9. BÖLÜM - Sen ve Ben... Nasıl Desem...

10.1K 459 88
                                    

*

Bazı şeyler vardır, telefonda eksik anlatılır.

*

9. BÖLÜM - Sen ve Ben... Nasıl Desem...

Siyah arabanın sürücü tarafında o, diğer tarafında ben dikilmiş birbirimize bakıyorduk. O, aniden yola atlayarak kazaya sebebiyet verecek kadar önemli ne olmuş olabileceğini düşünüyordu muhtemelen. Ben ise ondan beni sınava götürmesini nasıl isteyeceğimi düşünüyordum. Şu an gerçekten bir tır şoförünün yanında olmayı tercih edebilirdim.

''Burada bu hâlde ne işin olduğunu anlatacak mısın yoksa bakışmaya devam mı edeceğiz?''

Kısa bir anlığına ayaklarım geri geri gitti. Sağıma soluma bakınarak buradan geçecek bir araba arıyordu gözlerim. Ama sanki tüm dünya donmuştu da bizden başka kimse yoktu ortalıkta. Etrafıma bakınmayı kesip yeniden ona çevirdim gözlerimi. Cevap beklercesine kaldırdığı kaşlarına rağmen hiçbir cevap vermeden kapıyı açıp sürücü koltuğunun yanına oturdum. Onun da yanıma oturup beni soru sormadan istediğim yere götürmesi için gözlerimi kapatmış içimden dualar etmeye başladım ancak o, hiçbir şey olmamış gibi açık kapının önünde dikilmeye devam etti.

Dün merdivenlerde neredeyse üstüne düşen ve bir teşekkürü bile çok gören kaba bir kız, asansörde geçen kısa konuşmanın ardından maruz kalınan bir ukala sıfatı, telefonunu düşürdüğü yerden alıp getirdiği hâlde yine de bir teşekkür alamadığı kız ama en önemlisi annesi fenalaştığında onunla ilgilendiği için bile ona nazik davranmayan bir kız...

Tanışmamızın bu kadar talihsiz başlaması tamamen benim yüzümdeyken bir de sabah sabah arabasının önüne atlamış, koltuğuna oturmuş bekliyordum. Üstüne üstlük beni istediğim yere sorgusuz sualsiz götürmesini diliyordum.

Belki birkaç dakika sonra -ama şu an tek bir saniyesi bile çok kıymetli olan bana saatler gibi gelmişti- beni azarlayıp kızacağını hatta arabasından kovacağını düşünürken tam tersi bir şey oldu. Hızlıca kapısını açıp tam yanımdaki koltuğa oturdu. Yüzüme bakmadan, tek bir kelime dahi etmeden gaza bastı, olduğumuz yerden uzaklaştık. Ne olduğunu anlatmamış, nereye gitmek istediğimi söylememiştim. İkimiz de arabada oturmuş sessizce önümüzde akıp giden yola bakıyorduk. Sağ eliyle direksiyonu kavrarken sol elinin dirseğini cama dayamış parmakları ise biçimli dudaklarının üzerini örtüyordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Nasıl söyleyeceğimi... Sinirlendiğim zaman hızlı hızlı konuşup susmayan ben, şu an ağzımı bıçak açmıyordu. Konuşmayacağımı fark etmiş olacak ki sessizliği bozan o oldu.

''Evet?''

Hâlâ bir şeyler anlatmamı bekliyordu sanırım. Sınavı unutuşumu söyleyip de benimle dalga geçmesini istemiyordum. Şu anki surat ifadesine bakılırsa herhâlde en son yapacağı şey olurdu bu ama...

''Ladin Siteleri.''

''Efendim?''

Arabaya bindiğimizden beri ilk kez bakmıştı bana. Evimin olduğu siteleri bilmediğinden ne dediğimi anlamamış olduğunu sandım. Ama onun anlayamadığı şey tabii ki bu değildi. Üstelik hâlâ bana bakmaya devam ediyordu. Yol boş olmasa çoktan birilerine çarpmış olurduk.

''Ladin Siteleri'ne gitmek istiyorum. Şehrin çıkışına doğru bir köprü var. Uzun bir köprü. İsmini bilmiyorum. Ama insanlar ona Araf diyorlar sanırım. Değişik bir isim... İşte o köprüyü geçince başlayan siteler Ladin Si...''

''Oradan bakınca taksi şoförüne mi benziyorum?'' Ondan beklenmeyecek şekilde yüksekti sesi.

Yutkunarak, ''Efendim?'' diye geveledim.

BEBEK (Kitap Oldu!)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora