17

23 6 0
                                    

        Ufuk Çalışkan, yeni limanlara

Bugün de sizlerden birer şarkı istesem. Kullanırsam bölümde ismine de teşekkür edeceğim. Lütfen, beni yalnız bırakmayıp destek olun. Önceki bölüm ile 300 olmuşuz. Bu beni öyle mutlu etti ki, sizlere anlatamam. İyki diyorum hep, iyki yanımdasınız. Çok teşekkürler,

Çok konuştum sanırım. Neyse, ben sizi bölümle başbaşa bırakayım.

İyi okumalar,

          Toprak İkra Erel'den

   Hani bazen, kalbinizin sıkıştığı anlar olur. Nefes alamadığınız, içinize kocaman bir taşın oturduğunu hissettiğiniz...

Hah bende aynen öyle hissediyordum.

Uyandığımda diğer yarımı, yastığa yüzünü gömmüş ağlarken gördüğümden bu yana canım acıyordu.

Canım için, canım acıyordu.

"Biriciğim, hadi anlat bana. Korkutuyorsun bak beni. Hem sorunun ne ise, beraber düşünür, illa çözüm buluruz."
Bunun gibi kaç tane şey söylemiş; rahatlatmak için saçlarını okşamayı bir an bile bırakmamıştım. İsterse anlatmasın, ama iyi olsundu  işte.

Yüzüstü uzandığı yatağından aniden kalkarak, ben ne olduğunu anlayamadan kollarını boynuma dolayıp kafasını omzuma gömdü.
Omuzları sarsılarak, canımı acıtarak ağlıyordu.

Tereddütsüz sardım kollarımı.

Öyle savunmasızdı ki...

Ah be can içim...

"Başkasını seviyormuş." hıçkırdı. "Ben burada onun için hayaller kurarken; onun gülüşüne ölürken." burnunu çekti. "O başkasını seviyormuş. Başkasını düşlüyormuş. Başkasına gülüyormuş. Kalbi başkasına çarpıyormuş. O, benim yapamadan başkasına koşmuş." kurduğu her cümle, gerçeği yüzüme tokat gibi çarparken; derince yutkundum. Bu acı ona çoktu. Kaldıramazdı.

Birşeyler söylemeliydim. Bir şeyler söylemeliydim. Böyle susup kalmamalıydım. İkizimin kafasını dağıtmalı; ardından, sevdiği kızın ismini öğrenmeliydim.

"Canımın içi sakin ol. Evet, öyle duymuş olabilirsin. Ama, doğruluğundan emin olamazsın. Gerçi, nereden duydun bilmiyorum ama. Ben bu olayı araştıracağım sen üzülme olurmu?" küçük bir kız çocuğu gibi kafasını salladı. "Şimdi ağlamayı bırakıyoruz. Yoksa abla kızar. Hem," yüzümü buruşturup güldüm. "O sümüklerini akıttığın şey bir mendil diğil. Benim tişörtüm..." kıkırdadı. "Ha mendilden daha kullanışlı yani." güldüm. "Laf da sokabildiğine göre iyisin Irmak hanım? Çek o sümüklü şeyi tişörtümden. O senden pahalı bir tişört. Tam beş TL elli kuruş..." ikimizde gülüştük.

İşte bunu çok seviyordum.

Irmak elini yüzünü yıkamak için banyoya geçerken; ben de, balkon kapısını ve balkondaki camları açıp mutfağa indim.

Annem ve babam yine erkenden işe gitmişlerdi.

Yüzüm bir parça düşmüştü. Belli etmeden toparladım.

"Günaydın, Toprak çalışanım, kahvaltıyı yatağıma bekliyorum." gözlerimi devirdim. "Başka bir isteğiniz varmı Rüzgar bey? Ay ne saçmalıyorsun ya? Bana yardım etmezsen, sana bir lokma bile vermem. Çok ciddiğim." bıyık altından güldüğümü inkar edemem.

Sahte bir kızgınlıkla merdivenleri bitirip yanıma geldi. Dolaptan çıkardığım salatalık ve domatesleri yıkayıp tezgaha koydum. "Bunları doğrasan yeterli."

Yüzünü buruşturup istemese de işe koyuldu. Sırıttım. İnşallah elini kesmezdi.

***

  Güzel bir kahvaltının ardından; sofrayı toplayıp balkona geçmiştim. Kenarlarda armut koltukların, büyük yastıkların olduğu bir yerdi. Rahatlık baz alınmıştı.

Kenardaki dolaptan gitarımı çıkardım. Çalmayı çok az da olsa biliyordum.

Telefonumun kamerasını açıp sabitledim. Gitar kucağımdayken; çok geçmeden ilk notaları kucakladı parmaklarım..

"Belki birgün gelir diye, beklersin belki bir gün. Ama o gelmez.
Prangalı hayaller kurupta, onu yaşatırsın orda. Ama o gelmez.
Umutsuz bakışlar, umutsuz yarınlar, o umutlar yok artık.
Kimse arayıp sormaz, kimse kapını çalmaz, o kim ise yok artık.
Sen yeni limanlara yelken açarken, ben hala sendeydim. Ben, hala, sendeydim.
Rotasını kaybetmiş duygular, bak hala sendeydi. Bak, hala, sendeydi."

"Belki bir gün gelir diye, belki bir gün. Ama o gelmez.
Prangalı hayaller kurupta, onu yaşatırsın orda. Ama o gelmez.
Umutsuz bakışlar, umutsuz yarınlar, o umutlar yok artık.
Kimse arayıp sormaz, kimse kapını çalmaz. O kim ise yok artık.
Sen yeni limanlara yelken açarken, ben hala sendeydim. Ben, hala, sendeydim.
Sen yeni limanlara yelken açarken, ben hala sendeydim. Ben, hala, sendeydim.
Rotasını kaybetmiş duygular, bak hala sendeydi. Bak, hala, sendeydi."

Şarkıyı bitirdiğimde; içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Huzurluydum.

Çektiğim vidyoyu düşünmeden guruba attım.

Liseli tayfa:

Toprak, "vidyo,"

Toprak, "nasıl olmuş? Sizce instagrama koymalımıyım?

Çok geçmeden mesaj geldi.

Ranam,, " çok güzel söylemişsin kız. Koy bence."

Ayşecik, "Ranaya katılıyorum. Bencede süper olmuş."

Kar tanem, "birde sesim kötü dersin. E harika işte, tebrikler canım."

Atakan, "hıh çirkin şey, sesin, benimki kadar olmasada, fena değil. Bozuk radyodan hallice. Şaka şaka, tebrikler fıstık,"

Burak, "iyiydi. Baya baya iyiydi. Ama koyma. Gerek yok yani. Hem neden koyasın ki? Evet evet, koyma."

Rümeysam, "burak inkarının sebebini anlayamadım. Koysun işte. Harikaydı canım,"

Toprak, "hepinize çok teşekkür ederim."

Toprak, "aynen Burak ya, neden böyle diyorsun?"

Burak, "iyi, ne yaparsanız yapın."

Haydaa, ne olmuştu şimdi?


.....


Bölüm sonu,

Şarkı için, Ayşeciğime çok teşekkür ederim.

Kendinize çok iyi bakın.

Buradan, İzmir'e baş sağlığı diliyorum.

Biliyorum ki siz çok güçlüsünüz. Bununda üstesinden geleceğiz.

Hayat DediğinWhere stories live. Discover now