49. Bölüm

3.3K 128 3
                                    

Gözlerimi babaannemin yaşlı gözlerinden ayırmadan konuşmasını beklerken konuşmaya başladı:

“Buğra Akay'ın babası Halit Akay çok önceden bizim işçimizdi. O zamanlar şirket tamamıyla bize ait değildi. Bir ortağımız daha vardı. Şirketimiz batma eşiğine gelmişti. Yüklü miktarda borcumuz vardı ve alacaklılar sürekli sıkıştırıyordu. İşçilerin maaşlarını dahi ödeyemiyorduk. Deden güç bela daha çok borca girerek işçilerin maaşlarını ödedi ama bir kısmına yine borçlu kaldık. Ortağımız Fuat bey fazla işçileri işten çıkarmayı ve durumu topladıktan sonra maaşlarını ödemeyi teklif etti. O an Fuat beyin önerisinden başka yapabileceğimiz bir şey yoktu. Fuat beye özellikle maddi durumu çok daha iyi olan ve yeni bir iş bulma imkanı daha çok olan işçileri işten çıkarmasını söyledik. Ama Fuat oldukça yoksul bir işçimizi yani Halit Akay'ı gözden kaçırarak onun işine de son vermiş. Adamı öncesinde tanımazdık ama çok daha sonradan karısını kanserden kaybettiğini ve üç çocuğuyla yaşadığını öğrendiğimizde, adam 3 yaşındaki kızını öldürerek intihar etmişti. Buğra o zaman 12 yaşındaydı ve 18 yaşında bir ablası vardı. Zavallı çocuk bizim yüzümüzden hem babasını hem de kızkardeşini kaybetmişti. Hem şirketin batmasına ramak  kalması hem de bir insanın bizim yüzümüzden canına kıyması dedeni iyice depresyona sokmuştu. Sonrasında dedenle bir karar aldık ve Buğra'yı buraya getirip kendi çocuklarımızdan ayırmadan büyüttük. Ablasını da yanımıza almayı çok istedik ama kendisi kabul etmedi. Buğra, amcan, halan ve babanla kardeş gibi büyüdü yani. Neyse, yıllar geçti Fuat ile bir ortaklığımız kalmadı. Deden tıpkı çocuklarımız gibi Buğra'ya da şirketten hisse verdi. Çocuklar şirkette çalışıyordu. En küçükleri baban olduğu için baban şirkette çalışmıyordu. Liseyi yeni bitirmişti. Okul arkadaşlarıyla beraber bir gezi grubuna katıldı ve Mardin'e gittiler.” dedi.

Babannem yüzünü ıslatan gözyaşlarını elinin tersiyle sildi ve “Baban, Mert'im adı gibi mert oğlum Leyla'yı orada görmüş, aşık olmuş. İstanbul'a döndüğünde bize durumu açıkladı. Yaşı çok küçük olsa da aşkı çok büyüktü. Oğlumun sevda ateşinde yanmasını istemedim. Kızın ailesiyle görüşüp, bir yüzük takalım, okulları bitince de evlendiririz diye düşündüm ama Muhittin buna şiddetle karşı çıktı. Kız, zalimliğiyle nam salmış bir aşiret ağasının kızıymış. O yüzden deden başımıza dert almamak için karşı çıktı. Oğlumuzun dayanamayıp kızı kaçıracağını bilemezdik. Buğra'yı abisi bildiği için Buğra'nın yardımıyla Leyla'yı kaçırmış. Muhittin, Mert'in kendisine karşı çıkarak kızı kaçırdığını duyunca kızı geri göndermek istedi ama baban müsaade etmedi Leyla'yı da alıp gitti ve bir daha yüzümüze bakmadı.” dedi.

Babaannemin anlattıklarıyla Melis'in aklıma soktuğu düşünceler buhar olup uçtu. Babaannem ve Haktan'ın söyledikleri birebir aynı şeylerdi.

Babannem derince bir iç çekip, “Buğra yıllarca içinde gizlediği kinini o zaman açığa çıkararak Hülya'ya tecavüz etmiş. Buğra'nın çocuk yaşta intikam ateşiyle yandığını da o zamana kadar anlayamamıştık.” dediğinde ağlayışı şiddetlenmişti.

Babaanneme, “Bana bunları daha önceden niye anlatmadınız? Bugün Haktan karşıma çıkıp anlatmasaydı, yine bilmeyecektim. Haktan'ın kuzenim olduğunu da bilmeyecektim tabi.” dedim.

Babaannem, “Yaşananlar kolay şeyler değil be kızım.  Anlatacaktık ama bir süreliğine ertelemek istedik. Hem seni de daha fazla üzmek istemedik. Haktan'ın kuzenin olduğunu söylemesine sevindim. Haktan kendisini hazır hissedince söyleyeceğini söylemişti. Biz de bunu ona bıraktık.” dedi.

“Anladım, bunun için size kızmıyorum ama her şeyi eksiksiz olarak bilmek istiyorum. Haktan'dan zaten bunları dinlemiştim ama bir de senden duymak istiyorum. Lütfen artık aramızda sır kalmasın.” dedim.

