⍣13⍣

1.4K 192 278
                                    

Medya:Buray reisten ↬"Sevdalar Sevdalar"

YN:Ufak bir açıklama yapayım önceki bölümle ilgili. İçim rahat etmedi 😂
Tae ve Jungkook eğlencenin olduğu gün birbirlerine hayatlarından bahsettiler ve sonra arkadaş oldular. Kafilede kendileriyle yaşıt kimse olmayınca uzun süre beraber vakit geçirdiler. Yaklaşık bir ay gibi bir süre bu. Bu süreçte bizim deli oğlan ticareti öğrenmeye başladı ve Tae'de Arundati'ye eğitim verdi. Yani bir anda birbirlerini özleyecek seviyeye gelmediler. Bu bir süreçti. Umarım açıklayıcı olmuştur.

Medyadaki şarkıyı çok seviyorum ve Jungkook'un Tae'ye olan duygularını ifade edeceğini düşündüm. Bölümle alakalı yani. Şarkıyla okumaktan rahatsız olmazsanız, dinleyebilirsiniz.

꧁꧂

Jungkook

"Seviyor... sevmiyor... seviyor... sevmiyor..."

"LANET OLSUN YİNE SEVMİYOR ÇIKTI!" diye bağırdım oturduğum yerde tepinirken. Elimdeki yaprakları koparılmış papatya çöpünü yanımdaki papatya yığınına attım. Kollarımı önümde birleştirdim ve bağırdım yeniden.

"APTAL PAPATYALAR, APTALSINIZ! HEPİNİZ APTALSINIZ! KÜSTÜM İŞTE" dolan gözlerimi elimin tersiyle hızla sildim ve yerimden kalktım.

Ne oluyor diyorsunuz değil mi? Ben de ne oluyor diyorum ama cevabı buldum sanırım. Ben çok fena tutuldum. Böyle tutulmak gibi de değil çarpılmak gibi daha çok. Çarptılar oğlunu anneeeeee!

Ben, yani işte tanıdınız artık, ben Jeon Jungkook bu hallere düşecek yakışıklı mıydım? Şu aptal sarışın var ya hani... işte ben... ona... aşık oldum galiba. Uff biliyorum aptal filan değil ama kendime aşık olmayı yediremiyorum işte, anlayın.

Her şey iyi gidiyordu. Tae Arundati'ye komutları öğrettikten sonra yola çıktık. Büyük şehirlerde konaklıyor, alım satım yapıyorduk. Ben işi iyice çözmüştüm. Hatta ne oldu tahmin edemezsiniz. Ji-mong bana "Aferin bıldırcın yumurtası, beni şaşırtmayı başardın. Belki beynin böceklerden birazcık daha büyük olabilir" dedi. O kadar mutlu oldum ki. Yani pek bir iltifat gibi gözükmüyor biliyorum ama buna da şükür.

Tae ile arkadaşlığımız çok iyi gidiyordu. Şu an bu arkadaşlık kelimesi çok ağrıma gidiyor ama o zaman öyle değildi tabi. Konakladığımız şehirlerde beraber çarşıların altını üstüne getiriyorduk. Sonra ben onun gülüşüne bir iki saniye daha uzun bakmaya başladım. Her şey de öyle başladı işte.

O kadar güzeldi ki kapılmamak elde değildi. Ben ilk başta kabul etmek istemedim. Bilmiyorum bir erkeğe aşık olmak çok gurur kırıcı gelmişti. Benim gibi bir kendini beğenmiş için aşık olmak genel olarak gurur kırıcı zaten, neyse.

Daha önce aşık olmamıştım. Beğendiğim kızlar olurdu ama bu çok farklı bir şey. Büyü gibi... Ömür boyu gülüşünü izlesen sıkılmayacaksın gibi.

Ben yine de inat ettim. Kendimi uzaklaştırmaya çalıştım. Kötü davrandım ona, çok kalbini kırdım. Off köpek gibi pişmanım.

Sonra bir akşam hava almak için dışarı çıkmıştım. Sessiz bir ağlama duydum. Sese doğru gittiğimde kollarını dizlerine sarmış, bir ağaca yaslanmış ağlayan onu gördüm.

destiny ಇ taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin