70

4.2K 519 531
                                    

ONAT SEPETÇİ

Yavaş adımlarla Sonat'ın odasına girerken Efe'nin dediğini yapmamış olması için dua ediyordum. Bu defa onu kimse kurtaramazdı. Çalışma masasına baktım. Çizdiği resimler vardı. Aslında odası full karakalem çalışmalarıyla doluyodu. Duvarlarda ve birkaç tuvalde asılı resimlerin yanı sıra, gitarı ve baterisi vardı. Aslında yetenekli çocuktu. Sadece... Neden bu kadar kötü biri olduğunu anlayamıyordum. Yediği önünde yemediği arkasındaydı. İstediği kadar harcayabileceği parası vardı. Altına araba bile çekmişti babam. Kredi kartları limitsizdi. Ama o çok bencildi. Hep daha fazlasına sahip olmak istiyordu. Oflayarak çekmecesini açacağım esnada içeri girdi.

"Ne işin var senin burada?"

"Şey... Kitabımı arıyordum."

"Yok burada. Çık." Derken kulaklıklarını takıp yatağa yayılmıştı. Bana böyle soğuk davranmasından nefret ediyordum. Belki... Ona yakınlaşarak planını öğrenebilirdim. Yani, başka yolu yok gibiydi.

"Sonat biraz konuşalım mı?"

"Hayır."

"Lütfen." Dediğimde gözlerini devirerek kulaklıklarını çıkardı. "Söyle?"

Yanına oturdum. Derin bir nefes aldıktan sonra "Özür dilerim..." diye mırıldandım. "Sana öyle dememeliydim. Haklıydın. Yani sen, benim ikizimsin. Ne yaparsan yap, iyi ya da kötü yanında olmam gerekiyor."

"Bitti mi?"

"Sonat... Yapma böyle."

"Çık dışarı." Dediğinde omuzlarım düşerken "Cidddn pişmanım." Diye mırıldandım.

"Onat git!"

Omuz silktim. Bırakmayacaktım. Aksine sarıldım birde. Vıcık vıcık olmayı sevmezdi. Hatta çok nadir sarılırdık. "Ben seni affetmiştim ama." Dedim. "Şimdi sende beni affedeceksin."

Birkaç saniye sonra oflayarak karşılık verdi. Siz onun öyle söylediğine bakmayın. Bana dayanamazdı. Her şeyiydim. Annemden babamdan çok severdi.

"Tamam... Affettim çekil."

"Hayır." Diyerek dizine yattım bu defa. Küçükken hep yapardık bunu. O zamanlar masumdu tabii. Şimdiyse resmen şeytana dönüşüyordu. Belki içinde iyi kalan bir yerler varsa hatırlatabilirdim ona. "Oyna saçlarımla."

"Saçına da, sana da..." diyerek arkasına yaslandı ve parmaklarını gezdirmeye başladı. Onu kırmış olabilirdim. Tamam insanlara iyi davranmıyordu ama... Beni çok koruyup kollardı. Çocukluk cesaretiyle birine sataştığımda tam dayak yiyecekken o gelip kurtarırdı. Ya da korkup uyuyamadığım geceler saçımla bu şekilde oynayarak uyuturdu.

"O kızdan özür falan dilemeyeceğim. Amacın buysa..."

"Değil." Diye kestim lafını. "Ama ya çay kaşığı sana bir şey yaparsa."

"Yapamaz."

"Nereden biliyorsun?"

"Cesaret edemez."

"Şey Sonat... Sana bir şey söylemem lazım."

"Ne?!"

"Ben onun kim olduğunu biliyorum. Efe."

"Nereden biliyorsun?!" Dedi. "Yoksa siz onunla benim arka-"

"Hayır hayır. Senin telefonunu karıştırdım. Oradan gördüm."

Durumu çakmamalıydı. "Söyleme kimseye." Dedi sadece. Çok şükür ki anlamamıştı.

"Peki ne yapmayı düşünüyorsun? Seni tehdit ediyor. Suna'yı öpmüşsün zorla. Neden bana söylemedin onu sevdiğini?"

"Ağzın gevşek Onat. Kaçırırdın falan."

"Ya söylerse peki?"

"Söylesin..." diye homurdandı. "Zaten öğrenecek bir gün. Suna'yı ona bırakmayacağım. Benim olmalı."

"Sonat, o senin arkadaşının sevgilisi."

"Umurumda değil. Ben istediğimi alırım."

Efe haklıydı. İkizim resmen gözünü karartmıştı.

"Ya babam duyarsa? Her şeyi alır elinden."

"Sen merak etme. Ayrıca uyu hadi. Elim ağrıdı."

"Ne olur kendine zarar verecek bir şey yapma. Tamam mı?" Dedim. Dün biraz ileri gitmiştim ama dayanamazdım. O olmazsa yaşayamazdım ben.

"Onat?"

"Efendim?"

"Beni bu kadar sevme..."

Bu dediğiyle birlikte başımı dizlerinden kaldırdığımda "Sen benim canımsın. Nasıl sevmeyeyim?" Diye sordum. "Yoksa sen beni sevmiyor musun?"

"Seviyorum tabii ki de geri zekalı." Diyerek sarıldı. Belki arkasından çay kaşığıyla, yani Efe'yle iş çevirdiğimi öğrenince bir daha suratıma bile bakmazdı ama her şey onun içindi. Çevrenindekilere zarar veriyordu ve bir gün kendisi zarar görecekti. Bunu engellemem lazımdı.

Başka çarem yoktu.

itiraf sayfası. [yarı texting]Where stories live. Discover now