mk #29

950 90 54
                                    

İyi Okumalar. :) 🖤

*

-Yazar Anlatımı-

"Getirdiğin için sağol abi." diyerek indi arabadan Ekin. Depodan ayrıldıktan sonra bir süre yürümek zorunda kalmış ve sonrasında otostop çekerken bir tanıdığa denk gelmişti. Bu vesileyle kolayca ve tehlikesiz bir şekilde Belgin'in kaldığı yere gelebilmişti.

Derin bir nefes aldı. Karanlık ve sessiz sokakta, sokak lambasının cızırtıları eşliğinde, normalden küçük gecekonduya ilerledi. Kapıyı çaldıktan sonra elleriyle saçlarını düzeltip kurumuş dudaklarını ıslattı. Yüzüne zoraki yerleştirdiği gülümsemesiyle kapının açılmasını bekledi.

Bekledi fakat açılmadı. Tekrar zile basmak için elini kaldırmıştı ki, kapı açıldı. Karşısında görmeyi beklediği kişi yoktu.

"Buyrun?" Ekin kalbine sızan ağrı ile yutkunmaya çalıştı.

"Belgin burada mı?" Karşısındaki kadın kaşları çatık bir şekilde kafasını salladı.

"Burada öyle biri yok. Yanlış geldiniz." Kapı suratına kapanırken nefes alış-verişleri düzensizleşti içine düşen sıkıntı ile sinirden dudağını ısırdı, aklına gelen her düşünce ile sıktığı yumrukları ile parmak boğumlarının sızladığını hissetti. Bunların hiçbiri yetmiyordu ona.

İçindeki siniri, öfkeyi, acıyı atmak için avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu. Soğuk havada saatlerce koşmak, ayakları ağrıyana kadar koşmak istiyordu.

Sokağın ortasında, çaresizce yere çömeldiği sırada telefonunun sesi tüm sokağı doldurdu. Bir çocuk gibi ağlamak isteği ile doldu birden, yine de ceketinin iç cebinden çıkardı telefonu ve ekrana buğulu gözleriyle bakmaya çalıştı.

Gözlerini kıstığında kaşının kenarının sızladığını hissetse de önemsemedi ve yabancı numarayı açtı.

"Efendim?"

"Ses tonundan anlaşıldığı üzere verdiğim adrestesin. Ee, aldın mı Belgin'i?" Duyduğu ses ile anında az önceki haline dönmüştü. Yerden refleks olarak kalkmış, yumruklarını zor zapt ediyordu.

Atlas ise, telefonda kahkahasını sürdürüyordu.

"Sana eşit olmayacağımızı söylemiştim Ekin. Deponun ilerisinde beni bekleyen ambulans, sadece benim bildiğim adreste olan Mayıs."

"Ulan! Ulan Atlas! Bu sondu. Sana yemin ederim bu sondu. Karşımda gördüğüm ilk an azrailin olacağım lan si-..." Telefon yüzüne kapandığında sinirden bağırarak cebine koydu telefonu.

Yerinde duramıyordu. Nasıl bulacağı hakkında hiçbir fikri yoktu ama onu zapt edecek hiçbir şey de yoktu. Öylesine sinirliydi ki, dişlerinin kırılmasına çok az kalmıştı. Sızladığını hissediyordu çünkü.

Bu kadar zor olmamalı, diye düşündü. Belgin ile kavuşmak bu kadar zor olmamalıydı. Bütün bu engellerin, bütün bu şerefsizlerin onu bulması bu kadar kolay da olmamalıydı. Seviyordu ve elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen bir türlü kavuşamamak canını yakıyordu. Ve bir gün, korkunç bir hata yapmaktan ölesiye korkuyordu.

İçinden saydırdığı küfürlere ara vermeden devam ederken caddeye çıkmak için sokakta hızlı adımlarla ilerledi. Avuçları sızladığında oraya baktı ve tırnaklarının avuç içinde derin izler bıraktığını gördü. Kanamasına az kalmışken, serbest bıraktı avuçlarını.

