37.Bölüm

3.9K 145 4
                                    

2 hafta sonra.

Gökyüzü kızıllığa bulanırken, camdan kar yağışını izliyor ve halamların gelmesini bekliyordum.

Gözlerimi dışarıdan ayırmadan, arkamdaki koltukta oturan babaanneme, “Ne zaman burada olurlar babaanne?” diye sordum.

“2-3 saate gelirler kızım. Halan evden daha yeni çıkmış.” dedi, babaannem.

Halam, Deren'in doktorundan bir günlük izin almıştı. Eski günlerdeki gibi vakit geçirmemizin Deren'e iyi geleceğini düşünüyorduk.

Doktor da bizi onaylayıp, bir gün vakit geçirdikten sonra yeniden hastaneye götürmemizi söylemişti.

Söz verdiğim gibi her gün Deren'i ziyarete gidiyordum ama gün geçtikçe durumu kötüye gidiyordu.

Zaten zayıf olan bedeni iyice zayıflamıştı. Gür saçları seyrelmiş, yüzü ufacık kalmıştı. Resmen gözlerimizin önünde eriyip gidiyordu.

Tüm konuşturma girişimlerime rağmen ısrarla konuşmamaya devam ediyordu.

Defalarca halama Deren'e ne olduğunu sormuştum ama hiçbir şekilde yanıt alamamıştım. Beni sürekli geçiştiriyordu ama hâlâ pes etmiş değildim.

Babaanneme sorduğumda ise halam onaylamadan bu konu hakkında konuşmayacağını söylüyordu. Ne olduğunu bilmediğim bu konuda o da çok ketumdu.

Melis'in bana seslenmesiyle yüzümü ona döndüm. “Almira, istersen biz hazırlanalım. Deren gelince onu da hazırlar, dışarı çıkarız.” dedi.

Melis'i onaylarcasına başımı salladım ve onu takip ederek Merdivenlere doğru yürümeye başladım.

Son zamanlarda herkes keyifsiz ve durgundu. İçimden hiçbir şey yapmadan akşama kadar yatmak geliyordu.

Üşengeç birisi mi olmaya başlamıştım, bilmiyordum. Fakat bugün Deren için her şeyi unutarak eskisinden daha neşeli olacaktım.

Madem onun iyi olması için eskisi gibi bir gün yaşaması gerekiyordu, o halde eskisinden daha güzel bir gün yaşayacaktık. Onun iyiliği için her şeyi yapardım.

Odama girdikten sonra Melis yatağımın üzerindeki yeşil tulumu ve botları göstererek, “Bunları senin için hazırladım.” dedi.

Benim kıyafetimin yanında duran mavi sade elbiseyi gösterdi ve “Bu da Deren için. Artık havalar bayağı soğudu. Hasta olmayalım diye mevsime uygun kıyafetler tercih ettim.” dedi, zoraki olduğuna emin olduğum gülümsemesiyle.

Melis'in de benden bir farkı olmadığını, gülmek için kendini fazlaca zorladığını cansız gözlerinden ayrımsıyordum.

“Çok iyi düşünmüşsün. Teşekkür ederim.” dedim ve hiç beklemeden Melis'e sıkıca sarıldım.

“Lütfen daha fazla üzülme Melis. Kısa zamanda her şey eski haline dönecek. Deren'de aramıza dönecek.” dedim, sesimi güçlü tutmaya çalışarak.

Melis, “Ben üzgün değ-” demişti ki cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden, kendimi ondan ayırdım.

Yüzünü ellerimin arasına alıp, “Herkesi kandırabilirsin ama beni değil. Sen benim kardeşimsin. İnsan bilmez mi kardeşinin nasıl hissettiğini? Deren iyi olmadığı için bir yanım zaten buruk. Seni de üzgün görmek istemiyorum.” dedim.

Melis'in yüzünde gerçek olduğuna emin olduğum bir gülümseme yeşerirken, “Her şey düzelecek.” dedi, büyük bir inançla. Melis'i daha iyi görmek modumu yükseltmişti. 

Üzerimizi giyinmiş ve makyajımızı yapmıştık. Melis saçlarını yaparken duyduğum zil sesiyle yerimden fırlayarak odadan çıktım ve merdivenleri ikişer ikişer inerek kapıya ulaştım.

CÜDA Where stories live. Discover now