İTİRAF SAYFASI / F İ N A L

2.4K 157 456
                                    

Şey bence. Şuana dek yayımladığım tüm hikayelerim ve bu hikayelerdeki bütün bölümler arasındaki içime en çok sineni.

En güzel olanı.

En uzun olanı.

Beni en etkileyeni.

Ve 127. Bölüme yani finale en çok yakışanı.

Dile kolay. 127 bölüm. Şimdi bir rekor kıralım. Lütfen bu bölüme yapabildiğiniz kadar yorum yapıp oy yağmuruna tutabilir misiniz? Buraya kadar okumanıza değsin. Tüm desteklerinizi bekliyorum.

EYLEM YAMAN

Ailemiz, sıkı sıkıya bağlı olduğumuz ve asla koparamadığımız iplerdir. Onları tercih etme şansımız yoktur. Tek seçeneğimiz kabullenmektir. Ve yalnızca bazıları talihlidir. İyileri denk gelir. Sıcak bir yuva, mutlu bir ev inşaa ederler çocuklarına.

Benimkiler gibi.

Bazıları da doğuştan birkaç sıfır geri başlar hayata.

Sonat gibi.

Aslında her şeye sahip olduğunu zannederken hiçbir şeyi yokmuş onun. Varmış da, gitmiş hepsi. Yalnızca annesi terk etmemiş. Beraberinde sevgiyi ve huzuru da götürmüş. Onat'a nasıl bağlı olduğunu biliyordum. Kopmayanlardandı aslında. Kendisi kesti ama ipleri. Dayanamadı çünkü. Bunca sene gösterilmeyen ilginin, ikizine yönlendirilmesini kaldıramadı. Eğer en başından tamamını bilseydik öykünün, böyle olacağını tahmin edebilirdik zaten. Ona en çok koyan şey, Efe ve Onat'ın birlik olmalarıydı. Gizlice hesabına para aktardığını ispiyonlamıştı babasına ikizi. Böylece şu dünyadaki güvendiği tek kişiyi de kaybetti. Suna zaten asla onunla olmayacaktı. Baştan aşkında yenilmişti.

Yapayalnız kaldı.

Ben vardım.

Beni de o istemedi.

Şimdi düşünüyorum da, istememesinin nedeni eğer çok seversem, o da gider zannetmesi miydi? Ben asla bırakmazdım ki onu. Anlatsaydı bana dertlerini, dökseydi içini... Bir saniye bile ayrılmazdım yanından.

Ama bunu da kendisi reddetmişti.

O aslında yalnızlığı seçerek, kendine en büyük kötülüğü etti.

Kötülüğü büyüdü ve herkese çok büyük zararlar verdi.

Şimdi annesini görünce ne yapacaktı? Sarılır mıydı ona? Belki bağırır, çağırırdı? Veya yıkardı ortalığı? Ya da dağıtırdı her yeri? Bilmiyorum. Tahmin bile edemiyordum. Ama Onat çok heyecanlı. Sabahtan beri yerinde duramıyor. Sürekli saate bakıyor. O kadın, yani Semra Hanım akşam geleceğini söylemişti. Bende Sonat'ı çağıracaktım buraya. Ve fazlasıyla gergindim. Herkesin haberi olmuştu. Bir tek onun hariç. Ya benide arkasından iş çevirdiğimi düşünerek asla affetmezse? Elim ayağım titriyordu.

Daha doğrusu elimiz ayağımız titriyordu.

"Sakin olsana oğlum." Diyerek sırtını sıvazladı Efe, Onat'ın. Birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı. "Anneni göreceksin işte."

"Acaba nasıl birisi? Siz görmüşsünüz işte. Anlatsanıza."

"Sarışın, uzun boylu bir kadındı işte. Ama var ya, sizin kopyanız anasını satayım. Ancak bu kadar benzeyebilirdi tipiniz."

"Çok güzel demi? Biliyorum, öyle mümemmeldi ki... Saçları beline kadar inerdi. Tam aklımda değil ama ben hep onları okşardım. Sonat'da kıskanırdı. Beni iter kendisi öpüp koklardı." Dedikten sonra hafifçe güldü. "O zamanlardan beri böyleydi yani. Ama ne var biliyor musunuz? Çok seviyordu onu. Benden bile daha fazla. Asla üzmezdi. Yorulmasına izin vermezdi. Beni de yanına oturtur, kıpırdattırmazdı kanepeden. Oyuncaklarımızla bile oynatmıyordu etraf dağılırsa annemiz yorulur diye. Çok iyi bir çocuktu. Uslu ve akıllıydı. Hiç şımarmazdı. İkiziz ama abilik yapardı bana. Koruyup kollardı. Şimdi öyle mi? Masumiyetini pislik buladım. Tüm o güzellikler kayboldu kalbindeki. Asla sahip olamayacağı şeyleri arzulamaya başladı."

itiraf sayfası. [yarı texting]Where stories live. Discover now