⍣1⍣

6.4K 370 147
                                    

Taehyung

"Babacım, al biraz su iç"dedim onu doğrultmaya çalışırken. Kötü gözüküyordu ve ben çok ama çok korkuyordum onu kaybetmekten. Zaten yabancı olduğumuz şu diyarlarda ondan başka kimsem yoktu ki benim.

Büyük büyük dedem yıllar önce gelmiş buraya. Niye gelmiş neden gelmiş hiç bilmiyoruz. Neden gelirsin ta Asya'nın bir ucundan Avrupa'ya. Zorun neydi büyük büyük dede?Sadece aile yadigarı bir el yazması kitap ve babamın lanet mesleği kaldı büyük büyük dedemden geriye. O bizim için bir bilinmez.

Cidden nefret ediyorum buradan. Her gün yakılma korkusuyla yaşamak nasıl bir şey tahmin edemezsiniz. Bir gün muhafızlar kapımızı çalacak, babamı alıp götürecek ve birçoklarına yaptıkları gibi o büyük meydanda onu ve tabi ki ona yakın olduğum için beni ateşe verecek diye ödüm kopuyor. Benim babam bir büyücü bile değil ki.

Tek suçu büyük büyük dedemden kalan o tuhaf astroloji kitabından başka bir şeyden anlamaması. Sadece gökyüzünü gözlemliyor ve gelecekle ilgili yorumlar yapıyor. Kimseye zararı yok benim babamın. Dertleri ne bu insanların?

꧁ ꧂

Babam dudaklarına dayadığım bardaktan iki yudum suyu zorla ve aceleyle yuttuktan sonra dudaklarından ısrarla bardağı çekmeyen elimi ittirdi. Ve ufak bir öksürük krizine girdi.

"Bırak şimdi şu suyu, Taehyung. Konuşmamız lazım."

Yutkundum. Babam bir aydır hasta yatıyordu ve durumu hiç iç açıcı değildi. Korktuğum şey başıma kısa zamanda gelecekmiş gibi hissediyordum ama evrene negatif enerji yaymamak adına çok düşünmemeye çalışıyordum.

Benim babam gibi lanet bir mesleğim bile yok ki. Nasıl hayatta kalacağım?

Babam beni bu işlerden hep uzak tuttu. İleride bir gün kendi yuvamı kurunca huzurla ve ölüm korkusu olmadan yaşamamı istiyormuş. O yüzden gökyüzüne baktığımda görebildiğim tek şey bana göz kırpan yıldızlar.

"Az önce yanımdan ayrılan genci gördün değil mi, Taehyung? O bir haberciydi. Beni öğrenmişler. Evimizi bulmaları uzun sürmez. Gitmen lazım" dedi babam tek solukta. O kadar bitkin ve hasta gözüküyordu ki gözbebeklerim titredi ona bakarken.

"Ne-nereye giderim baba?" dedim sesim titreyerek. Gözbebeklerim gibi sesim de titremişti ve ellerimin bu ikiliye eşlik etmesi çok uzun sürmedi.

"Aslında uzun uzun konuşmamız gereken bir konu var oğlum ama vaktimiz yok. Şimdi kendine ufak bir bohça hazırla. Bahçedeki su kuyusunun yanına git. Beraber diktiğimiz gül fidesinin hizasına denk gelen alttan ikinci taşı çek. Orada birikimim var. Onu da yanına al ve Jung Heosok'un yanına git. Biliyorsun sadece ona güvenebilirim. Sana anlatmam gereken şu konuyu onunla konuşmuştum o sana yardımcı olacak. Şimdi oyalanma aslanım. Hadi"

Her yerim zangır zangır titriyordu.

"Ne saçmalıyorsun baba sen?" diye kükredim. "Nereye gidiyormuşum seni bırakıp? Ben hemen hazırlanırım nereye gideceksek beraber gideriz" dedim net bir şekilde.

