9

23 7 5
                                    

     Zehra, Cennetten çiçek 

İyi okumalar,

     Toprak İkra Erel'den:

    Çok eylenceli bir gondol sefasından sonra; herkes dağılmış, yanımda sadece, Irmak, Selim ve Burak kalmıştı. Küçük halkımı peşime takmış, lüneparkın içindeki oyuncakların arasında geziyorduk. Irmak kolumdan çekiştirince, götürmeye çalıştığı yere baktım. Sağ tarafımızda kalan kamikazeye doğru gidiyorduk. Gözlerimi kocaman açarak devasa oyuncağın korkunç hareketlerini süzdüm.

"Irmak saçmalam," tam ağzımı açmış bu korkunçluğa koca bir dur, diyecekken; omzuma atılan kol ve dudaklarıma kapanan bir el ile yerimde kalakaldım. Yok artık,

Irmağın kıkırtısıyla kafamı sıkıştığı yerden hafifçe çevirip beni tutan kişiye bakmaya çalıştım.

Burak

İnanmıyorum ya. Yok, hayır, inanmıyorum değil, inanmak istemiyorum ya.

"Böröksönö bönö bö. Nö yöptöğönö zönnödöyörsön sön?" anlaşılmaz kelimelerime göz devirdim. Sustuğumu görünce çarpıkça gülüp gözkırptı. Aptal sırık,

İleriye doğru sürüklenmeye başladığımda yüzümü buruşturarak ağzımdaki elini sinirle ısırdım.

Acıyla inleyerek elini çekti. Acısından faydalanarak omzumdaki kolunu itip yanyana duran Selim ve ikizimin arkasına saklandım..
Sağ elimi sağımdaki ikizimin sağ omzuna; sol elimi de solumda bulunan Selim'in sol omzuna koyup aralarındaki boşluğu ikisini çekiştirerek kapattım.

Afallamış iki yüze tehlikeli bir bakış fırlatıp konuşmaya başladım. "Sen Irmak hanım, eğer beni bu kavak ağacından bozma sırığa yakalatırsan: en değerli koleksiyonun olan çikolata koleksiyonunu Atakana hediye ederim." ikizimin yüzündeki dehşete düşmüş ifadeyi görünce çaktırmadan sırıttım. Pekala yapacağımı biliyordu.

"Ve Selim, Duman seni çok özlemiş. Selim abim gelsede oynasak diyor." kaskatı kesilmesiyle keyifle güldüm. İkiside, "yapamassın.." diye tıslayınca kahkaha attım.

Gülüşüm kesildiği anda ayaklarımın yerden kesildiğini şokla çırpınmadan önce anladım. Allah kahretsin. Burak sanki ben boş bir çuvalmışım gibi ters çevirip omzuna atmıştı. Beni tutan bir çift kol; bakıştığım beyaz tişört; ters durduğum için Burak'ın sırtına dökülen uzun saçlarım bana bütün bu olanların şaka olmadığını bas bas bağırıyorlardı.

Ufak bir çığlığım özgür kalırken sinirden gözlerim dolmuştu. Hayır, ağlayamazdım. Asla,

Burak iki hayine arkasını dönmüş oyuncağa doğru yürürken; belki vazgeçer ümidi ile çırpınıyordum.

"Görürsünüz siz. Söylediklerimi bir bir yapacağım. Duydunuzmu beni? Kime diyorum?" bağırışlarım sonlanırken son gördüğüm, birbirine korku ile bakan iki hayin olmuştu.

Burak beni oyuncağa bindirdiğinde; çok geçmeden yanıma geçip oturmuştu. Yine söylüyorum. Aptal sırık.
önüme takılan kilitlere sarılırken sırığa hiç bakmamıştım. Oyuncağın hafif hareketi ile gözlerim doldu. Hayır hayır, ağlayamazsın. Hadi ama, yapamazsın. Omuzlarım titremeye başlarken gözlerimi sıkıca kapatmış öylece duruyordum. Elini omzuma koyup korkuyla eğilen Burak'ın hareketlerini buzlu bir camın ardından fark etmeye çalışıyordum sanki. Kelimeler öylesine sönük; dokunuşu öylesine silik. Kapalı gözlerimden birer damla yaş yuvarlanırken; artık yalnızca omuzlarım değil, bütün vicudum zangır zangır titriyordu.

Burak'ın endişesi ile aynı oranda sesleri ve hareketleri artarken; ben çoğunu algılamayacak haldeydim. Çok geçmeden oyuncak durmuştu. Ancak çok geçti. Başımın döndüğü sıralarda, kilitler açılmıştı. Ardından Burak'ın kalkıp yerine başkasının oturduğunu fark ettim.

Kapalı gözlerimden yaşlar hiç durmadan akıyordu. Yüzümü avuçlarının arasına alan birini hissettiğimde zorlanarak gözlerimi açtım. Elalar endişe ile irislerime kilitlenirken, içindeki bütün duygular avuçlarıma dökülüp orada can bulacak gibiydi. Parmaklarıyla yaşlarımı silip saçlarımı okşadı.

Şu an hissettiğim tek şey huzurdu.

.....

Bölüm sonu,

Hayat DediğinWhere stories live. Discover now