mk #22

1.4K 103 71
                                    

Multimedia; Bölüm de geçen tüm karakterler. Sırasıyla; Mayıs, Ekin, Simay, Zeliş, Kuzey, Nazlı, Mercan, Eymen ve Atlas.

Bugünün ikinci bölümü. 21'i okumadan geçmeyin lütfen.

***

-Yazar Anlatımı-

Birkaç dakika sonra donuk gözleri kendine geldiğinde, Atlas kız arkadaşının gittiğini ve yerine Belgin'in geldiğini biliyordu.

Nazlı ise, gördüğü tablonun şokunu atlatmaya çalışarak gelmişti kuzeninin yanına ve yine de endişeleniyordu onun için. Korku ve yaş dolu gözlerle bir ona bir de Atlas'a bakıyordu.

“İyi misin Mayıs?” Atlas'ın sert çıkan sesi ve bulunduğu durumdan dolayı Belgin hızla uzaklaştı ondan ve sinirle baktı.

“Bana en son iyiliğimi soracak kişisin,” Parmağını yüzüne doğrulttu ve tiksinircesine konuştu. “Şimdi, defol git.”

Mecburiyetinin bitmesine az kalmıştı. Bu adama ve içindeki kötülüğe olan dayanağı yıkılıyordu artık. Ne tehditlerine, ne de yaptıkları kötülüklere katlanamıyordu ve bu son cinayetleri ile artık onlara baş kaldıracaktı.

Atlas gözlerini devirerek bir adım attı kıza. Fakat bunlar olurken kenarda sessizce duran ve olayları anlamaya çalışan Nazlı girdi araya.

“Ya neler dönüyor burada anlatsanıza!” Mayıs, kuzeninin varlığını hatırladı ve mahcup bir ifadeyle ona baktı.

“Her şeyi anlatacağım Nazlı, sadece biraz zaman ver bana.”

Sen bir şey anlatamadan öldüreceğim onu!

Zihninde konuşan sesi dinlememeye, söylediği şeyleri umursamamaya çalıştı ve ilk defa başardı.

“Bana ne zaman anlatacaksın, Belgin?” Otoparkın ucunda duyduğu ve kalbini titreten sese döndü.

Ekin, çatık kaşları ile Atlas'a bakıyordu. O gece sevdiği kızın arkasında duran adamı şimdi net bir şekilde görebiliyor, ateş saçan bakışlarını üzerine salabiliyordu.

Belgin, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ona ilerlemeye başladı. Nazlı, hâlâ bir açıklama bekliyordu, Ekin'in arkasında duran grup gördüklerini anlamaya çalışıyordu. Ve Belgin'in adımlarını Atlas durdurdu.

Kolunu sıkıca tuttu ve kendine dönmesini sağladı. “Gidersen neler olacağını biliyorsun, Belgin. Bir daha düşün.” Dişlerinin arasından ve sadece ikisinin duyacağı şekilde tıslarken, Belgin kolunu kurtardı ondan. İki elini yanına açarak konuştu.

“Baksana, gram umrumda mı olacaklar?” Atlas sinirle soludu. Dudağını dişleri arasına alıp kanatırken de Belgin'in Ekin'e ilerleyişini izledi bir süre.

Bir yıldır özlemini çektikleri eller buluştuğunda, Ekin az önce sorduğu soruyu, olanları unutmuştu. Sadece sımsıkı sarıldı, kokusunu içine çekti.

Arkadaşları da sırasıyla sarıldı, gözyaşları arasında gülüştüler, Mercan pişmanlığını tekrar hissederek mahcupca sarıldı, ama herkes bir anlığına mutluydu.

Nazlı hâlâ olduğu yerde duruyordu. Ama o fark etti, yarım saattir soludukları oksijene karışan kokunun sahibi; cesedi.

Atlas, içinde çıldırırken ne yapacağını bilmiyordu. Sevdiği kadının bedeninine dokunuyordu biri ve o sadece izliyordu. Elleriyle yüzünü sıvazladı, derin derin nefesler almaya çalıştı. Bir şekilde kendini sakinleştirmeye çalıştı, başaramadı.

Kızgın boğa gibi yanarken, birbirine sarılan, gülüşen grubun biraz dışında duran kıza ilerledi. Ve grup tehlikeyi unuttuğu gibi, genç kızı da unutmuştu.

Kolunu boğazına doladı ve arkaya doğru birkaç adım ilerlerken belindeki silahı kafasına dayadı. Sinirden kızardığı, fazla ışık olmayan otoparkta fark edilebiliyordu.

Simay'ın çığlığı ile onlara dönen ilk kişi Kuzey olmuştu. Kız kardeşinin bir katilin kolu altında, silah kafasında görünce kan beynine sıçramıştı ve direk oraya koşup ağzını burnunu dağıtma isteği ile dolup taşımıştı. Ama Zeliş tuttu kolunu. Hem bir şey yapıp kız kardeşinin hayatını riske atmasın diye, hem de iliklerine kadar hissettiği korkudan.

“Sakın, sakın yaklaşmayın!” Sesi öylesine güçlü ve kaba çıkmıştı ki bir senedir yanında duran Belgin bile tanıyamamıştı bu halde onu.

“Az önce kirli ellerimizle öldürdüğümüz ceset hemen şurada, bunu da tek başıma hallederim. O yüzden sakın bir harekette bulunmayın.” Kolunun altındaki genç kız haykırarak ağlamaya başlamıştı. Kuzey çaresizce sadece izliyordu, grubun geri kalanları da aynı şekilde.

“Buraya gel, Belgin.” Az önce hissettiği mutluluğun yerini çaresizlik aldı, Belgin'in. Gitse bu kötülüklerin sonu gelmeyecekti, kurtulamayacaktı. Gitmese, henüz kim olduğunu bilmediği kız ölecekti.

Ama her şeye rağmen kendini boşverdi ve onlara doğru yavaşça bir adam attığı sırada, Ekin tuttu elini.

“Kızı bırak.” Net ve sert bir tonla konuşmuştu. Ama bunlar Atlas'ı etkilememişti.

Ekin'in tuttuğu ele gülerek baktı.

O eli en çok ben tuttum,” Dudaklarını yaladı ve devam etti karşısındaki adamı sinirlendirmeye. “O dudakları ben öptüm, kolları en çok beni sardı ve vücudunda en çok benim izlerim var.” Söylediği her kelime ayrı bir sinir katıyordu Ekin'e. Ses tonunu kullandığı sıradaki her vurgusu, canının yakıyordu.

Tuttuğu eli sıktığını fark edememişti Ekin. Ve Belgin, bu cümlelerden sonra hissettiği pişmanlığı hiçbir zaman açıklayamayacaktı.

Zorla elini çekti ve Atlas'a doğru ilerledi. Aynı anda kolunun altındaki kızı ileriye itti Atlas ve kız yere düştü. Kuzey ve diğerleri Simay'ın yanına ilerlerken Ekin, Belgin'in kolunu sıkan Atlas'a sinirle bakıyordu sadece. Gidip öldürene kadar vurmak istiyordu.

“Bu bedende olmasaydın, yalvarana kadar acıtırdım canını. Mayıs'a dua et.” Atlas Belgin'in kulağına eğilip konuştuğunda, Ekin ne dediğini anlamaya çalışmıştı.

Tam da o sırada, bir silah sesi duyulmuştu ve yere yığılan bedene karşılık kimse kılını kıpırdatmamıştı.

***

Sadece ismini seviyorum Atlas, yoksa diri diri yakasım geliyor seni. -,-

Düşüncelerinizi alalım?

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingWhere stories live. Discover now