8. BÖLÜM - Siyahın Kaderi

10.4K 506 111
                                    

*

Kokular, üzerine kilit vurulmuş hatıraların anahtarıydılar.

*

8. BÖLÜM - Siyahın Kaderi

Anlam veremediğim bir ürperti tüm vücudumu ele geçirirken arkamdan uzattığı eliyle telefonumu veznenin üzerine bıraktı. Elini çekeceğini düşünürken diğer kolunu da öbür yanımdan uzatıp beni olduğum yere hapsetti. Ondan uzaklaşmayı geçtim yüzümü bile ona dönemiyordum.

Ben olduğum yerde çivilenmiş gibi dikilirken başını kaldırıp diğer yanıma doğru uzattı. Dudakları kulağıma doğru yaklaşırken sıcak nefesi boynuma çarpıyordu. 

''Hera...''

Dudakları arasından dökülen ismim sanki yasaklı bir kelimeymiş gibi kulaklarımı tıkayıp buradaki her şeyden soyutlanmak istedim tam o an. Sersemlemiş bir şekilde bir an önce arkamdan çekilmesini ve buradan uzaklaşmasını dilerken gözlerimi kapattığımın bile farkında değildim. 

Kokular...

Kokular, üzerine kilit vurulmuş hatıraların anahtarıydılar.

Öyle ki, diğer dört duyudan da çok daha güçlüydü bu duyu. Gördükleriniz zamanla silinebilirdi beyninizden, dokunduklarınız şekil değiştirirdi ellerinizde, tadını aldığınız tüm o nimetler bozulurdu, duyduklarınız ise zamanla, bir okyanusun altına gömülür ve yok olurdu.

Ama koku,

Kokular her daim beyninizdeki yerini korurdu.

Gözlerim panikle açılıp beynimin bana oynadığı oyunu kabullenmek istemez gibi hızla kırpıştırdı kirpiklerini.

Yabani bir meyve ve alt tonda ona uyumlu birkaç baharatlı bitki.

Bu koku, kesinlikle bilindikti.

Ellerini iki yanımdan da çekip beni serbest bıraktığında uzun bir süre tuttuğum nefesimi dışarı verdim sıkıntıyla. Kendine gel Hera...

Telaşla kirpiklerimi kırpıştırıp nefesimi de düzene soktuğumda hemşirelerden birinin işini bırakıp bizi izlediğini fark ettim. Hemşire, takım elbisesinin ceketini sırtından aşağı doğru sarkıtıp parmağına geçirirken diğer elini cebine yerleştirmiş ağır ağır merdivenlerden inmekte olan Uraz'a bakıyordu. Gözleri imalı imalı bana döndüğünde daha fazla olduğum yerde kalamayacağımı anlayıp telefonumu aldığım gibi annemin odasının yolunu tuttum. İçeri girdiğimde sessiz olmaya özen göstererek kapıyı ardımdan kapadım. Parmak uçlarımda yürüyerek annemin başına gidip onun güzel yüzünü inceledim bir süre. Az öncekine kıyasla daha iyi görünüyordu. En azından sakinleşmiş gibiydi. Kapalı gözlerine bakılırsa belki de çoktan uykuya dalmıştı bile.

Gecenin bir yarısı uyumak üzere yattığım yatağımdan telaşla fırlayıp annemin doğumunun başlamış olduğunu görmüştüm. Acilen hastaneye gelip annemin kardeşimi dünyaya getirmek üzere doğumhaneye gidişini izlemiştim. Saatlerce doğumhane kapısında beklemiş ve bu kadar koşturmada da fark etmeden yorulmuştum. Kendimi en az annem kadar yorgun hissediyordum. Ağırlaşan göz kapaklarıma daha fazla direnemeyip odada bulunan tek kişilik koltuğa kıvrılıp uykuya kendimi teslim ettim.

***

Çok geçmemiş olmalı. Pencereden içeri çoktan doğmuş olan güneşin ışıkları girerken aralandı gözlerim. Belki koltuğun rahat olmamasından belki de içimdeki huzursuzluktan derin uyuyamamıştım. Koltukta oturur pozisyona geçip vücudumu esnetirken annemi göz ucuyla kontrol etmeyi de ihmal etmedim, hâlâ uyuyordu. Verilen sakinleştirici ilaçların etkisiydi sanırım bu uzun uykusunun sebebi. Oturduğum yerden kalkıp pencereye yöneldim. Haziran güneşi tüm sıcaklığıyla şehri ısıtırken hastane bahçesindeki insanları izledim bir süre. Pembe, mavi üniformalarıyla nöbetten çıkmış hemşireler evlerine doğru yol alırken diğerleri nöbeti devralmaya geliyorlardı. Acil kapısının önünde bekleyen ambulansların arkasındaki bankta oturmuş iki ambulans görevlisi ellerindeki karton bardaklarla sohbet ediyordu. Onların tam karşısındaki başka bankta ise yaşlı bir adam tek başına oturmuş yerdeki taşları inceliyordu. Oldukça sakin görünen hastane bahçesine bir araç girdi daha sonra. Hastanenin giriş kısmına en yakın yere park ettikten sonra içinden uzun boylu, açık kumral saçlı bir adam indi. Arka kapıyı açıp içinden büyükçe bir çanta ve bebek puseti indirdi. Sırtı dönük olduğu için yüzünü göremiyordum ancak elindeki çanta ve pusetten benim bulunduğum kata geleceği belliydi.

BEBEK (Kitap Oldu!)Where stories live. Discover now