84

3.6K 372 254
                                    

"Acıyor mu?"

"Hayır." Dediğimde kaşıma bastırdığı pamukla inlemiştim. Oflayarak başını iki yana salladı. Beni revire getirdikten sonra hemşirenin bu gün izinli olduğunu öğrendiğimizden kendisi pansuman yapmaya karar vermişti. Istemiyordum ama zorla oturtturmuştu işte sedyeye.

"Birde yok dersin..."

"Tamam artık." Deyip kalkmaya kalkıştığımda yine engelledi.

"Az kaldı! Dayan biraz..."

Sıkıntılı bir nefes alırken "Ağrı kesici ver yeter." Demiştim. Başım zonkluyordu. Zaten dün gece de fazla içmiştim. Onunda etkisi vardı.

"Masaj yapayım mı?"

Ciddi misin? Der gibi baktığımda omuz silkti. Tam elleri saçlarıma deyecekti ki ittirdim parmaklarını.

"Fazla yüzsüzsün."

"Sende de çok yüz var canım. Paylaşırız işte."

"Sorunlu musun kızım?!"

Gözlerini devirirken "Sanki sen değilsin..." diye homurdandı. Ya sabır. Delirmek üzereydim. İstemiyordum yardımını da iyiliğini de. Rahat bıraksın yeter beni. Bok varmış gibi takıldılar peşime.

Bıkmıştım artık ikisinden de.

Tam bir şey diyecektim ki içeri giren Onat'la sessiz bir küfür savurdum. Kahretsin! Birde bununla uğaşacaktım şimdi. Hay ben böyle işin...

"Bizi yalnız bırakır mısın?"

Eylem önce bana baktı. Kararsızdı. Gitmek istemediği belliydi ama mecburen başını sallayarak elindekileri kenara koydu. Sonra arkasını dönerek dışarı çıktı. Kesin kapının önünde bekleyecekti aptal.

Ama bu benim umurumda bile değildi.

"Durdurdunuz mu bari arkadaşınızın ağlamasını?"

"Ya sen nasıl bir şerefsize dönüştün böyle?! Şu suratının haline bir bak..." dedi öfkeyle. Onu nadiren sinirli görürdüm. Ve şimdi resmen elleri titriyordu. Çok kızdığı belliydi.

Ayağa kalkarak aynaya yöneldiğimde haklı olduğunu anladım. Sağ gözüm mosmordu. Kaşım ve dudağımda patlamıştı.

"Harbiden fena benzetmiş..."

"Hâlâ dalga geçiyorsun Sonat!"

Omuz silkerken aldırmadan ceketimi geçirdim üzerime. Kolumu tutarak engel oldu gitmeme. "Nereye?!"

"Sınıfa."

"İnsan içine çıkabileceğini mi düşünüyorsun lan?! Herkes seni konuşuyor oğlum! Tüm okulun dilindesin!"

"Sence ben bunu önemsiyor muyum?!"

Bu defa kolumu falan tutmadı. Sert bir şekilde ittirdi omuzlarımdan. Gözü dönmüştü sanki!

"Ya Uğur babama söylerse?!"

"Onat çekil şurdan!"

Eliyle yüzünü sıvazladı. Benim sakinliğimin aksine derin nefesler alıp veriyordu. "Bir şey yapmamız lazım... Boş durma tamam mı?! Bir fikir bulmamız gerek! İnkar mı etsen ki? Yapmadım dersin. Ama... Kahretsin Efe'de videonuz var."

"Hepsi o piçin yüzünden zaten."

"Hayır geri zekalı! Hepsi sen kafanın dikine gittiğin için oldu..."

"Onat!" Diye bağırdım dayanamayarak. Sonunda bakışlarını bana çekmiştim. Zaten delirmiş gibi düşünüyordu salak. "Bir kere de kardeşinin yanında ol lan!"

"Zaten senin yanındayım! Eğer seni düşünmesem bu kadar uğraşır mıyım?!"

"Neyimi düşünüyorsun oğlum?!"

"B-Babam öğrenirse... Çok kötü olur. Alır her şeyini elinden. Ki zaten iflasın eşiğindeler. Uğur'lar ortaklığı bozarsa kaybederiz sahip olduğumuz tüm mal varlığını Sonat!"

Kollarını tutarak bana bakmasını sağladım. Çok kötü görünüyordu. Sakinleşmesi lazımdı. "Ne yapacağız?" Diye mırıldanırken başını omuzuma yasladı. Sesi çok çaresiz çıkmıştı. Küçükkende böyle yapardık. Üzüldüğü ya da sinirlendiği zamanlarda sarılırdı bana hep. Tek anlayabildiğim oydu zaten. Haksızlık ettiğimi kabul ediyorum. Düşünüyordu beni.

"Tamam... Doğru söylüyorsun Onat. Özür dilerim. Beni herkesten çok sevdiğini biliyorum. Bencillik ettiğimi farkındayım ama artık anlaman gereken bazı şeyler var."

Derin bir nefes aldım. Sonra kararlı ses tonumla konuşmaya başlamıştım. "Ben zaten hepsinden vazgeçtim ki. Olacakları göze alarak kalkıştım bütün bunlara. Ne yaptığımı farkındayım. Ne istediğimi de..."

"Değilsin."

"Hayır öyleyim. Suna tamam mı? Ben ona aşığım. Onun bana ait olması için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım."

"O seni sevmiyor Sonat. Kabullenmen gerek! Uğur'a aşık."

"Sevecek..." dedim gayet sakin bir sesle. Ardından gülümedim. Zamanı gelecekti eninde sonunda. "O da beni sevecek. Uğur'dan vazgeçip bana gelecek."

Endişeyle geri çekildi. Tedirgince bakıyordu bana. Paniklediği belliydi. Ne olduğunu anlayamadım. Tam soracaktım ki "İyi değilsin." Dedi telaşla.

Kaşlarım çatılırken başımı iki yana salladım. "Hayır, iyiyim."

"S-Sen çok hastalıklı düşünüyorsun Sonat. Bu... Bu hiç normal değil."

"Ben gayet iyiyim diyorum!"

Bir iki adım gerilediğinde kuşkuyla süzdü beni. Başını iki yana salladı. Gözlerindeki ürkmüş ifadeyi gördüğümde saçmaladığını anlamıştım. Hızlı adımlarla dışarı çıktım. Bu defa engel olmadı bana. Durdurmadı yani. Koridorda gözgöze geldiğim Eylem'de de aynı bakışlar vardı. Ne olduğunu cidden algılayamıyordum. Tek bildiğim benden korkuyor gibi gözükmeleriydi.

Ama daha korkulacak bir şey yapmamıştım ki.

itiraf sayfası. [yarı texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin