51. Bölüm

3.6K 137 36
                                    

Duyduğum tıkırtılarla gözlerimi araladım. Göz kapaklarımın üzerinde tonlarca ağırlık varmışcasına zor açmıştım gözlerimi.

Bana tanıdık olmayan bir ortamda uyanmanın verdiği şaşkınlıkla gözlerimi etrafta gezdirdim.

Benden biraz uzakta duran sandalyeden başka bir şey olmadan orta büyüklükte bir odadaydım.

En son Deren ve Savaş'ın düğününün bittiğini hatırlıyordum. Sonrasında hava almak için dışarı çıkmıştım ve arkamdan gelen biri ağzımı kapatmıştı. Sonrası kocaman bir karanlık.

Yani kaçırılmış mıydım? Kalbim hızla atmaya başlarken oturduğum zeminden kalkmaya çalışmam ile ellerimin duvara zincirle bağlı olduğunu fark ettim.

Demir sürgülü kapı büyük bir gürültüyle açıldığında içeriye pos bıyıklı, dışarıda benzerlerinden çokça bulunan, takım elbiseli, orta boylu bir adam girdi.

Adam kapıyı arkasından kapattı ve bana doğru adımlarken, “Prensesimiz uyanmış mı?” dedi, alaycı sesiyle.

Kendimi geriye doğru çekerek duvarın tam dibinde durdum. “Sen kimsin? Ne istiyorsun benden?” diye sordum.

Adam, “Aaa, vallahi darılırım. Beni tanımadığını söylemeyeceksin değil mi?” dediğinde karşımdaki sandalyeye yeni oturmuştu.

Adam yeniden söze girerek, “Çok pardon.” dedi. “Tamamen benim hatam. Beni tanımadığın için seni suçlayamam. Çünkü tanıştığımız gün sen küçük bir çocuktun. Sahi, benimle tanıştığında kaç yaşındaydın Almiracığım? Yani anne ve baban öldüğü zaman.” dedi.

Yüzüme alaylı gülümsemesiyle baktı, “4,5?” diye sordu. Beynim işlevini yitirmiş gibiydi, hiçbir şey düşünemiyordum.

Sinirle, “Soruma cevap ver! Sen kimsin, ben neden buradayım?” diye bağırdım. Belki de bağırmış olmam büyük hataydı ama şu an bunu düşünemezdim.

Adam büyük bir sakinlikle, “Cevabımı anlamayacak kadar aptal olduğunu sanmıyorum. Ama bunu da kaçırılma şokuna veriyorum güzelim. Ayrıca, sana yaşamı bahşeden birine bu şekilde bağırman hiç hoş değil.” dedi.

Ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı, “Tamam, tamam. Daha açık konuşacağım.” dedi.

“Fırtınalı bir gün, tutmayan frenler, şarampole yuvarlanan bir araç ve iki ölü. Ben ise seni ölümden kurtaran kişiyim. Yani bir nevi kahramanın sayılırım.” dediğinde, ancak anlayabildim.

Şu an karşımdaki adam ailemin katillerinden biri olabilirdi ve düşüncesi bile beni çıldırtıyordu. Ona saldırmamak için kendimi çok zor tutuyordum.

Beni de öldürmek için buraya getirmiş olabilirdi. Buradan kurtulmanın bir yolunu bulana kadar sakin davranmalıydım. Bana zarar vermemesi için sakin olmam gerektiğini düşünüyordum.

Demek, Haktan yine tahmininde yanılmamıştı. Aklımdaki tek soruyu yeniden dile getirerek, “Benden ne istiyorsun?” diye sordum.

“Senden sadece sakince burada oturmanı istiyorum. Uslu bir kız olursan iyi anlaşacağımızı umuyorum.” dedi.

İçimde büyüyen öfkeyi bastırmaya çalışarak, “Peki niçin buradayım?” diye sordum.

Parmağını şıklattı, “Güzel soru.” dedi. “Buraya gelmesini istediğim biri var. Tabii ki de bu senin sayende olacak. İstediğim kişi buraya gelene kadar misafirim olacaksın.” dedi.

Sakinliği elden bırakmayarak, “Kimi bekliyoruz ve beklediğin kişi gelince beni bırakacak mısın?” diye sordum.

Adam, “Çok soru sordun ama bu sorunu da yanıtlayalım. Bir katili bekliyoruz güzelim. Can dostum, Buğra'nın katili. Aslında beklediğimiz kişiyi sen de çok yakından tanıyorsun. Bir zamanlar sevgilindi.” dediğinde aklıma gelen isim ile kalp atışlarımın hızlandı.

CÜDA Where stories live. Discover now