Tuzak

146 13 10
                                    

Brake'in Gözünden

Haritanın sonuna gelmiştik. Babam da yeri bulmuştu. Artık her şeyi düzeltme vaktiydi. Merdivenlerden aşağı inecek ve saatin projelerini bulacaktık. Sonra da saati yapacak ve her şeyi düzeltecektik.

Brick: Brake dur! İlk önce tuzak var mı onu kontrol edelim!

Cebinden bir top aldı ve merdivenlerden aşağı attı. Hiçbir şey olmayınca bu sefer de Dekster amca cebinden bir zımbırtı çıkardı ve tarama yaptı. Ondan da bir şey çıkmayınca aşağı inmeyi kararlaştırdık. Yavaş yavaş basamaklardan iniyorduk. Babam ve Dekster amca önden ben ise arkadan gidiyordum. Her ihtimale karşı ise uçuyorduk. Babam Dekster amcayı kollarından tutup uçuruyordu. Birden bir ses duyduk.

Brick: O da neydi?
Dekster: Hemen tarama yapıyorum.

Zımbırtısını çıkardıktan sonra birkaç dakika onunla uğraştı.

Dekster: Olamaz!
Brick: Ne oldu?
Dekster: Buradan hemen çıkmalıyız.

Birden geldiğimiz kapı kapandı ve babam Dekster amcayı yere bıraktı.

Brick: Ne oldu?
Dekster: Biri buranın içindeki bağlantı frekanslarını kapatmış. Yani aletim çalışmıyor!
Ben: Yani telefonlarımız da işe yaramaz!
Brick: Aynen öyle!
Ben: Peki ne yapacağız? Geri gidemiyoruz.
Dekster: Burayı kesinlikle Profesör yaptı ve biz onu hafife aldık!
Brick: Uçuyorduk. Nasıl bizim burada olduğumuzu anladı.
Dekster: Koku uyarıcılar.
Brick: Tamam o zaman ileri gidiyoruz!
Dekster: Bu çok riskli!
Ben: Tamam o zaman ben gideceğim!
Brick: Ne dedin sen? Olmaz!
Ben: Eğer burada kalırsak zaten kaybolacağım. Eğer içeri girersem ve başaramazsam yine kaybolacağım. Denemeden bilmemektense deneyerek kaybolmayı yeğelerim. Fakat sizin kaybedecek bir şeyiniz yok o yüzden siz burada kalın.

Babam omzumdan tuttu ve bir of çekti.

Brick: Böyle cesaretlikler göstermek için biraz küçük değil misin?
Ben: Babama çekmişim! Annemi benim yaşlarımda kurtarmıştın sen! En azından öyle derdin.
Brick: Ben öyle bir şey yapmadım. Fakat şansım olsa onun için yapardım.
Ben: O da değişti öyle mi?
Brick: Galiba.
Dekster: Duygusallığı kesin de ne yapacağız onu söyleyin.
Brick: Ben gidiyorum. Sen istersen burada kal Einstein.
Dekster: Öyle mi dersin seni tek hücreli amip!

Gülmeye başladık. Anlaşılan bazen eski günleri hatırlamak insana iyi geliyordu.

Brake: Ben tek başıma gitmeliyim. Siz zarar görürseniz. Kendimi asla affetmem.

Bu sefer omzumdan tutan Dekster amca oldu.

Dekster: Baban haklı! Bu şeyler için küçük değil misin sen? Aynı babası!

Sonra omzumu bırakıp yürümeye koyuldu.

Dekster: Eeee gelmiyor musunuz?
Brick: Geliyoruz. Haydi yürü Brake. Yoksa bu bizi geçti diye hayat boyu hava atar!

Güldüm ve babam ile Dekster amcanın peşinden gittik. Çok karanlıktı.

Ben: Baba ateş nefesini kullansana çok karanlık oldu. Böyle gitmeye devam edersek tuzaklara yakalanabiliriz.
Dekster: Ateş nefesi mi?
Brick: Benim öyle bir gücüm yok.

Bu çok tuhaftı. Babam annemi kurtardığında ateş nefesini kullandığını söylemişti ama şimdi neden böyle yapıyordu?

Ben: Baba sen mangalın ateşini bile öyle yakardın.
Brick: Dedim ya benim öyle bir gücüm yok.

Neler oluyor? Neden böyle yapıyor? Yoksa o da mı değişti? Annemi kurtarma isteği ile mi oluştu o gücü?

Dekster: Gerçekten yok mu Brick? Baksana Brake olduğunu söylüyor. Bu değişecek bir anıya benzemiyor.

Babam iyice öfkelenmişe benziyordu.

Dekster: Hem Blossom'da da buz nefesi var sende de ateş nefesi olabilir. Bir denesen ne olur ki?
Brick: Ho ho! Bak olmuyor.
Brake: Noel baba gibi yaparsan olmaz tabi. Bak böyle.

Üfledim ve buz nefesimi ortaya çıkardım.

Brick: Ben de yok işte! Bakın hem bir ışık var orada! Hemen oraya gidelim.

O ışığı ben de görmüştüm. Hemen oraya doğru adımlarımızı hızlandırdık. Bu işte sonraya kaldı anlaşılan.

DEVAM
EDECEK

Brake'in ÖyküsüWhere stories live. Discover now