mk #19

1.4K 118 28
                                    

“Neden o kadar uzun kalıyorsun? Okulun yok mu senin, gitsene.” Kuzey, şehir dışından gelen kardeşini gönderme çabalarına başlarken bunların olumsuz sonuçlanacağını biliyordu.

Zeliş koluna çimdik atıp uyardı. Kız kardeşinin gelmesinden memnundu, ki zaten daha önceden birbirlerini tanıyor, çoğu zaman tatilde bir arada oluyorlardı.

Simay, sinsice sırıttı ve koltukta iyice yayıldı. “Ah canım benim, bu haber seni çok fazla mutlu edecek, kafanı bir yerlere vurmak, başını alıp gitmek isteyeceksin birtanecik ağabeyim biliyorum ama bunlara hiç gerek yok,” Yüzünde ki gülümseme büyüdü. “Buraya taşınıyoruz!”

Kuzey duyduğu cümleyle gerçekten kafasını bir yerlere vurmak ve rüya olduğunu düşünüp o şekilde kurtulmak istedi bu andan.

Ailesini severdi ama onların olduğu hiçbir ortamda kendisi olamazdı, çekinirdi. Kısıtlardı kendini, her anlamda.

“Doğduğunda anlamalıydım, uğursuzluğunu ya, Ördek!” Bıkkınca çıktı sesi ve ofladı ardından. Zeliş kolunu sıvazlarken, gayet mutluydu bu haberden.

“Kendi uğursuzluğundan fark edememişsindir.” Eymen'in konuşmasıyla Kuzey, kenarda duran yastığı ona fırlattı.

Kapı çaldığında Mercan gidip açmıştı ve Ekin ile beraber odaya geçerken Simay'ın nabzı hızlanmıştı. Odadaki herkes ise tedirgin bir şekilde Simay'a bakmış ve ardından Ekin'e dönmüştü.

O kadar yorgun ve dağınıktı ki, içeride ki fazla kişiyi fark edememişti. Simay, bundan rahatsız olmuş olacak ki konuştu.

“Merhaba Ekin Abi, nasılsın?” Abisinin ters bakışlarını üzerinde hissetti yine de umursamadı ve genişçe gülümsedi.

“Kusura bakma Simay, çok yorgundum fark edememişim. Hoş geldin.” Ekin gülümsemeye çalışarak karşılık verdi. Ardından Kuzey oldukça sinirli bir tonla Simay'a baktı.

Odadaki gerginlik Ekin'in hali sayesinde başlamıştı ama Kuzey'in kız kardeşinin hareketlerine olan siniri de arttırmıştı.

“Hadi Simay, sen geç odaya yerleş. Bizim konuşacaklarımız var.” Simay, abisinin sesindeki tehdidi anladı ve ikiletmeden ama istemeyerek kalktı koltuktan, odaya gitti.

“Bir şey mi oldu, Ekin?” Zeliş'in yönelttiği soru ile diğerlerinin bakışları da Ekin'i bulmuştu. Yüzünü sıvazladı, kendine gelmeye çalıştı.

Kafasını yere eğip, “Belgin bana mesaj attı,” dedikten sonra kaldırıp kızarık gözlerle arkadaşlarına baktı. Yaşadıkları tekrar aklına geldi, tekrar uyumak istedi. Uyuyarak bir süre aklından çıkarmak. Ama artık rüyalarına bile girer olmuştu. “Ve buluştuk.”

Salondaki kimseden ses çıkmıyordu ama hepsi şaşkındı. Sadece bir süre arkadaşlarının acısını anlamaya çalıştılar. Sustular, sadece dinlediler.

“Bana, intikam almamamı söyledi. Onun canını yakan şerefsizlerin peşinden gidip kendimi tehlikeye atmamamı istedi. Karşılığında buluşacaktık.” Arkasında duran silüet aklına geldi. Yüzünü görmemişti ama Belgin'in ona yaklaşmasını, onun için bir tehdit oluşturmasını sezdiği andan beri sinirliydi o adama. “Buluştuk ama yanıma gelemedi, yanına gidemedim. Arkasında biri vardı ve ikimize de engel oldu. Karşımda ağlıyordu, hiçbir şey yapamadım. Elimi uzatıp çekip alamadım onu, b-ben-...”

Zeliş'in sarılmasıyla sustu. Gözyaşlarını tutmaya çalıştı. O kadar çok ağlıyordu ki bu aralar, artık çekiniyordu birilerinin karşısında ağlamaktan. Her ne kadar arkadaşları bile olsa.

Saçına öpücük kondurdu, sırtını sıvazladı Zeliş. Mercan da mutfaktan su getirirken Eymen ayaklandı.

“Mercan bir baksana sana mesaj atan numara ile aynı mı?” Ceketini üzerine geçirirken Ekin telefonu çıkarıp Mercan'a verdi. Ama kimse anlamamıştı Eymen'in ne yapacağını.

“Evet, aynı.” Mercan onayladığında Eymen telefonu alıp numarayı kendi telefonuna yazdı. Ardından cebine koyarken de Ekin'e dönüp omzuna birkaç kez vurdu.

“Numarayı bir tanıdığıma sorgulatacağım. Belki yerini buluruz. Sen merak etme kardeşim, Belgin'i bulacağız ve tüm engelleri kaldıracağız.” Ardından Mercan'a dönüp ufak bir öpücük kondurdu saçları arasına ve evden çıktı.

Mercan erkek arkadaşı ile gurur duyarken odada ki sessizlikten rahatsız oldu.

“Ben bir Simay'a bakayım.” deyip gitti.

Zeliş'te oturduğu yerden kalktı. “Yemek hazırlayacağım akşam bir arada olalım. Sen biraz dinlen kuzum, gözlerinden uyku akıyor.” Ekin' in uyuması için yastık ve pike getirdi. O uzanıp üstünü örtene kadar yanından ayrılmadı, içi rahat edince de mutfağa gitti.

Kuzey gözlerini henüz kapatmadığını bildiği için arkadaşının yanına gelip oturdu. Ne diyeceğini bilmiyordu, böyle bir anda nasıl söyleyeceğini de.

“Ekin,” Ağzında geveledi bir süre lafı ve elleriyle oynamaya başladı. “Biliyorum, sen bu durumdayken böyle bir şey istememeliyim ama,” Gözlerini devirdi Ekin.

“Söyle hadi Kuzey, sorun değil.”

Yutkundu ve kafasını salladı. “Simay'ın sana yaklaşmasına izin vermemeni istiyorum, kardeşim. Seninle konuşmaya çalışırsa hiç düşünmeden tersle, gerekirse kalbini kır. Lütfen yap bunu benim için, olur mu?” Kuzey'in bakışları öylesine muhtaçtı ki Ekin'in vereceği cevaba, nedenini sormadan 'tamam' diyesi gelmişti.

“Kuzey kendinde misin sen? Neden böyle bir şey yapayım? Küçücük kız, kalbini neden kırayım?” Yerinde hafif doğrulmuştu.

“Sebebini sorma, Ekin. Ama yap, yıllardır arkadaşız bari onun hatrına yap.” Ekin tekrar yattı koltuğa.

Kafası zaten doluydu, canı da yanıyordu, kimseye takati de kalmamıştı. Birinin daha ona, 'nasılsın' demesine de ihtiyacı olmadığı için kafasını salladı ve Kuzey mutfağa giderken gözlerini yumup uyumaya çalıştı.

***

Küçük dediğime bakmayın, on sekiz yaşında. Yani çok küçük değil :')

Düşüncelerinizi alalım?

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingWhere stories live. Discover now