Babaannem başını olumlu anlamda salladı ve “Hülya'ya yaptıklarından sonra her şeyi anlamamızla Buğra da ortadan kayboldu. Deden her yerde onu arıyordu, tüm iyi niyetimize rağmen bize ihanet ederek kızımıza zarar vermişti. Deden Buğra'yı ararken Buğra kendisi ortaya çıktı. Leyla'nın ailesi babanları arıyormuş. Töreleri batsın, ikisini de öldürmeleri gerekiyormuş. Buğra'da onlara yardım ederek baban ve annenin ölümüne sebep oldu. Deden, Buğra'yı yine bulamadı ama anne ve babanı öldüren katilin konağını ateşe vererek hepsini yok etti. O kazadan sonra sen nasıl kurtuldun hâlâ bilmiyorum ama Buğra'nın seni sakladığını düşünüyoruz.” dedi.

Babaannemin ağlamasına daha fazla dayanamayıp yanına yaklaştım ve ona sıkıca sarıldım.

Felaketler ailemin yakasını bir türlü bırakmamıştı. Dedemin, Buğra'yı kendi çocuğu gibi büyütmesi tabiki de hatasını telafi ettiremezdi ama bu durumda dedemin bir suçu da yoktu. Her şeyin sorumlusu yanlışlıkla yapmış olsa da dedemin ortağı Fuat'tı.

Beynimde çakan şimşeklerle kollarımı babaannemden ayırdım ve “Dedemin ortağı Fuat, Fuat Karaman mı?” diye sordum babaanneme.

Babamın çalışma odasında bulduğumuz gazete parçasında, Buğra Akay'ın yanında bir de Fuat Karaman olduğu yeni aklıma geliyordu.

Babaannem, başını olumlu anlamda salladı ve şaşkınca “Evet kızım. Buğra'ya akıl veren, babasını bizim kovduğumuzu söyleyen kişi de Fuat'tan başkası değil.” dedi.

“Anne ve babamın evine yerleştiğinde babamın çalışma odasında bir gazete gördüm. Fuat Karaman ve Buğra Akay'ın uyuşturucu taciri olduğu yazıyordu. ” dedim.

Babaannem, “Buğra'nın halana yaptıklarından sonra baban da Buğra'yı bulmaya çalışıyordu. O zaman bizlerle pek görüşmese de halan için yanımıza gelip iş arkadaşıymışız gibi konuşuyordu. Buğra şimdiki imkanlarına da Fuat sayesinde sahip. Sonra nasıl başardı bilmiyorum ama Buğra hapisten kurtulmayı başardı ve yeniden ortaya çıkarak babanların öldürülmesine yardımcı oldu. Fuat ise hapishaneden çıkamadan öldü. Sonrasında ise senin de bildiğin gibi şirketin kutlamasının yapıldığı gece Deren'i kaçırmaya geldi. Deden hâlâ Buğra'yı arıyor ama nerede saklanıyorsa sadece kendi istediğinde ortaya çıkıyor.” dedi.

Derince bir soluk aldım ve artık babaanneme  söylemem gerektiğini anladım.

“Babaanne.” dedim, “Görkem'i hatırlıyorsun değil mi?” diye sordum. İsmini söylemek ciğerlerimi yakmıştı.

“Evet kızım. Hoşlandığın çocuk değil mi?” diye sorunca zorlukla yutkunarak başımı salladım.

Başım önüme eğilirken, “Babaanne, Görkem, Buğra Akay'ın yeğeniymiş. Görkem, dayısına bizler hakkında bilgi vermek için hayatıma girmiş. Haktan bunu öğrenince de Görkem kaçmış. Haktan bugün anlattı.” dedim.

Babaannemin bakışlarındaki ifade değişirken, “Bunca zaman nasıl anlamayız?” diye sordu sistemle.

Ardından bakışlarındaki sertlik yok oldu ve yerine şefkat eklendi. “Ah be kızım.” dedi ve yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.

Babaannemin bana sarılmasıyla içimdeki yağmur bulutları patladı ve gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı.

“Çok özür dilerim babaanne.” dedim, boğazıma oturan yumruya inat konuşarak.

Babaannem saçlarımı okşayarak, “Sen nereden bilebilirdin ki kızım? Deden her şeyi didik didik kontrol etmesine rağmen biz bile anlayamadık. Nasıl hayal kırıklığına uğradığını tahmin edebiliyorum kızım.” dedi.

“Bir insana bağladığın umut, ona olan güvenin ne kadar çoksa o kadar yanar canın.” diye ekledi.

“Onu bir başkasıyla gördüğün geceyi anımsıyorum da...” dedi. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşurken, “Sevgini hak etmeyen biri için ne çok gözyaşı dökmüşsün.”

“Ama yine de müsterih ol kızım. Hiçbir zaman unutma ki; en büyük acıyı yaşayanlar hayatta en çok tecrübe edinenlerdir.” dedi.

Oturduğum yerden kalktım ve “Ben odamdayım babaanne. Teşekkür ederim.” dedim.

Vote ve yorum yapmayı unutmayınız.





CÜDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin