mk #26

1.1K 107 30
                                    

Değdi mi?

Ne?

Yaşadığımız onca şeye değdi mi? İki sarıldınız, iki öptü, peki canının yandığına değdi mi aptal?

Bak, Ekin için değmeyecek hiçbir şey yok anladın mı? İstediğin kadar yak canımı, hiçbir şey o anki mutluluğumu pişmanlığa çeviremeyecek.

Cezamı da kestin, şimdi rahat bırak beni.

Pekâlâ, öyle olsun.

Derin bir nefes alıp içinde tuttu. Aynı anda elindeki pamuğu bacağında ki yaraya bastırırken istemsizce dudağını ısırmış, ağzından ufak bir inleme kaçırmıştı.

Gözyaşları akmak istiyordu fakat bu acı, daha öncekilerinin yanından bile geçmeyeceği için boşa harcamak istemiyordu gözyaşlarını.

Pamuğu kenara bıraktı ve bandajı alıp bacağını sarmaya başladı. Bandaj tekrar kana bulandığında, oflayarak çıkardı. Yarım saat önce vücuduna atılan kesiklerden en ciddi olanıydı. Kanı durdurmak için bir çaba sarf etmemişti ve şimdi yapmak zorundaydı.

"Kasık kıvrımına baskı uygula, ancak öyle durur." Duyduğu ses ile gözlerini devirdi. Atlas, elini havlu ile kuruturken yanına oturdu. Belgin, dediğini yapmak yerine aldığı bez parçasını yaraya bastırdı.

"Canını yaktıktan bir süre sonra çok pişman oluyorum biliyor musun? Ama sonra arsızlığın, yaramazlığın aklıma geliyor." Söylediği hiçbir şeyi ciddiye almıyordu. Onun için hâlâ yabancının tekiydi. Ve o yabancının kendisine çektirdiği tüm acıların da bedelini ödeme vakti gelecekti. O günü bekleyecekti Belgin.

"Ekin ile birbirinizi çok seviyorsunuz galiba?" Elini saç teline uzattığı sırada sertçe itti Belgin.

"Mayıs ve benim sevgimiz kadar olmasa da-..."

"Sizin o leş sevginizi, bizim aşkımızla kıyaslayamazsın Atlas. Şimdi defol git buradan."

Aşk mı? Ne aşk ama!

Erkek arkadaşıma ne zaman düzgün davranmayı düşünüyorsun Belgin? Canını yaktığında mı?

Zihnindeki ses ile birlikte, içinden gelen kahkahayı durduramadı. Eliyle kafasını gösterdi.

"Bak bak, sana düzgün davranmıyorum diye beni azarlıyor." Alayla gülmeye devam etti Belgin. Atlas ise hâlâ onu çözememişti. Bu yüzden aniden kahkahasını kesip eşyalarını toplayışını tepkisizce izledi.

Arkasından bakarken ise, Mayıs'ı özlediğini fark etmişti.

*

"Ekin abi?" Kapıdan gelen ses ile pencereden dışarı bakmayı kesti ve sesin geldiği yöne doğru döndü Ekin.

Simay, elinde iki kupa ile kapıda gülümseyerek bekliyordu.

"Kahve ister misin?" Bıkkın olduğunu belli etmek istedi Ekin, fakat kalp kırmamak konusunda o kadar titizdi ki, gülümseyerek karşılık verdi.

"Yapmışsın bile." Kıkırdadı ve bardağın birini Ekin'e uzatıp koltuğa oturdular.

Birkaç dakika öyle sessiz bir şekilde kahveyi içmeye devam ettiler. Ekin'in hali haraptı yine. Bu kez çabalamaktan yorulmuştu, sadece akışına bırakmıştı. Ne olacaksa olsun diyordu ve olacakların kötülüğünden haberi yoktu henüz.

"Belgin nereye gitti?" Çekinerek sormuştu bu soruyu, Simay.

"Belgin, 'Abla' demek mi istedin Simay?" Yapmacık bir gülüşle onayladı.

"Misafirimizdi, gitti." Kafasını başka yöne çevirdi.

Evdeki sessizlik rahatsız etmişti. Arkadaşlarının nerede olduğunu bilmiyordu ve Simay'ın bu kadar rahat olmasına dayanamıyordu.

"Ekin," Yutkundu. "Bilmiyorum, fark ettin mi ama bunca zamandır bakışlarım, yanında hissettiklerim-..."

"Simay çık dışarı." Kuzey'in sesi böldü onu. Halbuki zor cesaretlenmişti bu konuşma için. Ama gereği yoktu, bunu bir türlü kabul edemiyordu.

"Abi-..."

"Simay, sana çık dışarı dedim!" Sesini yükselttiği an, korkudan anında ayaklandı ve kapıya ilerledi. Ekin'e rezil olduğunu düşünüyordu bu kez ve abisine sinirleniyordu.

Halbuki iyiliğini istiyordu Kuzey. Daha önce de Ekin'e olan takıntılığı yüzünden intihar girişiminde bulunmuştu Simay. Bundan Ekin'in haberi hiç olmamıştı fakat Kuzey artık söylemeyi düşünüyordu. Söylerse, onu anlayacağını ve Simay'ı kendinden daha güçlü bir biçimde uzak tutacağını.

"Odana git, birazdan geleceğim." Simay kapıdan çıkarken sinirle fısıldadı ve kapıyı arkasından kapatıp ilk birkaç dakika sakinleşmeye çalıştı. Ardından derin bir nefes eşliğinde Ekin'in yanına oturdu.

Omzunu sıvazlayarak destek oldu arkadaşına, Ekin. Simay'ın cümleleri ile Kuzey'in uyarısı arasında bir bağ aramış ve bulmuştu. Bu yüzden daha dikkatli olacaktı.

"Üzgünüm kardeşim, kusura bakma-..."

"Ekin, Simay sana saplantılı." Yutkunma ihtiyacı hissetti Ekin.

"Bir ara, sırf aşkına karşılık vermiyorsun diye intihar etmeye kalkıştı. Ben kız kardeşimi kaybedemem Ekin. Zaten sana nerden takıldı anlamıyorum ki! En yakın dostuma! Of, delireceğim bu kız yüzünden." Yüzünü elleri arasında aldığında yorgun sesiyle arkadaşına destek olmaya çalıştı Ekin.

Takati yoktu, bunu biliyordu. Bu yüzden çok bir şey diyemedi.

"Keşke daha önce söyleseydiniz kardeşim de, bende bir şey yapabilseydim. Neyse, bundan sonra daha dikkatli olacağım. Şimdi, biraz dinlenmek istiyorum." Kuzey anlayışıyla onayladı.

"Tabii, yoruldun zaten. Sen dinlen, bir ihtiyacın olursa da seslen."

Onayladı. Kuzey dışarı çıktığında ise yatağa uzanmak için üzerindeki gömleği çıkarmaya koyuldu.

O sırada telefonuna mesaj sesi gelmişti ve içinde uyanan anında bakma hissi ile yatağa uzanıp telefonu eline aldı.

05*: Ekin, ben Atlas.

05*: Yarın akşam saat 9'da, geçen gün Belgin ile buluştuğun lunaparka gel.

05*: Önemli.

*
*

Daha fazla bekletmemek adına yayınlıyorum, pek kaliteli bir bölüm olmadı.

Kitabı baştan sona okudum ve yazabilme hevesim o sayede geldi. Bir dahaki sefere yine böyle yaparım :')

Düşüncelerini alalım? :')

-sarı

mayıs kasırgası - yarı textingWhere stories live. Discover now