2

13.5K 1.4K 606
                                    

|Asla güçsüz biri olmamıştı

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

|Asla güçsüz biri olmamıştı.

Jeongguk, ılık ve sıcak bir banyonun ardından kıyafetlerini giyerek minik deri koltuğa uzanarak ahşap pencereden görünen gür söğüt ağacının üzerindeki kuşlara takılı kalan gözleriyle birlikte geleceğini düşünmeye başlamıştı. Nasıl olacaktı? Korkuyordu, fakat güçlü benliği bu korkusundan dolayı kendisinden utanıyordu. Çok fazla şey yaşanmıştı ve bunlara karşı dik duran şüphesiz yine kendisiydi. Çaresiz hissetse de başka bir çözüm yolu göremiyordu.

Ailesine dönemezdi, onlara varlığının bir zarar olarak geri gelmesini istemiyordu. Ailesinden uzak olabilirdi fakat onların iyi durumda olduklarını bilmek dahi kendince bir teselli kaynağıydı.

Çocukluğunun çok da kötü geçtiğini söyleyemezdi, çocuktu ve canlıların kalbindeki o dinmek bilmeyen vahşetten ve kötülükten bihaber kalbindeki çiçekleri filizlendirmekle meşguldü, cinsiyetsiz  olduğu anlaşıldıdığın da ise her şey tamamiyle bir kabusa dönüşmüştü.

Henüz çok toydu ve cinsiyetsiz olmanın nasıl bir utanç kaynağı olduğunu bilmiyordu. Neden utanmalıydı?

Kötü bir suç mu işlemişti? Ya da birini mi incitmişti?

Bilmiyordu, her şeyden habersiz yaşadığı kasabadaki halkın kalbinde tohumlanıp dudaklarına ulaşan o zehirli kelimelerin etkisini hissetmeye başladığı an kalbinin bir cama dönüştüğünü düşünmüştü. Kırılıyor, parçalara ayrılıyor ve yeniden ailesi sayesinde birleştirilmeye çalışılıyordu.

Babası her zaman ona "Sen sadece yeni keşfedilmiş bir çiçeksin. Onlar seni bilemez, sen kendi ismini koyacaksın. Senin için uyumsuz olmak kötü bir şey gibi mi geliyor? Buradaki herkes, ben de dahil hepimizin renkleri var. Siyah, kırmızı, yeşil... Fakat senin rengin hepimizden çok daha farklı. Bilinenlerin ötesinde oğlum, sen özelsin. Kendini yeniden yarat Jeongguk ve kendi rengini sen belirle."

Bu konuşmayı ilk defa, neredeyse çökmek üzere olan minik kalbinin ve acımasız sözlerin sırtına bindirdiği yükleri taşıyamayan vücudunun, pes etmek üzere olduğu son umutlarının solduğu o gecede saçlarının arasında yer edinen tatlı dokunuşlar eşliğinde duymuştu.

O zamanlar hayatının hiçbir anında bu sözleri unutmamak için çabalayacağını düşünmemişti fakat Jeongguk neredeyse her gece kendine bu sihirli kelimlerleri fısıldadı yaralarına.

Güçlüydü, hiç kimse bunu kaldıramazdı.

Nasıl biriyle karşılaşacağını bilmiyordu. O adamdan kaçan benliği kendini daha da berbat bir adamla karşılaşmaya hazır mıydı? Eşini öldüren bir Delta belki de kendisinin yapacağı ufak bir hatada cesedini parçalara ayırırdı.

Ölen omeganın güzelliğini duymayan kalmamıştı. Öyle ki yaşadığı küçük kasabaya dek uzanmıştı. Sarı ipeksi saçları, deniz mavisi gözleri ve diğerlerinin anlattığı kadarıyla lavanta kokan teninden ziyade kendisinin çok hafif bir kokusu vardı. Basit bir kokuydu bu, vanilyadan rol çalan bu kokuyu sadece yakınında bulunursa hissedilebilirdi. Hafif dalgalı kahve saçları, ona uyumlu olan kahve gözleriyle sıradan biriydi.

wanderlust 'tkNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