"Anlamıyorsun Taetae, çok vaktim kalmadı, hissediyorum" dedi sızlanarak. "Dinle babanın sözünü, evladım" dedi. Bir elini saçlarıma atmış yavaş yavaş okşuyordu saç tutamlarımı.

"Bekle sen baba hemen hazırlanacağım, beraber gideceğiz" dedim. Gözlerim dolu doluydu ve elim ayağım birbirine karışıyordu. "Onu bırakıp gidebileceğimi nasıl düşünür" dedim şok olmuş bir şekilde. Bir yandan da bir kaç parça kıyafetimi bohçalıyordum.

Babamın en sevdiği çiçek tohumlarından da attım bohçamın içine. Gittiğimiz yerde beraber dikebiliriz. Canım babam öyle çok sever ki çiçekleri.

Annemin bir gül goncasına benzediğini söyler annem nasıl gözüküyordu diye sorduğumda.

Annemin bünyesi ben doğduktan sonra zayıf düşmüş, bir de bunun üstüne devlet büyük cadı avlarından birini başlatmış. Evet evet böyle adlandırıyorlar büyücüleri, falcıları ve benzeri işlerle uğraşanları topladıkları zamanları. Annem zayıf bünyesiyle dayanamamış ormanların içinde yaptığımız zorlu kaçışlara.

Babam bir gül ağacının dibine gömmüş onu ve beni tek başına büyütmüş.

Ve ben, 23 yaşına yeni ayak basmış Kim Taehyung, bir gül ağacına bakarak saptadığım taşı yerinden oynatıp babamın bahsettiği birikimi bohçama atarken hızlı hızlı soluklanıyorum. Çok vaktim yok. Babamın yanına koşuyorum.

"Babacım hadi kalk, hazırım ben gidelim" diyorum onu omzundan sarsarken.

"Taehyung" diye inliyor hışırtılı nefesinin arasından seçiyorum dediklerini. "Git, Taehyung,git. Tanrı aşkına git" diye yalvarıyor bana.

İlaçlarını topluyorum hızla, onlara ihtiyacımız olacak. Şehir merkezine gidip bir hekime kardırttım bu ilaçları.

Sonra da kucağıma almaya çalışıyorum babamı. Pek güçlü olduğum söylenemez, iri yapılı da sayılmam. O yüzden çalışıyorum sadece. Babamın vücudu bu ağır hastalıktan sonra bile tamamen erimiş gitmiş değil. Hala oğlundan daha yapılı.

Onu kaldırmaya çalışan kolumu tutuyor kuvvetlice. Gözlerimin içine bakıyor. Onun bakışlarıyla engellemeye çalıştığım gözyaşlarım çeneme doğru süzülmeye başlıyor.

İlk başta tutuşu kuvvetini kaybediyor sonraysa gözlerinin feri sönüyor. Ölümü tüm hücrelerimle hissediyorum titremelerim ve gözyaşlarım kontrolümden çıkıyor.

Onu kaldırmaya çalışan kollarımı çekiyorum ve dizlerimin etrafına doluyorum. Kafamı da dizlerimin arasına gömdükten sonra içli içli ağlıyorum. Ama acımı yaşamaya bile iznim yok buralarda.

Ormanın derinliklerindeki evimizde yapayalnızım. Ormanın huzurlu sessizliği huzurunu kaybediyor. Yıllardır burada yaşayan biri olarak bunu hissetmem zor değil. Hissediyorum, geliyorlar...

꧁꧂

Ah, herkese merhaba! Böyle bir işe giriştim ama sonunu getirebilir miyim bilmiyorum. Çok heyecanlıyım.

Umarım iyi bir başlangıç olmuştur.
İlk bölüm biraz melankolik oldu ama ilerleyen bölümler eğlenceli olacak. Karakterler bir araya gelene kadar bir bölüm Taehyung'un ağzından bir bölüm Jungkook'un ağzından anlatmayı düşünüyorum.
Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın 💕
Sevgiler...


destiny ಇ taekook ✔️Onde as histórias ganham vida. Descobre agora