⍣10⍣

1.5K 213 203
                                    

Jungkook

Ji-mong, kafileden bir kaç kişiyi yanına aldı ve yakınlardaki hana filden anlayan biri var mı diye sormaya gitti.

Bana o kadar sinirli ki zihninde bedenime türlü işkenceler yapıyor, hissediyorum. O bakışların başka açıklaması olamaz. Dudağımı büzüp masum bakışlar atıyorum ama bakışları asla yumuşamıyor.

Şu an tek umudum yalnız dönmemeleri. Umarım birini bulurlar aksi halde bittiğimin resmidir.

Tanrım, bu adam benim canıma kıymaz değil mi?!? Ödüm kopuyor. Ben daha çok gencim! Hayallerim var benim! O eğlence hanına sahip olmadan ölemem.

Ji-mong'u beklerken kavak ağaçlarıyla lafladım biraz. Havadan sudan konuştuk işte. Buradaki herkesin ruhu yaşlı, hepsi bunak. Gençlerle konuşmak iyi geliyor ruhuma, yoksa onunla konuşma bununla konuşma güzel aklım gidiverir başımdan maazallah.

Arundati'ye küsüm, yoksa onunla konuşuyorduk. Çok kalbimi kırdı çoook. İnsan hiç bu surata hortum kaldırır mı? Bakın bir, mümkünatı yok. Şu çene hattının kusursuzluğuna bakın. Şu badem gözlere, hilal kaşlara, inci dişlere bakın. Resmen Tanrı'nın varlığının kanıtıyım.

Ben kavak arkadaşlarımla muhabbeti öyle koyulaştırmıştım ki Ji-mong adımı haykırana kadar geldiklerini fark etmedim.

"JEON JUNGKOOK!!!"

Yerimden sıçradım ve korkak adımlarla yanına gittim. Kaçma mesafesini korumak adına fazla yaklaşmadım. Üstüme atlayacak gibi bakıyor, burnundan soluyordu.

"Bir çözüm buluyorsun, Jeon Jungkook! Yetti artık şımarıklıkların, ne yap et kaldır şu fili!!!"dedi. Sinirden gözü dönmüştü.

"Sen bu işe bir çözüm bulana kadar buradaki kimse sana hizmet etmeyecek. Ne yiyeceğin, ne içeceğin bizi ilgilendirmiyor. Bak başının çaresine" dedi ve bir hışımla ayrıldı yanımdan. Kafiledeki herkes de bana şöyle göz ucuyla bir bakıp onun arkasından gitti.

"Ne var canım? Sanki çok muhtaçtım size" dedim omuz silkerek.

Söylene söylene konakladığımız yerden biraz uzaklaştım. Arkada tuhaf bir hareketlilik ve gürültü vardı. Arkama dönmemekte ısrarcıydım ama sesler bir anda kesilince hızla arkamı döndüm. Görünürde kimse yoktu. Çadırlara bakındım, boştu. Ağaçların arasına doğru yürüdüm.

"Ne bu böyle saklambaç mı oynuyoruz?" dedim alayla.

Gözlerimi büyük bir yavaşlıkla devirdim ve kafamı önüme eğdim. Ve gerçekler bütün çıplaklığıyla önüme serildi.

"O-o yerdekiler böcek mi? N-ne zamandır burada bunlar?"

Böcek fobim olur olmadık zamanlarda depreşir. Bazen aklıma bile gelmez dünyada öyle varlıkların da yaşadığı ama bazen her baktığım yerde onları görürüm ve aklımı kaybedecek gibi olurum.

"MINHYUK, NERDESİN? ŞU ŞEYİ UZAKLAŞTIR BENDEN ÇABUK!!!" çığlığım ormandaki kuşların uçuşmasına neden oldu.

"Üzgünüm, efendim. Ji-mong sizin bir ders almanızı istiyor, yardımcı olamam" diye bir fısıltı duydum yukarıdan. Bu fısıltı neden yukarıdan geliyor?

destiny ಇ taekook ✔️حيث تعيش القصص. اكتشف الآن