Aradan geçen on dakikanın ardından işlek caddeye çıkmış ve bir taksi beklemişti. Nereye gideceğini bilmiyordu ama bir yere gitmek zorundaydı, tahmin edecekti ya da bir arkadaşından yardım isteyecekti.

Kuzey'e mesaj atmayı mantıklı buldu ve telefonunu çıkardı. Az önce Atlas'ın onu aradığı numarayı, Kuzey'e attı ve bu numaranın sinyalini bulmasını istedi.

Kuzey bunu nasıl yapacaktı, bilmiyordu ama yapacaktı. Yapmak zorundaydı. Başka şansları yoktu. Bu, Belgin'i kurtarmak, onu kazanmak için son şansıydı belki de.

Telefonu kapattığı sırada mesaj geldi. Bu kadar çabuk geri dönmesinin mümkün olmadığını bildiği için heyecanlanmamıştı. Fakat gördüğü mesaj ile kalbi ağzında atmaya başlamıştı bile.

05*********: Ekin, benim Belgin. Lütfen çabuk gel kurtar beni çok korkuyorum

05*********: *Konum*

Bu numara, az önce Atlas'ın onu aradığı telefon numarasıydı. Neler olduğu, bunun nasıl mümkün olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu fakat anında taksiciye adresi söyleyip Belgin'e dönmüştü.

Telefonu iki defa aramasına rağmen, Belgin ikisinde de meşgule atmış, cevap vermemişti.

Ekin: Geliyorum Belgin'im, geliyorum güzelim. Lütfen korkma, her ne haldeysen dayan, söz veriyorum bu kez kurtaracağım seni.

Kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı. Az önce sinirden kudururken, şimdi heyecandan kuduruyordu. Nasıl olmuştu, ne olmuştu bilmiyordu ama kurtaracaktı onu, bu kez olacaktı biliyordu.

Aradan geçen on beş dakikanın ardından şehrin gürültüsünün uzağında, otobanın kenarında iki katlı bir evin önünde durdu. Etrafında başka ev yoktu, önünde uzun ağaçlar, birkaç metre ilerisinde ufak bir kulübe vardı ve sadece birkaç kilometre sonrasında şehrin kalabalık görüntüsü görünüyordu.

Parayı adama uzatıp indi arabadan. İnerken öylesine heyecanlı inmişti ki, ani ve beklenmedik bir harekette bulunduğu için Atlas'ın göğsüne attığı çizik sızlamıştı.

Derin bir nefes alıp zaman kaybetmeden evin kapısını çaldı. Ardından geçen birkaç dakika sonra kapı açıldı ve bu kez gerçekten içini rahatlatan, beklediği, hasretini çektiği yüz göründü.

Görür görmez yüreğinde oluşan sıcaklık, içini ısıttı. Gözlerinde biriken yaşlar, genç kızı kolları arasına aldığı an akmaya başladı. Kavuşmuştu.

"Çok özledim seni güzelim. Öyle çok özledim ki," Saçları arasında nefes alışını sürdürdü Ekin.

Genç kızın tepki vermediğini görünce geri çekildi ve yüzünü elleri arasına aldı.

"Bir şeyin yok değil mi? İyisin?" Belgin, ifadesiz suratıyla cevap vermemeye devam etti.

Ekin, geç fark etti genç kızın üstündeki kıyafetin yırtık olduğunu, üzerinde kan lekeleri ve ellerinde de kanın kuruduğunu.

Şaşkınlıkla Belgin'e bakarken hâlâ tepkisizdi. "Ne oldu burada Belgin? İyi misin? Bir yerin mi yaralı? Ne oldu sana, yalvarırım bir şey söyle?"

Sadece yana kaydı ve Ekin'in kapıdan içeriyi rahatça görmesini sağladı. Manzara, korkunçtu.

Ev savaş alanı gibiydi.

Ve, Atlas salonun ortasında kanlar içinde yatıyordu.

***

Huh, sonunda :'D

Tek oturuşta yazdım ve içime sindi doğrusu, umarım hoşunuza gitmiştir :')

Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın! 🖤

mayıs kasırgası - yarı textingحيث تعيش القصص. اكتشف الآن