18

22 6 0
                                    

      Gökan Türkmen, Sen istanbulsun..

İyi okumalar,

Toprak İkra Erelden;

  

   Balkonda bir az oyalandıktan sonra, odama geçtim. Irmak, elindeki telefonununun ekranına bakarak; önündeki şovalesine geri dönüyordu. Yüzündeki hüznün darbeleri öylesine detaylı atılmıştı ki, sanki hiç silinmeyecek gibi...

İçim burkuldu. Gitmezmiydi sahiden?

Ağır adımlarla yanına vardığımda, elimi şevkatle omzuna koydum.

İrkilip bana döndü. Geldiğimi farkedememişti sanırım.

Dudaklarımı sahiplenen buruk bir gülüşle, "İyi ol olur mu?" diyebildim. Dilime gelen yüzlerce kelime, onlarca cümleyi minik bir gülüşe sığdırmıştım ben. Farkındaydı.

Gözlerini kapatıp açtı. "Olacağım."

Kalbine birsürü mezar açmıştı. Ve kendini onlara layık görüyordu. Gözlerinin en içindeki kızı gördüm. Kendini oradan oraya atıyor, çığlık çığlığa bağırıyordu.

Boğazıma takılan yumruya rağmen yutkundum.

Omzunu, ben hep yanındayım dercesine sıkıp kendimi evden dışarı attım.

Hareketlerin sözlerden daha anlamlı ve sahici durduğuna inanırdım.

Rüzgar saçlarımı okşarken, adımlarıma uydum. Etrafıma bakıyor ama görmüyordum. Kafamın içi tıkabasa doluydu ama ne düşündüğümü hiç bilmiyordum.

Adımlarım beni sahile sürükleyinceye kadar, bu buhranlık üzerimden gitmedi.

Asla şikayetçi değildim.

Denizin kokusunu derin derin solurken, bir banka oturdum.

Daha iyiydim.

Kulağıma bir gitar sesi ilişti. Ne çalındığını duyamasamda çok hoşuma gitmişti.

Ayağa kalkıp sesleri takip ettim.

Birkaç metre ilerimde duran kalabalık gülümsetti. Sanırım sokak sanatçısı vardı.

Düşünmeden kalabalığın arasına karıştım.

Kucağında gitarını sabitlemiş,, uzun parmakları ustalıkla dans eden bir genç karşıma çıkmıştı.
Yüzünü göremiyordum.. Kafasını aşağıya eymiş, sadece çalıyordu. Sanki etrafındaki kalabalıktan haberi yok gibiydi. Tuhaftı. Ama hoştuda. Gitardan çıkan her nota, ruha dokunuyordu sanki. Nasıl olduğunu sormayın işte. Evet, normal bir gitar...
Ama öylesine zarif, öylesine nayif...

Çaldığı şarkıyı daha önce hiç duymamıştım.

"Sesin güzelse, eşlik eder misin? Ah, çok güzel çaldığını söylemeden geçemeyeceğim. Tabi çok yakışıklı olduğunu da..." son cümlesini kısıkça söyleyen kız, yanındaki kızlarla gülüştü. İrkilip kafasını kaldıran genç, parmaklarının hareketlerini de durdurmuştu.
Yüzüne baktığımda afalladım. Bu çocuk, okulda tanıştığım çocuktu.
Önünde bekleyen kalabalığı süzüp bende duraksadı. Gözlerine bakıp tebessüm ettim. Kabalık olmasın.

Gözlerinde büyüyen şaşkınlık, yerini büyük bir gülümsemeye döndü.
"Sesim, evet güzel. Ama birine söyleyemem. İlk değerli birinin dinlemesini istiyorum."
Kucağında duran gitarı bankın ucuna yerleştirdi. Bu sanırım, müzik şöleni bitti demek oluyordu.
Herkes tebrik edip ayrılırken, bir selam bile vermeden gitmek istemedim.

Yanına yaklaşıp, "tebrikler" diye mırıldandım. Gülümsedi ve, bankta yana kaydı. "Teşekkür ederim. Oturmazmısın?"

Minik bir duraksamadan sonra, açtığı boşluğa oturdum.
Gözlerim denizin yüzeyinde geziyordu. "Çaldığın şarkı," dedim. "Hiç duymamıştım." güldü. Duyman zor. Çünkü benim bestem.." tahmin ettiğimden profesyoneldi sanırım.
"Öyle mi? Ne güzel. Ben de çalıyorum ama çok az."

Bedenini bana döndürdü. "Harika," gitarı elime verdi. "Nasıl çalıyorsun görmek isterim. Tabi sakıncası yoksa," duraksadım. Ama ben utanırdım ki.
Etrafa bakındım. Neyse ki bizden başka birileri gözükmüyordu.
Usulca kafamı sallayıp gitarı iyice sabitledim. Sabah çaldığım şarkıyı çalacaktım.

Parmaklarım gitarın tellerinde dans etmeye başladığında, gözleri kapalı gülümsediğini gördüm. Garip bir şekilde, fazla gülümsediği gözüme takılmıştı.

Denizden gelen o koku, rüzgarın tatlı esintisi ve gitardan çıkan notalar beni bihayli hoşnut etmişti. Gözlerim usulca kapandı. Bu anın huzuru bir başkaydı sanki.

Şarkı yavaş yavaş sonlandığında, kapalı gözlerim aralandı.

Şu anda adını hatırlayamadığım çocuğun bakışları gözlerimi kocaman yaparken, öylece kalakaldım. Bakışlar aynıydı. Okişi yani bumuydu? Hızlıca toparlandım. "Benim acilen yetişmem gereken bir yer vardı. Unutmuşum. Sonra görüşürüz." diyerek, kaçarcasına uzaklaştım.

Arkamdan seslendiğini duyuyordum.

"Toprak!"

"Toprak, ne oldu?"

"Ben yanlış bir şey mi yaptım yoksa?"

"Toprak bekle."

Kafamı toparlamalıydım. Lüneparkta fenalaştığımda gelip beni sakinleştiren, hemde bunu sadece bakışlarıyla yapan o çocukmuydu yani? Ben o ana dağir sadece bir çift elaları hatırlıyordum. Hatta çok düşünmüş, hafızamı çok zorlamıştım. Ama elimde sadece o bakışlar vardı.

Düşünmek istemiyordum. Saatlerce uyumak, beynimin sesinin sustuğuna emin olana kadar uyanmak istemiyordum. Buna gerçekten çok ihtiyacım vardı.

Neredeyse koşarak eve geldim. Üzerimi bile değişmeden yorganımın altına girdim. Tüm savunmasızlığımla yatağıma sığındım.

Gözlerim yavaş yavaş kapanırken, saçlarımda bir elin dokunuşunu hissettim.
"İkizim, diğer yarım, seninde sorunların var. Öyle değil mi? Anlat be güzelim. Susma. İçine atma. İyi geceler meleyim,"

.....












Bölüm sonu,

Hayat DediğinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin