8

11.1K 1K 486
                                    

|Samimiyet.

Sessiz evin dinginliğinde neredeyse sabah olmak üzereyken Jeongguk duyduğu tatlı melodiyle birlikte uyumaktan yorulmuş gözlerini aralayarak henüz yeni yeni aydınlanan odada yoğun kahvelerini gezdirmiş, bir sonuç alamayınca da ayağa kalkmıştı yavaşça. Yaraları iyileşmiş, fakat izleri tıpkı eski yaraları gibi kalmıştı. Kalacaktı da. Sinirleri ise epey dinginleşmiş gibiydi. Zira günün sonunda bu dört duvarlar o kadar bunaltıyordu ki ruhunu, kendisine yemek getiren Taehyung'a hiçbir itirazda bulunmuyor, sadece dudakları arasından çıkan birkaç kelimeyi zihnine kazıyor ve tüm gece bunu düşünüyordu. Basit cümeler dahi sıkıntılı zihninin en değerli kelimeleri olmuşcasına samimiyetle kucaklıyordu onları.

Kapısını açmaya çalıştığında her zaman ki gibi kilitli olması bıkkınlıkla derin bir nefes vermesine neden olmuştu.

"Taehyung."

Birkaç kez adını seslendiğinde kulağına ulaşan adım sesleriyle geriye doğru çekilip esmeri beklemeye başlamıştı.

"Bu saatte derdin ne Jeongguk?"

Kapının ardından gelen kalın, yorgun tını neredeyse gözlerinin parlamasına neden olmuştu. Canı çok sıkılıyordu, eğer biraz daha buraya tıkılı kalırsa şüphesiz akli melikelerini yitirecek dereceye gelecekti.

"Kapıyı açar mısın, sadece birkaç dakikalığına bahçeye çıkmak istiyor-"

"Hayır, sana güvenmiyorum."

"Aç kapıyı! Laftan anlamıyor musun, rica ediyorum."

Duyduğu kıkırdamayla şaşkınca gözlerini açtığında kısa bir süre sonra açılan kapıyla birlikte birkaç adım gerilemişti. Taehyung'un sessiz, fakat samimi gülümsemesi yüzünde yer edinmişken anın şokuyla gözlerini bir saniye olsun üzerinden çekmemişti. Şimdiye kadar tek bir tebessümün dahi var olmadığı yüzü şimdi, tıpkı bir ay gibi parlıyordu. Gökyüzünün güneşe kavuşmasına on kala Taehyung'un tebessümü birkaç dakikalığına içini ferahlatmış gibiydi. Belki de, yaşadığı evdeki bu kasvetli havanın üzerine konan basit bir mutluluk göstergesi içindeki tüm siyahları bir kutuyla sıkıştırmıştı.

"Gelmiyor musun?"

"Ha?" Önünde sallanan elle birlikte daldığı düşüncelerinden kurtularak esmerin peşine takılırken hızlıca başını sallayıp içindeki bu ferahlatıcı hissiyatı yok etmek istemişti. Zira onun yanında birkaç dakikalığına dahi huzur dolu olmak, uzun süredir hiçbir hatanın kabul görmediği ince planlarına karşı büyük bir ihanet içerisinde olacaktı. Ne olursa olsun, hak ettiğini bulmalıydı. Bu işten bu kadar kolay sıyrılamazdı.

Yüzüne sahte bir tebessüm kondurarak başını gökyüzüne kaldırdığında kuşların tatlı sesleri, rüzgarla dans eden yorgun yaprakların hışırtısı sonsuza dek bu ana takılı kalma isteğine neden olmuştu. Ferah ve serin hava tüm vücuduna nüfuz ederken yüzündeki o tebessüm hiç silinmemişti. Uzun bir aradan sonra belki de ilk kez sahte tebessümlerine yer yoktu.

"Neden uyumadın?"

Kalın tını kulaklarına dolarken istemsizce gözlerini açarak irislerini esmere odaklamıştı. Ani bir değişimde fark edebilir, sadece âna ayak uydur.

"Günlerdir aynı oda, aynı ev ve aynı hava... Sence de bunaltıcı değil mi? Üstelik sadece sen eve geldiğinde odamdan çıkabiliyorum."

Gözleri kendisinden hariç her yerde gezinirken, zihninde cümleleri birleştirmeye çalışarak dudaklarını aralamıştı. Yaptığı hiçbir şeyden pişman olmayan tavırları, küçük olanın içten içe çıldırmasına neden oluyordu.

wanderlust 'tkWhere stories live. Discover now