⍣27⍣

935 104 152
                                    

Taehyung

Yanımda oturan favori iklime sevgi dolu gözlerle baktım. Jin hyung eline aldığı dal parçasıyla yere anlamsız şekiller çizerken Namjoon hyung elini çenesinin altına koymuş onu izliyordu. Derin bir nefes aldım, ormanın tertemiz havasını ciğerlerime doldurdum ve bakışlarımı kararan gökyüzüne çevirdim

Hamam maceramızdan sonra hyunglar Ji-mong'un tadım testleri için bizimle hana gelmiş ve Jin hyungun marifetli parmakları sağolsun bizimle gelmeye hak kazanmışlardı. Jin hyungun yaptığı yemeklerden tadan Ji-mong ilk başta karısını çok özlediğini söyleyip ağlamış ardından da Namjoon hyungun kocaman açılmış korkulu gözlerine aldırmadan Jin hyungun alnına sulu bir öpücük kondurmuştu.

Daha fazla vakit kaybetmenin anlamsız olduğuna karar verip ertesi gün yola çıkmış ve aylarca sürecek olan yorucu yolculuğumuza adım atmıştık. Jungkook benimle aynı çadırda kalabilmek için Ji-mong'a yalvarıp yakarmış ayaklarına kapanmıştı. Ama Ji-mong'un gıcıklığı tutmuş olacak ki her mola yerinde benim çadırımı kendi çadırının dibine kurduruyor gözünü üzerimizden ayırmıyordu

Gündüzleri Arundati ile güzelce ilgileniyor arada onunla Jungkook'un dedikodusunu yapıyordum. Arundati'nin sürekli uyumusanı ve halsiz gözükmesini saymazsak Arundati'ye bakma görevim oldukça iyi gidiyordu. Köpeğim Mongsuk, Jin hyung ve ben her mola yerinde yerlerde yuvarlanıp tozu dumana katarak oyunlar oynuyor canımız sıkılırsa da Namjoon hyung ve Jungkook'un sevimli laf dalaşlarını uzaktan izleyip sessizce kıkırdıyorduk.

Ji-mong'un favori veledi Jin hyungtu. Kervana ilk katıldıklarında "Başımda zaten iki baş belası velet vardı, dört oldular" diye biraz söylenmiş ama Jin hyungun yemeklerine de karşı koyamamıştı. Arada Namjoon hyung için "Bu çocuğu gözüm tutmuyor Tae" diyor ama Jin hyung elinde tatlı tabağıyla koşarak gelip Ji-mong'un aklını başından alıyordu.

Günlük rutinimiz özetle böyleydi. Bir kaç haftada bir ise şu an bulunduğumuz ormanda olduğu gibi, iki üç günlük molalar veriyorduk. Bu molalarda Jungkook, hyunglar ve ben herkesten uzak bir köşeye çekiliyor, beraber güzel anılar biriktiriyorduk.

"Ben geldim" duyduğum fısıltıyla bakışlarımı gökyüzünden çektim ve elinde şişelerle yanıma oturan dağ tavşanıma baktım. Alnını elinin tersiyle sildi ve Jin hyunga dönüp kıkırdadı

"Sen de gel demiştim hyung, bu defa Ji-mong'u öyle zor atlattım ki! Çadırından içki çaldığımızı öğrenirse hepimizin derisini yüzer"

"Ben onu yumuşatmasını bilirim" diyen Jin hyung ellerini havaya kaldırdı ve sihir yapıyormuş gibi parmaklarını hareket ettirdi.

Gözlerini deviren Namjoon hyung Jungkook'un elindeki şişelerden birini alıp kafasına dikti. Bu sıralar oldukça düşünceli gözüküyor. Dalıp gidiyor sürekli.

Bir süre kimse konuşmadı. Ormanın sesini dinledik ve içkilerimizi yudumladık. Sessizliği bozan Jin hyungun ciddi sesi oldu

"Hani saat hiç ilerlemez ya, hani dakikalar hiç geçmez ya" derin bir nefes aldı "Hani akreple yelkovan olduğu yere mıhlanır ya. İşte o saat bozuktur hacı"

Ciddiyetle diyeceği şeyi dinliyordum ki... Jin hyung yine tepinerek gülmeye başladı. Eğer Jin hyungla takılıyorsanız bilmeniz gereken bir şey var. Jin hyungun esprileri sinsi bir virüs gibi. İlk başta karşı koymaya çalışıyorsun, böyle bir şeye gülemem, olmaz diyor kendine yakıştıramıyorsun. Ama bir süre sonra tüm bağışıklık sistemini çökertiyor ve tıpkı onun gibi tepinerek gülmeye başlıyorsun

destiny ಇ taekook ✔️حيث تعيش القصص. اكتشف الآن