20.Bölüm

6.2K 201 11
                                    

Görkem'in bakışları bir noktaya sabitlenmiş, çenesi kasılmıştı. Sanırım yeni bir kriz geçiriyordu. Ona sesleniyordum fakat beni duymuyor gibiydi. Gözlerinden birer damla yaş düşerken, hâlâ bir tepki vermemişti. Bu sefer daha kötü şeyler yaşanmasından çok korkuyordum. O ne zaman kriz geçirse benim elim ayağım birbirine dolanıyordu, ne yapacağımı bilemiyordum. Görkem tüm seslenmelerime rağmen tepkisizliğini koruyordu. Aniden yatakta oturur pozisyona geçip, bacaklarını kendine çekti ve başını dizlerine kapadı. Tarazlı sesiyle "Gitme. Beni bırakma." diye fısıldarken adeta bir çocuk gibi içli içli ağlamaya başlamıştı. Bana anlatmıyordu, hatta kimseye anlatmadığını düşünüyordum ama anlatmanın ona iyi geleceğini bilmiyordu. Bilseydi bir sır kutusu gibi kapatmazdı kendini. Bilseydi şu an bu durumda olmazdı. Ağlaması ciğerlerimi sızlatırken tortop olmuş bedenine kollarımı doladım. Başını dizlerinden kaldırıp, kollarını belime sardı ve başını göğsüme yasladı. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak, kollarımı bedenine dolayınca, gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Ufacık bir çocuk gibi ağlayan, bu koca adamın bilmediğim derdine ağlıyordum. Onu teselli edebilecek kadar büyüleyici kelimelerim olmadığı için kendime kızmaktan da geri durmuyordum. Burnumu Görkem'in saçlarına götürüp, kokusunu içime çektim ve saçlarından öperken, gözlerimden bir katre yaş saçlarına düştü.

Ben Görkem'in saçlarıyla oynarken, ağlaması yavaş yavaş kesildi. Parmaklarımı ıslak kirpiklerine sürerek, gözlerindeki yaşları sildim ve "Neyin var Görkem?" diye sordum. Üzüntü ve merak dolu sesimle. Büyük ihtimalle yine bir şey anlatmayacaktı ama sormaktan başka çarem olmadığını da biliyordum.  Görkem'in iyi olmasını istiyordum. Bunu her şeyden daha çok istiyordum ama Görkem susarak reddediyordu tedaviyi. Nasıl ki hastalandığımızda hastalığa neyin sebep olduğunu bilmeden tedavi  olamıyorsak, sıkıntılarımız ve dertlerimiz için de bu geçerliydi. Sebebi bilinmeyen derdin dermanını bulmanın mümkünatı yoktu. Görkem ağlamaktan kısılmış puslu sesiyle "Bugün ilaçlarımı almayı unuttum." dedi. Daha çok şeyi bilmek istedim ama aynı soruyu tekrar  sormaya cesaretim yoktu. Uzun süren suskunluğun ardından, gözlerim kapanmaya başlıyordu. Yatakta biraz aşağı kayıp, başımı yastığa koydum. Görkem hala ses çıkarmadığına göre uyumuş olmalıydı. Başımı oynatıp yüzüne bakınca tahminimde yanılmadığımı gördüm. Öyle güzel uyuyordu ki, onu öpmemek için kendimle savaşıyordum. NBelirgin elmacık kemiklerine dudaklarımı bastırıp, başımı yeniden yastığa koyunca kollarımı Görkem'in iri bedenine doladım. Görkem'in saçlarına son bir öpücük kondurup, dünyanın en huzurlu uykusuna gözlerimi kapadım.

••••••••

Yüzümdeki ıslaklıkla gözlerimi açtığımda karşımda Linda vardı ve Görkem'in kolları arasındaydım. Hiç istemesem de Görkem'i bir an önce uyandırmalıydım ve kimse uyanmadan gitmesi lazımdı. Uyanıkken yapamayacağımı bildiğim için, Görkem'in yüzüne bir öpücük kondurdum. Görkem'i uyandırmaya çalışırken, bana daha çok sokuluyordu. Linda da üzerinize çıkınca, bu muazzam tablonun bir parçası olduğuma emin olmuştum. Kollarımı Görkem'den ayırmadan "Gitmen lazım Görkem." dedim.

Görkem gözlerini aralayıp bana baktığında, o kadar güzel bir gülümseme bahşetmişti ki, oracıkta can verebilirdim. Görkem gözlerini yeniden kapayıp, uykulu sesiyle "5 dakika daha uyusam?" diye sordu. Onu reddedemezdim. Gülümserken, "Sadece 5 dakika." dedim. Görkem'in kolları arasında gözlerimi kapattım ve bu eşsiz huzur hiç bitmesin istedim. Linda'nın havlamasıyla yeniden gözlerimi açtığımda, gözlerim saati buldu. 5 dakikamız fazlasıyla dolmuştu. Görkem'e yeniden seslendiğimde sorun çıkarmadan uyandı ve kollarını bedenimden çözdü. Ben yine üşüdüğümü hissettim. Görkem'i yolcu etmek için ayağa kalkınca, Görkem Linda'nın yanına diz çöktü.  Başını öpüp "Görüşürüz Linda. Tanıştığımıza memnun oldum" deyince Linda, kuyruğunu sallayarak havladı.

CÜDA Where stories live. Discover now