16. BÖLÜM - Kıyafet

7.4K 384 162
                                    


Hayat böyleydi. Sizin tohumunu kendi ellerinizle ektiğiniz hayaller, bir başkasının hayatında filizlenirdi.

*

16. BÖLÜM - Kıyafet

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi araladığımda bembeyaz tavan selamladı beni tüm gerçekliğiyle. Yatıyordum. Hastanenin bembeyaz odasında koluma bağlı bir serumla yatıyordum. İlk birkaç saniye algılayamasam da şu an içinde bulunduğum durumu, yatakta doğrulup tek kolumu arkamda destek yapıp çevreme bakınınca algılamaya başladım. Gözlerimin önünden aktı her şey bir bir. Sınavı unutuşum, Uraz'ın arabasına binişim, Uraz'ın evine gidişim, Uraz yüzünden geç kalışım, Uraz'ı bulamayışım... Gözümün önünden akan onlarca sahne içinde başrolü oynuyordu Uraz Soyden. Ona hem sinirliydim hem kırgın, hem merak doluydum hem de kızgın. Şu an ne yapıyor, nerede, neden birden çekip gitti, o şarkı da neyin nesiydi her şeyi merak ediyordum. Ve tabii ki annemi de.

Kafamdaki tüm Uraz sahnelerini silip yerine annemi getirmeye çalıştığım sırada kapım çalındı iki defa. Beklediğimden de cılız çıkan sesimle seslendim.

''Gir...''

Sesimin cılızlığına eşlik eden bir kapı gıcırtısı yayıldı beyaz odanın içine. Kapıya doğru başımı kaldırıp kimin geldiğini görmek istiyordum ki yaşadığım dejavuyla birlikte başımı önümdeki duvara çevirdim aniden. Çünkü açılan kapıdan gördüğüm ilk şey bebek sarısı saçlardı.

Onu o günden sonra hiç görmemiştim. Anneme defalarca aynı parka gitmeyi teklif etsem de bir daha o kadar büyük bir parka gitmeyeceğimizi tembihlemişti bana. O da çok korkmuştu benim gibi, biliyordum ama ben de barbie bebeğimi bulmak ve tekrar onunla limonlu kek yiyip meyve suyu içmek istiyordum. Dediğim gibi henüz dört yaşımdaydım...

Daha sonraları ise korktuğum anlarda gözümün önünde beliren bir melek gibiydi o sarışın kadın. Yaşım büyüdükçe onun gerçekliğinden şüphe eder olmuştum ama tam şu anda kapının aralığından gördüğüm bu saçlar onun gerçekliğini bana kanıtlamak ister gibiydi.

''Merhaba... Bizi çok korkuttunuz... Nasılsınız, iyi oldunuz mu biraz daha?''

Hayır, o değildi. Barbie bebeğim değildi konuşan. Pembe beyaz saten pijama takımı, saçındaki pembe kurdelesi, yüzünde yorgunluğunun gizlenemeyen izleriyle dün gece gördüğüm o güzel sarışındı bu. Yanında da beni birine benzettiğini söyleyip kolumdan yakalayan eşi duruyordu. Bu kumral adamın dün geceki gibi bir eli eşinin omzunda diğer eli ise karnındaydı. Dikkatimi çeken de bu oldu. Kadının karnında bebeği yoktu.

''İyiyim... Neler olduğunu anlayamadım ama... Siz? Bebeğiniz nerede?''

Son birkaç saattir yaşadıklarım yüzünden oldukça endişeli çıkan sesime karşın aynı gülümsemesi ve içtenliğiyle konuşmaya devam etti kadın.

''Korkmayın canım, minik bebeğimiz yan odada şu an mışıl mışıl uyuyor. Sezaryen tarihimiz bugündü bizim. Dün gece de son hazırlıklarımızı tamamlıyorduk zaten. Asıl siz nasılsınız? Birden öyle yere yığılıp kaldığınızı söyleyince eşim, nasıl korktum anlatamam...''

Birkaç saat önce sezaryen olmuş birine göre oldukça dinç görünüyordu. Sadece hafif öne doğru eğilmiş vücudu ve bir eliyle tuttuğu dikiş yerleri dışında hiçbir şeyi yok gibiydi. Yüzünde o sıcak gülümsemesi, sesindeki samimiyetle çok güzel bir lohusaydı şu an karşımdaki.

BEBEK (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin