16

20 6 0
                                    

İyi okumalar,

      Rümeysa Yıldızdan

   Avuç içlerim acırken; sarsakça ayağa kalktım. Onca alkıştan sonra yabancı takım kazanmıştı. Bizim okul müdürü de, yabancı takım ve dil sınıflarını pizza yemeye götürüyordu. Ben, Kübra ve Berat dil sınıfı olunca; diğerleri de bize katılmaya karar vermişlerdi.

Toprak ile dışarı çıktığımızda; Irmak eve gideceğini söyleyip uzaklaşmıştı.

Bahçede gelecek servisleri beklerken; ileride gördüğüm kişi gözlerimin kocaman olmasına sebep olmuştu.

Revir kapısının eşiğinde, hemşire ablayla bir şeyler konuşan, o iğrenç mahlukatın yüzü morluk içindeydi. Bir şeyler söylemeliymişim hissi ile ağzım aralandı.
Sağ gözünün çevresine yuva yapmış morluk, göz kapaklarını kısmasına sebep olmuş; elmacık kemiğindeki morluk ve dudağının kenarındaki yarık ile adeta tanınmayacak hale gelmişti. İyi ama nasıl? Haline katiyen üzülmüyordum; zira bunları fazlasıyla hak ediyordu. Benim anlayamadığım kısım, arkadaşıyla yanımdan uzaklaşan birinin çok geçmeden nasıl bu hale gelebildiğiydi.. Boş ver, diye haykırdı iç sesim. Sana yaptığı imaları ne çabuk unuttun. Dişli bir kıza denk gelmiştir.
Kafamı iki yana salladım. Unutmamıştım. Unutamazdım. Gözlerim dolarken, acı ile yutkundum.

Toprak neşeyle bana dönerken, dolu dolu olmuş gözlerimle afalladı. Ardından, bakışlarıyla bakışlarımın kilitlendiyi kişiyi buldu. Kolu kolumdan ayrılıp belimi sararken yutkundu. O an herşeyi anladığını fark ettim.

Kafam yorgunca omzuna düştü. "Canım, biriciğim, lütfen bırakma kendini. Baksana, bulmuş belasını ş******z." kulağıma kısıkça söyledikleri beni azda olsa rahatlatmıştı. Güvendeydim. Bundan sonra, başıma böyle bir olay gelemeyecekti. İzin vermeyecektim. Asla,

"Haydi gençler, servislere binin. Yoklama alacağız." duruşumuzu düzeltip servise doğru yürüdük. Bizimkilerin aralarında şakalaştığını duyuyordum; ama kafamın gürültüsünden söylenenler anlaşılmıyordu.

Sakin adımlarım birbirini takip ederken izlendiğimi hissettim. Etrafı tararken; bir çift siyah gözle kesişti irislerim. Bakışları bomboştu. Tek bir duygu kıvılcımı yoktu.

Ardından gözlerini çekti. İleride bir yere sabitlenirken gözleri; bu mesafeden bile görebildiğim bir ateş harlandı. Çenesi kasıldı.

İçime bir merak toğumu süzülürken; baktığı yere döndüm.

Ne yani, o sinir arkadaşınamıydı?

Yaralının gözleri de yabancıyı bulurken tökezledi. Gözleri kocaman kocaman olmuştu. Ardından, kaçar gibi revirin içine koşuşturdu.

Bu çocuk arkadaşından mı kaçıyordu?

Nasıl yani?

Ama,

Dur bir dakika.

Yoksa,

Ah, tabi ya,

Şokla ağzım aralanırken, fark ettiğim gerçeğin yükünü taşıyordum.

O çocuk, arkadaşını alıp götürmemişti; o çocuk, onu benim yanımdan uzaklaştırıp bir güzel benzetmişti.

Bende neler düşünmüştüm öyle.

Salaksın kızım, salak. Öyle böyle diğil hemde.

Sevinçle önüme döndüm.

Servise binmiş; on dakikalık yolculuktan sonra sıcacık bir kafeye gelmiştik. Yolculuk esnasında bütün olanları kızlara anlatmıştım.

Kafeye, müdür ve hocalarımız eşliğinde giriş yapmıştık.
Kare masalar yanyana koyularak öğrenciler için ortam hazırlanmıştı. Az ilerideki yuvarlak masada hocalaraydı sanırım.

Bizimkilerle yanyana oturmuştuk..

"Evet çocuklar, amerikadaki arkadaşımın öğrencilerinin maçını hepimiz izledik. Mükemmel bir performansla maçı kazandılar. Gençleri tebrik ediyorum." herkes alkışlarken müdür konuşmasına devam etti. "Biliyorsunuz ki, bu yemeyi sizin onlarla kaynaşmanız; pratik yapmanız için organize ettik. Lütfen burada kalacakları iki haftayı en iyi geçirmelerine yardımcı olalım. Herkese afiyet olsun."

Müdür konuşmasını bitirip yerine geçerken; garsonlar siparişleri almaya başlamıştı.
"Karışık pizza ve kola alabilir miyim? Teşekkürler,"
Siparişimi bir garson kıza verip önüme döndüümde; siyah gözler karşılamıştı beni. Ne ara karşıma oturmuştu ki bu? Bakışlarımı utançla kaçırdım. Düşüncelerimden dolayı utanıyordum.

Toprak elindeki telefondan kafasını kaldırıp ikimize baktı. Ardından, koluyla dürterek,, onu gösterip göz kırptı.

Utançtan devekuşu gibi kafamı gömme isteyime rağmen ona döndüm ve elimi uzattım.

"Merhaba, ben Rümeysa, rümeysa yıldız." bakışları gözlerimdeyken tebessüm etti. Merhaba, bende Alex Wilson." elimi sıkıp geri çekti.

"Ben teşekkür ederim. Sen olmasaydın, sanırım ben," devamını getirememiştim..

"Önemli değil. Hem, teşekkür etmene hiç gerek yok. Yardım etmeseydim olmazdı."

Minik bir tebessüm dudaklarımda peyda olurken; "sadece uzaklaştırsan yeterli olurdu aslında. Son gördüğümde bayağ kötüydü."

Sırıttı. "Hak etti. Hem, ben boks turnuvalarına hazırlanıyordum. Antrenman oldu."

"Peki madem,"

Pizzalar yavaş yavaş gelirken; aramızdaki sohpet sonlanmıştı.

.....



Bölüm sonu,

Sevgili okuyucular:

Bölüm günleri haftada iki güne indirilmiştir. Tabi daha uzun olması şartıyla...

Çarşamba ve cumartesi günleri,

Kendinize çok çok çok çok iyi bakın.

Hayat DediğinWhere stories live. Discover now