Benim Öyküm Bu Kadar

254 20 38
                                    

Brake'in Gözünden

15 dakikam vardı ve bence bu benim için yeterliydi. Saatime baktım ve düğmelere basarak portalımı açıp o değiştirdiğim güne gittim. Sonra kendimi gördüm ve onu durdurdum. Çok şaşkındı. Aslında kim olsa şaşırırdı.

Oradaki Ben: Sen, sen bensin!
Ben: Çok klişe oldu ama evet ben senim! Gelecekten geliyorum ve eğer bunu yaparsan kuzenlerin gelecekte olmayacak.
O. Ben: Yani filmler haklıydı.
Ben: Bi bakıma evet!
O. Ben: Peki şimdi ne yapacağız?
Ben: Her şeyi akışına bırakacağız, yani kendi hallerine.
O. Ben: Fakat eğer bunu yapmazsam sen yok olursun.
Ben: Aslında annem bana bunu açıkladı. Ben yok olmayacağım. Fakat yaşadıklarımı unutacakmışım.
O. Ben: Tüh be maceraya yazık oldu.
Ben: Aslında değil! Unutmak için birkaç saat gerekiyormuş. Ondan sonra bunların hepsini unutacağım. Fakat unutmadan önce bunların hepsini kaydedeceğim. Kim bilir unutsam bile bir hikaye çıkar belki.
O. Ben: Haklısın. O zaman gelecekte görüşürüz.
Ben: Görüşürüz.

Portalı açıp geri gitmişti. Ben de aynısını yapmaya başlamıştım ki arkamdan biri yakamdan tuttu.

Brick: Sen de kimsin?
Ben: Ben Brake!

Olamaz yine mi hemen bir şeyler bulmalıyım.

Ben: Şey siz de Brick olmalısınız! Biliyor musunuz ben sizi bayan Blossom ile çok yakıştırıyorum.
Brick: Saçmalama bu asla olmaz!
Ben: Belki bir gün olur!
Brick: Saçmalama dedim sana! Benim gibi havalı ve cesur biri, onun gibi birine mi bakacak?
Ben: Haklısın o da doğru! Fakat birgün evlenirseniz ve çocuğunuz olursa adını Brake koyun!
Brick: Öyle bir şey olmayacak! Hem olsa bile bana neden güvenesin?
Ben: O da benim yanlışım olur.

Oradan ayrıldım ve bir çalılığın arkasına geçtim. Saatimin geri dönüş düğmesinine bastım ve basarken babamın birkaç sözünü de duydum.

Brick: Ne tuhaf bir çocuk! Bana güvenebileceğini sanıyor. Fakat öyle bir noktaya bile geleceğimi sanmıyorum.

Gözlerimi açtım ve artık orada olmadığımın farkına vardım. Profesöre saatini vermeye gittim. Kapıyı çaldım ve önüme yaşlı bir adam çıktı. Bunları yeniden yaşamak istemiyordum oysa! Yine neyi yanlış yapmıştım?

Ben: Profesör bu, bu sen misin?

Sonra kapıya Brust gelmişti.

Brust: Dostum 1 gündür neredesin sen? Annen perişan oldu! Haydi gel de bize yardım et! Sonra da annenleri arayalım.
Ben: Ne için?
Brust: Dostum yaşlılara yemek dağıtmak için tabiki!
Ben: Bu Profesör değil mi yani?
Brust: Bunu da nereden çıkardın?
Ben: Dostum çok kötü şeyler yaşadım boşver onları.

İçeri girmiştim. İçerde birkaç yaşlı Brooke, Brust, Profesör, tanımadığım bir kız ve Amanda vardı. Dur bi saniye Amanda mı? Onun burada ne işi vardı? Brust'un yanına gidip kulağına fısıldadım.

Ben: Brust şu kız kim ve Amanda'nın burada ne işi var?
Brust: O kız Pelin! Türkiye'den gelmiş ve Brooke'un sevgilisi. Amanda da benim sevgilim. Onlardan rica ettik. Onlarda geldiler işte! Bu arada Amanda, Bloom'un ikiz kardeşiymiş.
Ben: Nasıl?
Brust: Annesi ile babası boşanmış. Sonra Amanda'nın annesi başka bir adamla evlenmiş. Bu yüzden soyadları farklıymış.
Ben: Dostum siz neymişsiniz ya! Ben bir gün yoktum ve hemen bir sevgili yapmışsınız. Eğer bir hafta olmazsam neler neler yaparsınız siz?

Sonra Amanda'ya baktım. Genelde onunla pek konuşmadığım için hiç farkedememiştim. Gerçekten de Bloom'a çok benziyordu.

Birkaç dakika sonra babam geldi.

Brick: Brake bir gündür neredesin sen? Annen...
Ben: Hamile biliyorum!
Brick: Ne dedin sen?
Ben: Dur sen bilmiyor muydun?

Sonra annem geldi ve babam, anneme doğru yöneldi.

Brake'in ÖyküsüWhere stories live. Discover now