⍣6⍣

1.8K 216 127
                                    

Jungkook

Saltanat-ı dünyeviyemin son demlerini şuursuzca eğlenerek geçirmek istemiştim. Ama sadece istemiştim işte.

Annemin zorla eş seçimi sofrasına oturttuğu ve burnumdan getirdiği dakikaların sonunda canım babam müdahalede bulunmuş. Kendisine olan kızgınlığımı mini minnacık azaltmıştı.

"Ya hu hanım neler oluyor burada? Biz senle konuşmadık mı bırakalım çocuğumuz aşkı kendi bulsun eş seçimine karışmak yok diye" demişti ponçik babam sitemle.

Annemin yanından hızla kalkmış babamın arkasına sığınmıştım. Sofradakiler hala aç kurtlar gibi gözlerini üzerimden çekmiyor,beni süzüp duruyorlardı.

Babam gerginliğimi fark etmiş olacak ki annemin cevabını beklemeden omzumu pat patladı ve benimle beraber odadan dışarı çıktı.

Sonra her şey güzel oldu mu zannediyorsunuz? Ha ha tabi ki de yanılıyorsunuz. Biri bana kesin büyü filan yaptı. Ben aşırı şanslı aşırı ballı bir çocuktum abi. Niye her şey kontrolümden çıkıyor anlamıyorum ki.

Babam beni odasına götürdü ama oda boş değildi. Biri yerdeki mindere oturup bağdaş kurmuş bizi bekliyordu. Babamın bahsettiği sağ kolu Ji-mong olduğunu tahmin ettim. Babamın kapıdan girmesiyle adam hareketlendi. Ayağa kalkacağını anlayan babam ondan önce davrandı ve

"Rahatsız olma Ji-mong, oğlumu tanışın diye getirdim" dedi gülümseyerek. Adamın Ji-mong olduğundan emin olmuştum.

"Hey ahbap, babanın sağ kolunu bile tanımıyor musun?" diyebilirsiniz tabi ama ne yapayım tanımıyorum işte. Daha önceden de dediğim gibi ben har vurup harman savurucu tarafım. Babam kimlerle çalışıyor hiç bilmem.

Ji-mong denen adam gözlerini kısarak baştan aşağı süzdü beni. Kafasını aşağı yukarı yavaşça sallayarak "Sonunda tanışabildik Jungkook" dedi hoşuma gitmeyen bir ses tonuyla. Bu adamdan çekeceğim varmış gibi hissediyordum ve elbette Jeon Jungkook hislerinde yanılmaz.

Ufak bir tanışma faslından sonra babam yolculukla ilgili uzun uzadıya konuştu ve yolculuk öncesi Ji-mong'un beni ufacık(!) bir eğitimden geçireceğini söyledi.

Ve çok geçmeden o minicik, ufacık, küçül de cebime gircik eğitim başladı...

꧁꧂

Ji-mong denen yaşlı bunak kaslı ve güzel bedenimi yetersiz bulmuş ve işkencelerine başlamıştı. Koşuyordum, şınav ve mekik çekiyordum,yüzüyordum ve ağır malzeme çuvallarını taşımada hamallara yardım ediyordum. Her gün on beş litre terliyordum ama adama yaranamıyordum.

Babama merhamet için yalvarmalarım sonuçsuz kalınca anneme başvurmuştum ama "Kocacım ne derse o" cevabıyla kıçımın üstüne oturmuştum.

Bu manyak herif depresyona girmeme müsaade etmediği gibi bir de içkilerimi almıştı elimden. Bir sürü sağlıklı yaşam dinç kafa muhabbeti yaptıktan sonra kaliteli içkilerimi kendi evine yollamıştı bir at arabasıyla. İçkilerin güvenliğinden emin olması lazımmış, sanki bilmiyoruz kendin içmek için götürdüğünü.

Yirmi kiloluk un çuvallarını canım çıka çıka taşıdıktan sonra elimde gül şerbetim bir ağacın altında soluklanıyordum. Gül şerbetime elini sürmemişti o hasta ruhlu herif şükür ki. Gözlerimi bardağa dikmiş, ağzımı kapatmayı yine unutmuş açık ağız öylece izliyordum pembe rengindeki içeceğimi.

destiny ಇ taekook ✔️Where stories live. Discover now