17. BÖLÜM - Açıklama

7.3K 370 215
                                    


Merhaba bebeklerim... Hepiniz hoş geldiniz. Umarım Wattpad en kısa zamanda eski haline geri döner. Ama dönmese bile ben yazdığım tüm bölümleri yayınlamaya devam edeceğim sizler de okuduğunuz sürece... (: Hepinizi çok çok öpüyorum! Keyifli okumalar diliyorum... <3 <3

*

Uraz'ın karanlıklarında bana tanıdık gelen bir güven hissi vardı.

*

17. BÖLÜM - Açıklama

Tüm bedenim kasılmış, ellerim üzerimdeki tişörtün uçlarını sımsıkı kavramış ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemeden öylece bakakalmıştım bu adamın suratına. Nasıl hissetmeliydim? Ne cevap vermeliydim? Tabii ki doğruları söylemeliydim. Peki doğru neydi, yanlış hangisiydi? Son birkaç saat içinde yaşadığım her şeyin doğruluğunu sorgular oldu beynim. Benim sınavımı unutuşum tamamen aptallık, Uraz'ın arabasına binmeyi kabul edişim tamamen bir saçmalıktı. Giymem için verdiği kıyafetleri alıp üzerime geçirmem o zaman bile bana çok yanlış gelmişken neden itiraz etmemiştim ki sanki? Şu an kendimi bir hırsız gibi hissediyordum. Evet, evet. Bir hırsız! Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmazdı sonuçta ve ben de bu kıyafetleri sahibine sormadan alıp giymiştim. Her ne kadar Uraz bir sorun olmayacağını söylediyse de... Şu an karşımda iki çift göz benim ağzımdan çıkacak cümleleri beklerken ben kendimi kocaman bir sorunun ortasında hissediyordum.

Hamile olduğunu söylemişti. Evet, eşinin hamile olduğunu söylemişti. Bebek bekliyoruz, demişti. Öyleyse bu kadının yanındaki adam da kimdi? Kafamda bir sürü saçma senaryo dönüyordu ama benim en kötüsüne inanmaktan başka çarem yokmuş gibi hissediyordum. Bu kadın... Eşini aldatıyor muydu? Hem de Uraz'la. Peki ya bu bebek... Yoksa... Uraz'ın minik bebeği... Hayır. Böyle bir şey olmuş olamaz. Ne bu güzel sarışın eşini aldatıyor olabilir ne de Uraz.

Her şeyden önce eğer ortada bir ihanet varsa bu şu an benim sayemde ortaya çıkacaktı. Eşini her şeyden, herkesten çok sevdiği her hareketinden anlaşılan bu adam saatler önce eşinin dünyaya getirdiği bu sevimli bebeğin kendisinden olmadığını anlayacaktı. Baba olmanın ilk saatlerinde, belki de hayatının en özel, en güzel saatlerinde böyle ağır bir yükü takacaktım omuzlarına. Ah be Hera, ne gerek vardı bu kadar belaya atlamana...

Peki ya Uraz? O bu kadar... Bu kadar çirkin bir insan mıydı? Çirkinlikten kastım tabii ki ruhuyla alakalıydı. Onun ruhu da bedeni gibi zifiri bir karanlık mıydı? Ruhu, kalbi, zihni, yüreği... Boş bir karanlıktan mı ibaretti bu adam? Böyle bir iğrençliği yapabilir miydi gerçekten? Evli bir kadınla... Bir ilişki yaşamak... Yok, hayır. Ne yaparsam yapayım bu cümle tamamlanmıyordu beynimin içinde. Asla tamamlanmayacaktı da.

Kendine gel Hera, kendine gel ve aklını başına topla...

Bana merakla bakan gözlere ne söyleyeceğimi düşünürken dudaklarımı defalarca açıp kapamıştım ancak arasından çıkan tek şey artık sıcak olmayan nefesimdi. Tüm bedenimi ele geçiren bu keskin soğuk nefesimi de ele geçirmişti. Olduğum yerde titremeye başlarken sonunda bir şey, bir ses çıkarabildi dudaklarım.

''Ben... Çok özür dilerim...''

Neden özür dilediğimi bilmiyordum. Güzel sarışından özür diliyordum, kıyafetlerini giydiğim için. Bu düşünceli adamdan özür diliyordum, eşinin ihanetini -doğruysa tabii- bu şekilde öğrenmesine vesile olduğum için. Karşımdaki yatağında huzurla uyuyan minik bebekten özür diliyordum, gözlerini böyle bir pisliğin içinde açacağı için. Ve kendimden özür diliyordum, az kaoslu (!) hayatıma daha da fazla bela bulaştırdığım için.

BEBEK (Kitap Oldu!)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें