12

22 5 3
                                    

      Ferhat Göçer, Sarıl bana 

İyi okumalar,

           Rümeysa Yıldız'dan:

     Tak, tak, tak tak, tak tak tak

Gözlerimi sinirle aralayıp bakışlarımı kapıya çevirdim. Elindeki beyzbol sopasını durmadan açık kapıma vuran bacaksız, birde koyu kahve gözlerini gözlerime dikmiş sırıtıyordu. Allahım, sabah sabah katil etme beni yarabbim.

Sakince yataktan çıkıp odamdaki banyoya girdim.

"Nasıl ya? Senin şu anda, elimdeki beyzbol sopasını kapıp beni sitenin çıkışına kadar kovalaman gerekiyordu ama." banyonun kapısını zorladı. "Hayır, hayır sen benim ablam olamazsın. Yo kesinlikle olamazsın. Sen buzlukta biriktirdiği dondurmalarını arakladığım Rümeysa olamazsın. Sen, gece yüzüne resimler yaptığım ablam olamazsın." sırıttım. Buyrun Arda bey, dövünce anlamıyordunuz ama şimdi işler değişti. Hala kapıyı zorlarken, ağzının içinden bir şeyler homurdanıyordu.

Kilidi çevirerek aniden kapıyı açtım. Açacağımı düşünmeyen velet dengesini kaybederek banyonun girişine düşmüştü. Hızlıca yere boylu boyunca serilmiş kardeşimi süzdüm. Ciddi bir şeyi yoktu. En fazla kolu falan çizilmişti.

Yerdeki bedene dikkat ederek yanından odaya geçtim. Sürgülü kapağı aralarken, güzel bir kombin için kolları sıvadım. Karne günü olduğu için elbiselerimin olduğu bölümü kurcalıyordum.

Siyah, hayır

Sarı, olmaz

Turuncu, çok abartı

Elbiseleri tek tek elerken; gözüme, geçen ay aldığım ama bir türlü fırsatını bulup giyemediğim yazlık elbisem ilişti. Koyu mavi elbiseyi çekerek havada tuttum.

Kalın askılı; belinde, küçük sarı boncuklu ince bir kemeri olan; kemerin alt kısmı tüllü, şık bir elbiseydi.. Giyebilirdim.

Arda'nın giderken kapattığı kapıya bir bakış atıp hızlıca elbiseyi üzerime geçirdim. Dizlerime gelen elbise üzerimde harika durmuştu.

Düzleştiricimi fişe takarken elbiseye uyan güzel bir taç seçtim.

Kapım tıklatılıp açılırken minik bir çığlık duydum.
Bugün olan nedense hep kapıma oluyordu.
Teyzem elimdeki düzleştiriciyi çekip aldı. "Aşk olsun sana rümüşüm. Bu işler tekbaşına olurmu? Çağırsana beni. Sadece düzleştireceksin değil mi?" kafamı sallayıp gözlerimi kapatıp açtım. İçten tebessümü teşekkürümü aldığını söylüyordu.

***

    Kolye, bileklik, küpe üçlüsünün sade duruşu beni farklı bir ben yaparken; hafif tonlu makyajım ile okulun bahçesinde bir kaç kişinin bakışı üzerime toplansada ayakta duruyordum..

İlk önce kapıda kübra göründü. Kolları dirseklerine gelen yeşil elbisesinin etek kısmı siyahtı. Çok uzun olmayan açık kahve saçlarını balıksırtı örmüştü.

Kübra ile sarılırken ikizler yanımızda bittiler.

Irmak, siyah darpaça yüksekbel bir pantolonun üzerine; düz beyaz sıfır kol bir tişört giymişti. Tişörtün eteklerini pantolonun içine koymuştu.

Toprak ise, altına dizlerine gelen bir kot şort etek giymiş; aynı ikizi gibi, düz beyaz tişörtünü eteyinin içine koymuştu.

Hepbirlikte sarılıp kol kola sınıflarımıza çıktık.

***

    Bizim kızlarla okulumuzun basket salonundaki tribünlerde yanyana oturuyorduk. Saat 17.10'du. Bizimkilerin anlattığına göre, amerikadan bir okul müdürü bizim müdürün arkadaşıymış. Amerikalı müdür, hem gezi amaçlı; hemde, yarışma olması için okulunda kurulan basketbol takımını bizim şehre göndermiş. Dün uçaktan inen amerikalı takımın, bu gün meslek lisesiyle maçı vardı.

Tıklım tıklım dolu olan salona bir bakış atıp ayağa kalktım.

"Nereye balım?" hafifçe tebessüm edip Toprak'a döndüm. "Kafeteryadan soğuk bir şeyler alacağım."

Dikkatlice tiribünden inerek; çoğu erkek olan gurupların arasından koridora çıktım. Kapısı kapalı soyunma odalarını arkamda bırakırken; sağa dönüp küçük kafeteryaya giriş yaptım. Dolabın kapağını açtığım sırada; bir el aysti kutusunu kavradı. Bakışlarım yanımdaki kişinin bakışlarını bulduğunda, öylece kalakaldım.

Dünya nekadarda küçük müş sahiden de.








.....

Bölüm sonu,

Hayat DediğinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin