14

24 6 4
                                    

      İlyas yalçıntaş, Çok yalnızım 

İyi okumalar,

      Irmak Arca Erel'den

    Yatağıma neşeyle kurulurken; filaşımın takılı olduğu ses bombasından güzel bir şarkı açtım.

Maç bitimi, bizimkiler pizzacıya geçerken, ısrarım üzerine beni eve bırakmışlardı. Daha fazla dayanamayacaktım.

İkizimin bulduğu yolu deneyebilirdim. Benim gibi umutsuz biri için güzel bir çözümdü.

Yatağımın üzerine koyduğum telefon kutusunu elime aldım. Bu telefonu, babam bir kaç ay önce babanem için almıştı. Babanem de, "biz telefonu sadece sizleri aramak için kullanıyoruz. Babanın telefonu bize yetiyor. Hem ben bunu kullanmayı bilmem. Düşüncen için sağol oğluşum." diyerek kibarca red etmişti.

Babanemin söyledikleri aklıma gelince neşeyle kıkırdadım. Kazık kadar adama oğluşum diyordu hala.

İçindeki hattı parmaklarımın arasına aldım.

İşte, hayallerimin koca yürekli anahtarı...

Hattı telefonuma taktım.

İşte başlıyordum.

İnşallah bu işin sonunda üzülen kimse olmazdı.

Son görülme 19.35

On dakika önce çevrimiçiymiş.

Irmak, "merhaba,"

Irmak, "nasıl başlayacağımı, içimden geçenleri sana nasıl aktaracağımı inan çok düşündüm. Ama, yazmaya değer bir cümle bile bulamadım."

Irmak, "ben her geçen gün yıpranıyorum. Bir uçurumun kenarında sallanıyorum."

Irmak, "o arkadaşların sana hep benden yakın oldular."

Irmak, "bende onlar kadar yakın olsamda, sen beni göremiyorsun."

Irmak, "biliyorum. Öylece telefonun ardından sana ulaşmaya çalışan zavallının tekiyim gözünde."

Irmak, "ama başka çağrem yoktu. Gerçekten yoktu."

Irmak, "neyse, sana afiyet olsun."

Göndermiştim. Allahım, sonunda mutluluğu hissediyordum.

Hattı değiştirdiğimde ard arda mesajlar geldi.

Liseli tayfa:

Ayşecik, "selam, nasılsınız?"

Atakan, "selam, iyiyiz. Sen nasılsın minik?"

Ayşecik, "bak ya. Demeyin şöyle şeyler."

Ayşecik, "bende gayet iyiyim."

Toprak, "selam, ay gençler Deniz'i gördüm. Çok havalı olmuş."

Berat, "selam, hangi Deniz? Orta okuldaki sümüklü Deniz mi? Hadi canım,"

Toprak, "evet o, arkadaşlarıyla cam kenarı bir masada oturmuş sohbet ediyorlar.

Kar tanem, bende gördüm şimdi."

Burak, "bu çocukmu havalı? Kızım siz havalı görmemişsiniz."

Atakan, "haklısın kardeşim. Burada ben dururken, Deniz kim köpek?"

Kübra, "beyler, üzgünüm ama çocuğun paçalarından bile kuğulluk akıyor."

Toprak, "gülüşü çok tatlı değil mi? Ay gamzelere baak.. Tutmayın beni."

Selim, "beyler, biliyorum. Çok gurur kırıcı ama, çocuktaki kaslar hülk'te yok."

Berat "oğlum zaten gömdüler. Gel bir toprakta sen at."

Atakan, "gülüşse gülüş, kassa kas... Hem, dişleri yamukmu onun? Bakayım. Aha gerçektende yamuk. Birde sapsarı, kızım ne buldunuz onda?"

Toprak, "senin gözlerin bozuldu herhalde Atakan. Çocuğun dişleri geleceğimden parlak. Ayrıcada gayet düzgün."

Atakan, "aman iyi be."

Berat, "müdür bize bakıyor dağılın."

Minik bir gülüşle hattı değiştirdim.

Selim, "merhaba, yazdıklarını okudum. Ve inan bana, senin adına çok üzgünüm."

Selim, "gözümün önünde olupda göremediğim tek kişi sen değilsin."

Selim, "ben, gülüşünde cennetin saflığını taşıyan birine aşık oldum. Ondan başkasını göremiyorum. Aslında görmek de istemiyorum."

Selim, "üzgünüm. Kalbini kırmak istemezdim. Ama, bunları sonradan öğrenmen kötü olurdu."

Selim, "beni en iyi sen anlayabilirsin. İstersen, seninle sohpet ederim. Ama, daha fazlasını bekleme benden. Eğer konuşmamız üzerse seni, yazmam. Biliyorum kolay değil."

.....



Bölüm sonu,

Hayat DediğinTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang