5

27 6 1
                                    

   Demet Akalın, Yıkıl karşımdan

İyi okumalar,

   Uzun saçlarımı hafif hafif sallandıran rüzgar, beni hayattan çekip zihnimin derinlerine sürükleyen şarkılarım ve bütün bu huzurun üstüne tüğ diken Burak.

Tam huzurun dingin sularına kendimi bırakmışken, kulaklığımın tekini kendi kulağına takıp rahatça ağaca yaslanmıştı. Gözlerimi pörtleterek hışımla ona döndüm. Yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle tam gözlerimin içine bakıyordu. Ben ne kadar sinirliysem, o bir o kadar sakindi. Ağzımı birkaç kez kapatıp açtım. Rahatlığına diyecek söz bulamıyordum.
En sonunda, "senin tekmelemen gereken bir topun yok mu? Niye rahatımı bozuyorsun?" diyebildim.

Bakışlarını hiç çekmeden güldü. "Senin oynaman gereken barbilere hiç girmeyelim ufaklık." Ne diyordu bu sırık allah aşkına? Kulaklığımı kulağından çekip alırken yerdeki küçük taşı kafasına attım. "Benimle düzgün konuş." kafasını ovuşturup yine güldü. İç sesim, sevimsiz diye bağırırken ayağa kalktı. "Peki ufaklık gidiyorum." deyip ardına bakmadan gitti.

Kaçan huzurumu geri getiremeyeceğim için toparlanıp ayağa kalktım. Herkes bir yana dağılmıştı. Burak, Selim, Rüzgar ve Berat çimlere oturmuş maçı tartışıyorlar; Rümeysa ve kübra Beste ile ilgileniyorlar; annemler sohpet ediyorlar; babamlar yürüyüş yapıyorlar; Atakan, Damla, Rümeysa'nın kardeşi Arda ve Arya parkta oynuyorlardı. Irmak ortalarda görünmüyordu. Kızların yanına doğru yürüdüm.

"Irmak nerede biliyor musunuz?" Rümeysa elindeki mama dolu kaşığı Beste'nin ağzına götürürken cevap verdi. "En son biraz dolaşacağını söyledi ve gitti. Bilmiyorum şimdi nerde." Irmak yalnızca morali bozuk olduğunda yürüyüş yapardı ki. "Morali bozuk olmalı. Yardım edermisüniz? Bulalım onu?" kızlar kafa sallayıp besteyi bırakmaya giderken içimde bir sıkıntı hissettim. İkisi gelince ağaçlık alana dağılıp aramaya başladık. Neredesin diyer yarım?

Bir kaç ağacı geride bırakmıştımki bir hıçkırık sesi ilişti kulağıma. Bu ses can içimindi. Kalın gövdeli bir ağacın arkasından geliyordu sesi. İleri birkaç adım atmıştımki onu gördüm. Ağacın altında dizlerine başını gömmüş ağlıyordu. Nefesim daralırken yanına koşarak yere çöküp kollarımı etrafına doladım. Gözlerim dolmuştu hemen. "Ne oldu canım? Anlat bana. Hani ben senin diyer yarındım? Hani bir şey olduğunda ilk bana gelirdin? Şimdi ne değişti? Neden anlatmıyorsun hiç birşeyini? Bak bana." kafasını kaldırıp gözyaşlarını özenle sildim.

"Ben seni çok seviyorum. Duydun mu beni? Seni kimse üzemez. Şimdi eğer istersen bana anlatabilirsin. Neden dökülüyor o inciler?" gözlerindeki yaşlara ramen gülümseyip sıkıca sarıldı.

"Ben de seni seviyorum. İyki varsın. Senden saklamak istememiştim. Beni affedermisin?"

"Sen yanlış bir şey yapmadın ki." birbirimizden ayrılıp ağaca yaslandık. Az ileride bize bakan kızları görünce ikizimi çaktırmadan dürttüm. O da kızları görünce minik bir el hareketi ile yanımıza çağırdı. Kızlar buruk gülümsemelerle karşımıza gelip oturdular. Irmak fazla beklemeden söze girdi.

"Ben umursamazın önde gideniyim. Sevdiğim kişilere de böyleyim bazen. İki sene öncesine kadar umursamak nedir bilmeyen ben, aşık olunca anladım. Başlarda sadece basit bir dikkat çekme mevzusu sansamda, bir kaç ayda sandığımdan daha fazlası olduğunu fark ettim. Gözlerine baktığımda kalbini gördüğüm tek kişiydi o benim. Kendimden sakındığım sevdiğim. Ama olmazdı. Bana yakışmazdı. Biz beraber büyüdük. Nasıl derim? Seni seviyorum Selim diye. Yapamam."

Kızlar ağızları beş karış açık bakakalırken ben sevinçle gülümsedim. İşte başarmıştı.

Üçümüzde sözleşmiş gibi Irmak'a sarılıvermiştik.

İşte ait olduğum yerdeydim.

.....

Bölüm sonu,




Hayat DediğinWhere stories live. Discover now