59

5.4K 591 431
                                    

ECE

"Öyle yola getirirler işte adamı. Gerçi o adam bile değil ama..."

Sonat'ın benden özür dilediğini abime söylediğimde aynen bu tepkiyi vermişti. Bilmiyordu ki aslında af istemek yerine tehdit ettiğini... Yoksa sıçardı vallahi ağzına.

"Her neyse. Ben çıkıyorum."

"Nereye?"

Gözlerini devirerek "Sana ne." Diye terledi. "Ne zamandan beri hesap veriyorum?"

"Terslemesene kızı Efe."

Eylem'in beni savunmasıyla tek başına kalan abim Erdem'in kolunu omzuma atmasıyla iyice kapak olmuştu. Bu gün ayrı bir agresifti zaten. Kızdırmak istemediğimden ben bir şey söylemedim. Sonra tam çıkacakken rahat etmemiş olacak ki yanağımdan öptü. Bu haline gülümsemiştim. Kıyamıyordu çoğu zaman.

"O zaman bizde kalkalım artık."

"Yaa oturuyorduk ama..." diye mırıldandığımda "Sonra yine geliriz bebeğim." Diyerek yanağımdan makas aldı Erdem. Gülerek elini ittirdim.

"O halde bende sizi yolcu edeyim."

Onların peşinden kalktığımda kapıya kadar eşlik etmiştim. Ayakkabılarını giyerken hâlen eve attıkları bakışlar garipti. Kendileri lüks semtlerdeki pahalı evlerde yaşadıklarından garipsemiş olsalar da belli etmemeye çalışıyorlardı. Erdem ve Eylem'de ikizlerdi. Yani... Ben bunu yeni öğrenmiştim. Arkadaş olduklarını zannediyordum en başta. Çift yumurtadan meydana geldikleri için herhangi bir benzerlikleri yoktu. Zaten cinsiyetleri de ayrıydı. Ama Sonat ve Onat'ın aksine çok iyi anlaşıyorlardı. Diğer zegin çocukları gibi kendini beğenmiş züppelerden değillerdi. Aksine, ikiside tam kafa dengiydi.

"Görüşürüz canım." Diyerek bana sarılan arkadaşıma aynı samimiyetle karşılık verirken uzun zaman sonra, hatta ilk defa dostluk denen duyguyu tadabildiğimden mutluydum.

Ondan ayrıldıktan sonra Erdem sarıldı. Yanağımı öperken abimin dik bakışlarını görünce geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bana karşı çok iyi, ilgili ve yakın davranıyordu. Abimden başka birinin bu şekilde yaklaşması başta şaşırtsada hoşuma gitmişti açıkçası. Kendimi değerliymişim gibi hissettiriyordu.

Dışarı çıktıkları zamam abim "Kapıyı kilitlemeyi unutma." Diye hatırlatmıştı. Buralar pek tekin yerler değildi. İti kopuğu vardı. Serserilerle dolu bir kenar mahalleydi işte.

"Tamam, dikkat et kendine." Dedikten sonra arkalarından el salladım. Onlar biraz uzaklaştığında tam kapıyı kapatıp içeri girecektim ki araya sıkışan ayak engel oldu. Korkuyla çığlık atıp, kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda Sonat'la karşılaşmayı beklemiyordum açıkçası. Hemen elini ağzıma kapattı ve içeri itti beni. Sonra da kapıyı kapattı. "Kes sesini!"

"N-Ne işin var senin burada?"

"Konuşacağız sadece. Sakin ol."

Derin nefesler alıp verirken bana aldırmadan içeri geçecekti ki "Ayakkabılar." Diye uyardım. Anlamadığı suratındaki ifadeden belliydi. "Ayakkabılarını çıkar önce."

Homurdana homurdana kaliteli olduğu bariz spor ayakkabılarını çıkarırken salona geçti. Bende arkasından ilerledim. Abim onu burada görseydi yemin ediyorum ağzını burnunu dağıtırdı. Neyse ki gitmişti.

"Konuş."

"Tatlı kaşığı sen misin?"

Ha? O ne ki? Kaşlarım çatılırken "Ne diyorsun Sonat?" Diye sordum.

"Numara yapma. Biliyorum işte, sensin."

"Ya saçmalamayı keser misin? Neyden bahsettiğinden haberim yok..."

Kendi kendine "Nasıl ya?" Diye mırıldandı. "Mesajları atan sen değil miydin şimdi?"

"Bahsettiğin konuyla ilgili en ufak bir fikre sahip değilim."

Oflayarak ayağa kalkarken "Buraya geldiğimden abine bahsetmeyeceksin." Diye tembihlemeyi de unutmadı. Sanki demese gidip söyleyecektim? Eğer düşündüğü gibi ispiyoncu olsaydım Efe'ye anlatacağım çok şey vardı. Onun için susuyordum yoksa kimse tutamazdı abimi.

"Tamam ama bir daha gelme. Kolu komşu görürse söylerler anneme."

itiraf sayfası. [yarı texting]Where stories live. Discover now