6

11.6K 1.2K 745
                                    

|Nefretin ve öfken karşısında güçlü kalamadım.

Serin hava tüm ormanda hakimiyetini sağlamaya çalışırken geniş yapraklı solgun ağaçlar evin açıkta kalan penceresine naifçe dokunuyor, her rüzgarda biraz daha ileriye gidiyordu. Hava düne nazaran oldukça soğuktu ve Jeongguk bunun bilincinde olmasına rağmen odasındaki sonuna kadar açık olan pencerenin önüne geçmişti. Düşünüyordu ve her bir düşüncesi bir zincir halkası gibi birleşiyordu.

Hayır hayır yorgun değildi, sinirliydi, öfkeliydi. En çok da kendisine duyuyordu o yoğun öfkeyi. Güçsüz olmaktan nefret ediyordu bir kez daha. Her şey belki de çok daha farklı olabilirdi. Hiçbir yerde saygınlığı yoktu. Öyle ki Taehyung dahi ona zerre saygı duymuyordu. Eğer, bir beta veyahut bir omega olsaydı yine her şey böyle mi olacaktı? Babasının umut dolu sözleri kulaklarında yankılanmaya devam ederken ilk defa o seslerin susmasını istedi.

Yalan söylemişti, babası ona çok büyük yalanlar söylemişti.

Jeongguk güçlü değildi, özel biri de değildi. Sadece... O arafta kalandı. Ne bir omegaydı, ne de bir beta.

Cinsiyetsizdi. Hiçbir cinsiyete sahip değildi, feremonlarını hissetmek bir mucizeydi. Kurdu dahi kendisi kadar umutsuzdu. Kendine hiçbir güveni yoktu. Güçlü görünmeye çalışıyordu fakat Jeon Jeongguk güçsüzün tekiydi. Bu yüzden baş kaldıramıyordu. Çünkü basit bir tartışmada dahi karşı tarafın kurdu onu parçalara ayırırdı.

İçindeki hırs, zihnini zehirlemeye devam ederken yanaklarına doğru süzülen inci tanesini bileğinin tersiyle sertçe silerek ayaklanmıştı.

Kilitli kapıyı zorlayarak kısılmış sesine rağmen bağırmaya devam etmişti.

"Taehyung aç şu kapıyı!"

"Sana söylüyorum aç şunu!"

"Taehyung!"

Duyuyordu, üstelik bundan zevk dahi alıyor olabilirdi Jeongguk'a göre. İkisi arasındaki tek bağ nefretten ibaretken onun mührünü taşıması, gururunu incitiyordu.

Jeongguk daha fazla dayanamayarak kurt formuna dönüşerek pençelerini sertçe kapıya geçirmişti. Her darbesinde omzunu incittiğinin farkına varmadan hiddetle kapıya vurmaya devam ederken birkaç dakika sonra yerle buluşan kapıya karşın kurt formundan sıyrılarak yorgunlukla dizleri üzerine düşmüştü.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?"

Taehyung kırılan kapıdan gözlerini çekip acıyla omzunu tutan bedene adeta kükrerken hızla yanına ulaşarak bağırmaya devam etmişti.

"B-bir daha asla beni kilitlemeyeceksin. Duyuyor musun?"

"Hah, daha sağlam bir kapı yaptıracağımdan emin olabilirsin."

"Seni rezil edeceğim Kim Taehyung. Bir ruh hastası olduğunu tüm halkın bilecek." Jeongguk nefretle konuşmasını bitirirken esmer olan dalga geçercesine gülümseyip dudaklarını aralamıştı.

"Çok aptalsın Jeon, sandığımdan daha da aptal. Misafir odasına git ve mümkünse hiç çıkma."

Beyaz tenli umursumaz bir ifadeyle sol elinden destek alarak ayağa kalkıp omzunu tutarak aşağı doğru adımlarken Taehyung zerre umrunda değildi.

"Misafir odasına git! Hey, sana diyorum!"

Jeongguk henüz omuz ağrısının ciddiyetini kavrayamamış bir şekilde hızlı adımlarla merdivenlerden birer birer inip kapıya doğru koşmaya başlamıştı.

"Bekle!"

Beyaz tenlinin eli dış kapının kulpuna ulaşmışken ani bir şekilde önüne geçip kapıyı hiddetle kapatan bedene karşı öfkeyle solumuştu. Omzunun ciddiyetini hâlâ kavrayamamıştı. Zira, acıdan çok öfkeyi hissediyordu her bir zerresinde. Taehyung'a o kadar öfkeliydi ki onu kendisine yaşattıklarının bir bedeli olduğunu göstermek istiyordu.

wanderlust 'tkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora