P1| BÖLÜM 15

80 53 59
                                    

Esrarengiz İnsan: Gökkuşağımız dışında tuttuğu siyahı sonunda fark etmiş bakıyorum.

Mesaja baktığımda duraksadım. Kayıtları bulduğumuzu bilmediklerine adım kadar emindim ama aynı şeyi hatırlayıp hatırlamadığım konusunda söyleyemiyordum. Hatırlamam onlar için bir tehdit oluşturuyordu. Ne yapabileceklerini bilmiyordum. Bilemezdim de.

Tam bir aydır saklanıyorduk. Rüzgar aranmamızın bilgi kontrolünü sağlamıştı bir ay boyunca. Hemen ardından yeni bilgilere ulaştık.

Öncelikle Ümit bu Mors işlerini Mors için özel olarak kurduğu ufak bir yer altı şirketinden yönetiyordu. Biz de şu an tam olarak o şirketin personel giyinme odasında büyükçe bir dolabın içerisine girmiş bir şekilde gelen personellerin gitmesini bekliyorduk.

Taş üzerinde yapılan deneylerin, Yakamoz üzerinde yapılan deneylerin ve diğer tüm deneklerin tutulan kayıtlarına ulaşmayı başarmıştık. Aynı doğrultuda kimseyi riske atmayacak şekilde deney yapmaya devam ettik bizde. Taşın nasıl tepki gösterdiği ve nasıl göstermediğine baktık. Hangi maddelere reaksiyon gösterdiğini öğrenmiş olduk.

Ayrıca ben de Yakamoz'un travmalarını görmüş oldum. Kalbinde bastırdığı o kadar çok korkusu vardı ki. Bunu her taşı gördüğünde gözlerinde görebiliyordum. Telefonumun yeniden titremesi ile birlikte kafamı ışığa doğru çevirdim.

Esrarengiz İnsan: Sahte taş demek. Her zaman bu kadar zeki miydin?

Siz: Evet zekiydim. Görememiş olmanıza ne yazık...

Telefonu hiddetle kapadım ve derin bir iç çektim. Yakamoz ile kanımızda ortak bulunan ve diğer ölen deneklerde bulunmayan herhangi bir maddeye rastlamamıştık. Yakamoz üzerinde deney yapılmasının sebebi de buydu. Her zaman bir sır olarak kalmıştı. Kimse neden ikimizin ölmediğini bilmiyordu. Taş yine beni öldürmek için girişimde bulunmuştu ama Yakamoz'a tepki göstermiyordu. Bence ben tamamen şans eseri oradan çıkmıştım.

Bugün almamız gereken raporlar vardı. Ümit'in yeni 100 tane denek aldığına dair bazı söylentiler duymuştuk. Eğer bu doğruysa kazılması gerekilen tam 100 mezar olacaktı. Ne eksik, ne fazla...

Bugün deneklerin hepsini bulmamız gerekiyordu. Çantamızda onlarca düzine kan ve şırınga bulunuyordu. 1 aydır yaptığımız araştırmalar sonucunda Yakamoz'un net olarak kan yapısını inceleyemesek bile bir ihtimal bulmuştuk. Yakamoz benim ameliyatım sırasında kan gerektiği için bana kan vermiş bildiğimiz kadarıyla. Belki de zaman içerisinde kan molekülleri kendini benimki ile özümsemiş olabilirdi. İhtimallerin hepsini düşünmeye çalışıyorduk. Ümit kendi hazırladığı panzehir görevi görmesini beklediği kimyasalları deneklerin hepsine enjekte etmişti. Yakamoz'un kan grubu bütün kan grupları ile uyumlu olduğundan deneklere vermekte sıkıntı çıkmayacaktı.

Dolabı açıp dışarı çıktığımızda derin bir nefes verdim. "Eğer oradan sağ kurtulurlarsa Ümit başarılı olduğunu düşünecek." dedi Yakamoz.

"Ve böylelikle duracak."

"Biz de taşı piyasaya sürmesini engelleyeceğiz."

Ümit taşı müze gibi yerlere satarak patentini almayı planlıyordu. Lakin böyle bir taş kontrolsüz olduğundan hiçbir yere götürülmemeli tam tersine yok edilmeliydi.

"Buradan." kapıyı geçmeleri için araladığımda gözlerimi etrafta gezdirdik. Hepimizde bulunan görevli kartlarını sırayla giriş yerine okuttuk ve deneklerin olduğu kısma geldik. "Burada çok fazla oda yok mu sizce de?" dedi Rüzgar fısıldayarak.

Bembeyaz uzun ve geniş koridorda kimse yoktu. Arkamızdan kapatılan kontrol kapısı karşısında üzerimizde bulunan beyaz hemşire formalarına benzeyen üniformalarla ilerlemeye başladık. Yakamoz elimi sıkı sıkı tuttuğu sırada gözlerimi ona çevirdim. Travmalarının hepsinin gözünde canlandığını bilebiliyordum. Sonsuz beyazlık içerisinde yılları geçmişti. Tebessüm ile ellerimi ondan çektiğim sırada görevli çantasından kanları ve şırıngaları çıkardım. Hiçbir tıbbi bilgimiz yoktu ama onların yaşama şanslarını yükseltebilecektik en azından.

YAKAMOZOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz