mk #4

2.5K 173 143
                                    

Multimedia; Atlas Kor.

-Yazar Anlatımı-

“Aç mısın?”

Kendisine yönetildiğini düşündüğü için genç adamın suratına bakmadan kafasını salladı.

“Hayır, o görüntülerden sonra iştah kalmadı.” Oturduğu koltukta uzanır pozisyona geldi ve gözlerini kapatıp nefesini düzene sokmaya çalıştı. Yorgundu. Her anlamda. Aylardır durmadan hareket halinde olmasını sağlayan karşısındaki adam sayesinde, fiziksel ve ruhsal anlamda bitap düşmüştü.

“Kendini çok veriyorsun, sağlığın için zararlı. Birkaç gün dinlen, çıkma bir yere.”

Genç adam elindeki yemek tepsisini kızın önüne bıraktı. Bu bir nevi, aç olsan da olmasan da yiyeceksin emriydi. Bunu bildiği için uzandığı yerden oflayarak kalktı ve kaşığa uzandı genç kız.

Yemeği yemeye başladığı andan itibaren zihninde ki ses ile birlikte derin düşüncelere dalmıştı.

*

Sona yaklaştığını hissediyordu.

İlk defa her şeyin biteceğine kanaat getirmişti bedeni, yorgun düşmüştü. Ayakta duracak hali yoktu ama bunun tek nedeni birazdan kesilecek olan damarlarındaki kanın akışının gideceği kalbi değildi. Yılların bütün acısı tam bugün, şu an üzerinde toplanmışcasına ağırlaştırmıştı bedenini.

Ne bekliyorsun hâlâ?

Sadece birkaç dakika daha, diye fısıldadı ona.

Neden ihtiyacı vardı bu birkaç dakikaya, hiçbir fikri yoktu ama henüz hazır değildi ve bildiği tek şey buydu.

Birinin gelip seni yakalamasını mı bekliyorsun, aptal?

Kes artık sesini!

Kapı açıldı ve kalbinin teklemesine neden olan bu birkaç saniye de içeri, genç uzun boylu bir erkek girdi.

Bu yüzü daha önce bir yerde gördüğünü hatırlamıyordu. Sahi, kimdi ve ne işi vardı bu saatte boş düğün salonunun kadın tuvaletinde?

“Sen de kimsin?”

Kapıyı ardından kapatmadan önce dışarı bir bakış attı ve içeri girip sırtını kapıya yasladı, derin bir nefes aldı.

“Hey, sana diyorum!” Belgin'in sinirli ses tonundan dolayı afalladı ve kaşlarını kaldırıp şaşkınca ilk önce ona daha sonra elinde ki bıçağa baktı.

“A-aa şey, ben özür dilerim. Böldüm mü?”

Bu sahneyi yaşıyor değil de izliyor olsaydı hunharca gülerdi, Belgin. Elinde bıçakla tuvalette intihar etmeye çalışan birine böldüm mü, diye soruyordu. Elbette bölmedin!

“Evet, şimdi gider misin?”

Adını bilmediği genç, birkaç adım ilerledi Belgin'e doğru. “Gidemem. Şey, yani buradan çıkarsam ölürüm. Bu arada ben, Atlas.”

“Bana ne? İşim var, çık dışarı. Sana ne olacağı da umrumda değil, hadi.” Karşısındaki adamın mahcup bakışlarının yerini ciddi tavırları aldı. Az önce izinsizce evden şeker çalan küçük çocuk gitmişti de yerine şekeri çaldığını itiraf eden çocuk gelmişti.

“Sana buradan çıkmayacağımı söyledim, öyle de olacak. Şimdi kes sesini yoksa dışarıdaki adamlar ikimizi de öldürür.” Alayla güldü ve elindeki bıçağa baktı. “Senin amacın da oymuş ama.”

Belgin, ayakta duracak hali kalmadığında elindeki bıçak yere düşmüştü ve saatlerdir zar zor taşıdığı bedeninin de yığılmasına ramak kala, Atlas yetişmiş ve yere değil de kucağına düşmesine neden olmuştu.

Kucağındaki bedeni ne yapacağını, dışarıdan hiçbir zaman gelmeyen adım seslerinin sessizliğinde düşünmeye başladı.

***

Düşüncelerinizi alalım? :)

İyi Günler.

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingWhere stories live. Discover now