş,” Hıçkırıklarım arasında harfleri birleştirmeye çalışırken açlığın kazıdığı midemin ağrısını da hissettim, her bir zerresi yanan vücudumun yanında

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

“Zeliş,” Hıçkırıklarım arasında harfleri birleştirmeye çalışırken açlığın kazıdığı midemin ağrısını da hissettim, her bir zerresi yanan vücudumun yanında.

“Ben Belgin'i çok özledim, ya.”

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Kendimi çok kötü hissediyorum, Ekin'in acısını doğru düzgün yazdığımı da düşünmüyorum ama yazarken yine de kötü oldum. :(

Düşüncelerinizi alalım?

İyi Günler.

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin