⍣16⍣

1.2K 171 263
                                    

"Jungkook!!!Jungkook!!! Onu buldum! Kaderimi buldum!Gelip görmen lazım!"Şaşkınlıkla heyecanlı yüzüne bakarken ellerimin arasından kayıp giden tacı fark etmedim bile

"Öyle mi?"...

꧁꧂

Jungkook

"Şimdi gidip onunla tanışacağım bana şans dile" dedi heyecanlı sesiyle. Bir çalının arkasına saklanmış Arundati'nin kafasını okşayan kızı izliyoruz. Ben hala şoktan çıkamadım.

"Şans öpücüğü" dedi yanağını bana doğru döndürüp parmağıyla işaret ederken. Bilinçsizce dudaklarımı tenine değdirdim. Öpücüğümden sonra hızla uzaklaştı benden, kızın yanına doğru giderken telaşla saçlarını düzeltiyor genişçe gülümsüyordu.

Arkasında kalbi ağrıyan, ellerini saçlarına dolayıp yere çökmüş beni bıraktı ama bir kere dönüp bakmadı. Bakmaması daha iyi belki de dedim. Bu halimi görmesin.

O konuşmaya başladığı kıza odaklanmış hararetli hararetli bir şeyler anlatırken orada durmanın mantıksız olduğuna kanaat getirdim. Ayaklarım beni Ji-mong'un odasına götürdü. Kapıyı çaldım, Ji-mong "Girebilirsiniz" diyene kadar başımı kapıya öylece yasladım. Vücudumun titremesini engelliyemiyorum. Başımın dönmesini, boğazımın kurumasını, gözlerimin yaşla dolmasını engelliyemiyorum.

"Girebilirsiniz" dedi Ji-mong tok sesiyle. Yavaşça içeri süzüldüm. Başımı yerden kaldırmıyor, öylece ayaklarıma bakıyordum. Ayaklarım bile çok güzel be, söylesene Tae sen niye bele yaptın!

"Neyin var bıldırcın yumurtası, yine ne haltlar yedin de başını yerden kaldıramıyorsun" dedi Ji-mong bıyık altından gülerken. Kafamı kaldırdım, yaşlarla parlayan gözlerimi gözlerine diktim. Alayla karışık yan bir gülümseme sundum beni dikkatle izleyen gözlerine

"Tae kaderini bulmuş" dedim kahkaha atarken "Hani anlatıp duruyordu ya işte onu bulmuş" Yüz ifadesi bir anda değişti. Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyorum. Ben deli gibi gülerken o  korkuyla beni izliyordu. Gülmekten karnım ağrımaya başlamıştı ki

"Jungkook... Gel buraya" dedi oturduğu minderin yanını pat patlarken. Gidip oturdum yanına, kahkahalarım kısık sesli kıkırtılara dönüşmüştü. Ji-mong'un kafamı hızla göğsüne yaslamasıyla hıçkırıklara dönüştü. İç çeke çeke ağlarken kıyafetini avuçlarım arasında sıkıyor yüzümü göğsüne bastırıyordum. O da hafifçe sırtımı ovalıyordu.

"Kimmiş kaderi?" dedi sakince.

"Ne bileyim kızın biri işte. Bembeyaz bir suratı var bir sürü bir şey sürmüş, sanki anlamayacağız. Normalde Tae'den bile karadır o ama bu aptal Tae ne anlayacak salağın teki" dedim hıçkırıklarımın arasından.

"Bence de salağın teki" dedi fısıltıyla. Ağlamam bir anda kesildi. Burnumu yüksek sesle çektikten sonra yüzüne doğru kaldırdım kafamı

"Az önce sen bana katıldın mı?!?" dedim şaşkınlıkla.

"Nadiren, çok nadiren, çok çok nadiren doğru şeyler söylediğin oluyor" dedi omuz silkerken. Sonrada ilgiyle bir soru yöneltti bana

"Peki nerden biliyormuş o kızın kaderi olduğunu"

"Bilmiyorum ki. Kaderimi buldum dedi sonra da koştu gitti kızın yanına. Hem o kız kim ki, nerden çıktı bir anda aşüfte?!?" dedim hırsla.

destiny ಇ taekook ✔️Where stories live. Discover now