4.Bölüm

14.8K 469 25
                                    

Melis, “Almira, hadi kalk. Kahvaltı hazır.” diye, bana sesleniyordu. Fakat bugün yataktan çıkmak gibi bir niyetim yoktu. Gözüme gelen güneş ışıkları gözlerimi yaktığı için, kafamı yorganın altına gömerek, “Ben uyuyacağım.” dedim, uyku mahmuru sesimle.

“Hadi ama Almira. O kadar uğraştım. Gerçekten yemeyecek misin? Hem öğlen oldu, daha ne kadar uyumayı düşünüyorsun?” dedi.

Bu kızın sesini kısma tuşu yok muydu ya? Bağıra bağıra konuşuyordu ve başım şimdiden ağrımaya başlamıştı. Melis, konuşmaya devam ederken onu duymamazlıktan gelerek, uykuma geri dönmeye çalıyordum. Kafamdaki sesler bir türlü susmadığı için sabaha karşı anca uyuyabilmiştim. Gece boyu kafamda, bir dedemle bir de mezarlıkta gördüğüm adamla hayali diyaloglar kurmuştum. En sevmediğim özelliğim de buydu. Bir şeyi merak edince sürekli onu düşünmekten kurtulamazdım.

Melis yeniden bana seslenmeye başlayınca, belki beni rahat bırakır diye cevap vermedim. Üzerimdeki yorganın çekilmesiyle, güneş ışıkları yeniden gözlerimi acıtmaya başlamıştı.

Huysuzca, “Karnım aç değil. Sadece uyumak istiyorum.” dedim.

Melis sanki beni duymuyormuş gibi yanıt vermeden kolumdan tutup çekiştirirken, “Çocuklaşmayı bırak artık Almira! Yemek vaktinde sofrada olmalısın.” dedi, kızgın çıkan sesiyle.

Bu kız gün geçtikçe daha çok anne moduna giriyordu. Biri ona, onun çocuğu olmadığımı söyleyebilir mi? Melis'in çekiştirmelerine direnmeyi bırakarak beni mutfağa götürmesine izin verdim. Her ne kadar beni uyandırdığı için Melis'e kızgın olsam da önümdeki patates kızartmasının kokusunu duyunca iştahım kabarmıştı. Melis bir kendi bardağına, bir de benim bardağıma çay doldurduktan sonra, karşımdaki yerine yerleşti.

Melis çayından bir yudum içtikten sonra bardağını, beyaz masaya bıraktı ve “Bugün ikimizin de izin günü ya, beraber vakit geçirelim. Uzun zamandır bir şeyler yapmıyoruz. Hiçbir şey düşünmeden, güzel bir gün geçirmek sana da çok iyi gelecektir.” dedi, sakince.

Bu fikir hoşuma gitmişti. Düşüncelerimden bir an olsun uzaklaşmam bana iyi gelebilirdi. Melis'i başımla onayladıktan sonra, “Fakat ben kendimi çok halsiz hissediyorum. Evde kalsak olur mu?” diye sordum.

“Öyleyse evde kalıp, tüm gün film izleyebiliriz.” dedi, Melis. Melis'in önerisini, konuşma gereği duymadan, başımı sallayarak cevapladım.

Kahvaltımız bittikten sonra, masayı toplayıp, bulaşıkları yıkadıktan sonra işlerimiz bitmişti. Melis, “Sen atıştırmalıkları hazırla. Bir de mısır patlat. Ben de güzel bir film seçip, içeriyi hazırlayayım.” dedikten sonra yanımdan ayrıldı.

Mutfak dolaplarından en büyük tenceremizi çıkardım. İki kişi olduğumuz için, en büyük tenceremiz bile küçücüktü. Tencereye biraz sıvı yağ, mısır ve tuz ekledikten sonra güzelce karıştırdım ve ocağa koydum. Mısırımız hazır olana kadar da diğer atıştırmalıkları hazırlayabilirdim. Dolaptan çıkardığım cipsleri, bisküvileri ve kuruyemişi tabaklara koyduktan sonra, tabakları tepsiye dizdim.

İki bardak ve kolayı da alıp, tepsiye koyduktan sonra içeri götürmek üzere mutfaktan ayrıldım. Küçük masaya elimdeki tepsiyi koydum ve mısırı ocaktan almak için koşarak mutfağa gittim. Düşündüğüm gibi mısırımız hazırdı. Yanmaması için çabucak altını kapattım ve daha önceden hazırladığım tabağı elime alarak, tenceredeki mısırın hepsini tabağa koydum. Ben bunları yapana kadar Melis, izleyeceğimiz filmi seçmişti. İçeri gittiğimde kanepeler birleştirilerek, yatak şeklini almıştı. Üzerinde bir de battaniye vardı.

CÜDA Where stories live. Discover now